“Yapmadığınız atışların yüzde yüzünü ıskalarsınız…”
Wayne Gretzky
Hepimizin hayatta belki de en çok çekindiğimiz noktalardan biriyle ilgili daha derinden düşünelim istiyorum bugün. Bugün risk almak ve riskler konusunda değerlendirme yapacağız. Risk nedir? Neden risk dediğimizde herkes bir adım geriye doğru gider? Ya “ben yaparım, ben denerim, ben gönüllüyüm” diyebilenlerimiz? Onlar riskten ne anlıyor? Risk dediğimizde bizde nasıl bir anlam akışı tetikleniyor da bizler “riskten” kaçıyoruz veya riskle kalıyoruz veya “riske” ancak uzaktan bakıyoruz?
Şimdi gelin hep birlikte birkaç örnekle inceleyelim… Risk aslında kavram olarak kendiyle birlikte bir bilinmezlik ifadesi getirmektedir. Risk dediğimizde çoklu olasılıklar önümüzde açılır. Sonuç veya etki istediğimiz gibi de olabilir veya her şey yolunda gitmezse hayat “yoldan çıkabilir”… Bazen o yoldan çıkma ihtimali bizi o kadar korkutur ki kaçarız, yani “denemeden”, yani yaşamadan önce “karar veririz”… Ne deriz böyle durumlarda? “Ben bu riski almıyorum!”
Peki şimdi gelelim almadığımız risklere… Almadığımız riskler hayatımızı nasıl bir yöne çevirir? Örneğin bir davet aldık ve yurt dışında bir iş sözleşmesi yapacağız. Bunun gerisinin nasıl geleceğini bilemedik kendi ülkemizden dışarıda nasıl yaşarız, bunu da bilemedik ve sonunda “Ben bu riski almıyorum” dedik… Peki ne oldu? Daha sonuçlarını görmeden bir konu hakkında bugün bulunduğumuz konforlu alandan bakarak karar verdik.
İşte bu nokta çok önemli; bugün bulunduğumuz bu konfor şartları (yani kendi ülkemizde yaşıyor olmamız, yabancı gibi hissetmediğimiz bir ortamda olmamız, yeni insanlar ile tanışmak durumunda kalmıyor olmamız, bir değişiklik yapmıyor olmamız gibi) ile karar verdik… Risk bize “değişim” olarak geldi, risk bize farklı bir ortama girerek burada “ya istediğim gibi olmazsa” “ya istediğim kadar başarılı olamazsam” “ya o ülkeye alışamazsam” sorularıyla geldi…
Şimdi soruları tersine çevireceğiz: Sizlerle “ya bu seçenek muhteşem bir yol açmaktaysa”, “ya o ülkede çok başarılı olursam”, “ya o ülkede çok güzel dostluklar kazanacak olursam”, “ya o ülkede olmak bana çok güzel tecrübeler kazandıracaksa”… Bu cümlelerde o kaçındığımız risk nerededir? Risk hangi açıdan önümüze çıkmaktadır? Risk hangi şekilde hayatımıza negatif etki edebilmekte ve kararlılığımızdan bizi caydırabilmektedir?
Bu yüzden liderlikte risk almak çok ama çok önemli bir zanaattir. Evet, her risk bir diğeri kadar “büyük” etki yaratmamaktadır, örneğin bir başka ülkede çalışmak konusunu düşündüğümüzde sonucu sadece bir veya birkaç kişiyi etkileyebilir fakat diğer yandan büyük bir şirket için karar verdiğimizde bu, yüzlerce kişinin işini ve onların ailelerini de düşünmemiz ve onlar için risk almak konusunda çok daha dikkatli değerlendirme yapmamızı gerektirir… Fakat her iki durumda da bakış açısının “özü” aynıdır…
Eğer risk ile “korkarak” yüzleşirsek, evet, sonuçta kaçınırız, o riski almaktan kaçınırız… Peki risk ile “korkmadan” cesaretle yüzleşirsek ne olur? Evet, o riski alırız, cesurca sonuçları her ne olursa olsun kalben doğru yolda olduğumuzu bilerek gideriz… O risk olmaktan çıkar hayatımızın akışına bürünür… Dönüp baktığımızda bizi de büyütür, kendimize olan güvenimizi de derinleştirir ve hayatımızda geldiğimiz yerleri de farklılaştırır…
Bugünün canım liderleri, bu hayatın risklerini almaya hazır mısınız?
İlginizi çekebilir: Hepimiz birer lideriz: Bazen düşebilir, geride kalabilir ve hatta yerle bir olabiliriz