X

Let Them Theory: Beklentileri yönetmenin ve iç huzuru bulmanın anahtarı

Geçtiğimiz gün Instagram’da viral olan ve milyonlarca kez izlenen bir paylaşıma denk geldim. Ünlü yazar Mel Robbins, “Let Them Theory”den bahsediyordu. Türkçe’ye henüz kesin bir çevirisi yapılmamış sanıyorum ama isminden de anlaşılacağı gibi ve benim de yorumumla “Bırakın Yapsınlar Teorisi” olabilir bizdeki karşılığı. Aslında oldukça basit bir mantıkla yaşadığımız olayları ele almamızı öğütleyen bu teori, temelde başkalarına değil de kendimize, kendi tepkilerimize, kendi duygu ve düşüncelerimize odaklanmamızı söylüyor. Ve ‘boş yere’ enerjimizi, zamanımızı tüketmememiz gerektiğini vurguluyor.

Videoda Mel Robbins, pek çok örnek veriyor bu teoriyi ve günlük hayatta nasıl kullanılabileceğini anlatmak için: “Eğer arkadaşlarınız sizi hafta sonu bir yerlere davet etmiyorlarsa, bırakın etmesinler. Eğer çocuklarınız sizinle bir etkinliğe katılmak istemiyorlarsa, bırakın katılmasınlar…” Bırakın veya “let”in Türkçe karşılığı ile izin verin; yapmasınlar, gitmesinler, aramasınlar diyor özetle.

Böyle söylendiğinde kulağa ne kadar basit ve kolay geliyor değil mi? Aslında, gerçekte de bu kadar basit ve kolay. Çoğu zaman farkına varmadan hoş olmayan, zorlayıcı ya da rahatsız edici konuları, olayları, daha da karmaşıklaştıran biz oluyoruz aslında. Daha doğrusu verdiğimiz tepkilerle işleri daha da zora sokabiliyoruz. Halihazırda zor olmayan, karışık olmayan, çok sıradan bir konuyu bile tepkilerimizle içinden çıkılmaz hale getirebiliyoruz.

Mel Robbins’in verdiği örneklerden ilerleyecek olursak, diyelim ki sevdiğiniz birkaç arkadaşınız hafta sonu bir araya gelmiş ve sizi davet etmemiş. İçerisinde herhangi bir suç, aldatma, kötülük, art niyet vs. barındıran bir durum değil aslında. Ama evet, kalbiniz kırılmış, alınmış, üzülmüş olabilirsiniz. Haklılık payınız da illaki var. Fakat yine de üzerine gerçekten de çok fazla kafa yormaya, enerjinizi, zamanınızı tüketmeye değer mi? Günlerce düşünmeye; arkadaşlarınıza ne söyleyeceğinizi kafanızda yazıp yazıp silmenize, “acaba neden çağırmadılar, şundan dolayı mı, bundan dolayı mı” diye güzelim beyin hücrelerinizi heba etmeye? Çağırmazlarsa çağırmasınlar.

Belki unuttular, belki gelemeyeceğinizi düşündüler, belki de özel bir sebepten ötürü size haber vermediler. Ne fark eder ki? Sonuç olarak onlar çağırmamış siz de gitmemişsiniz, kafanızda türlü türlü senaryolar döndürmenize, bu kadar basit bir durum için kendinizi zora sokmanıza, strese girmenize gerek var mı, sizin zamanınızdan, enerjinizden, kişisel tatmin ve mutluluğunuzdan daha mı önemli, neden üzerine saatlerce ya da günlerce düşünüp belki de hiç alakası olmayan gündemler yaratasınız ki kendinize?

Aslında günlük hayatımızın içinden sonsuz örnek bulabiliriz. Ben de her şeyi çok kafasına takan, biri bir şey söylediğinde onu günlerce kafasında döndüren, kendimce cevaplar bulmaya çalışan ve sonra bulduğu cevaplara kendini inandırmak için yeni yeni argümanlar üreten, kelimenin tam anlamıyla “overthinker” bir insanım. Ama değiyor mu? Tabii ki değmiyor. Olan benim güzel zamanıma, zihnime oluyor. Peki sebebi ne bu kadar çok düşünmenin, kurgular yapmanın, üzülmenin, hayal kırıklıkları yaşamanın? Hemen söyleyeyim: Beklentiler!

“Ah şu beklentiler”

Ne yazık ki şu hayatta başkalarından beklentilerimiz o kadar fazla ki, insanlar beklentilerimiz doğrultusunda hareket etmediğinde, onlardan beklediğimiz davranışları sergilemediklerinde yıkılıyoruz, mutsuz oluyoruz, tepki gösteriyoruz… Oysa ki kimse, bizim onlardan beklediğimiz gibi hareket etmek zorunda değil.

“Başkalarının SİZİN beklentilerinizi karşılamasını sağlamaya çalışarak enerjinizi boşa harcamayı bırakın.” diyor Mel Robbins ve ekliyor “Sadece ONLARIN size gerçekte kim olduklarını göstermelerine izin verin.” Bir diğer deyişle, “Let Them Theory”i hayatınızda uygulamaya başlayın.

Başkalarının davranışlarını ve seçimlerini kontrol etmeye çalışmak, onlardan beklediğimiz gibi davranmalarını ummak, genellikle stresle ve hayal kırıklığı ile sonuçlanıyor. Let Them Theory ise bu durumu kabullenmeyi ve kontrol etme çabasını bırakmayı öğretiyor. Bunu yapabildiğimizde, yani bıraktığımızda, karşımızdaki kişilere oldukları gibi ‘ol’maları için izin verdiğimizde hem kendimizi beklentilerimizin esiri olmaktan kurtarabilir ve özgürleştirebiliriz hem de enerjimizi ve zamanımızı daha yapıcı, daha faydalı, bize daha iyi gelecek şeylere yönlendirebiliriz.

İnsanlardan belirli bir şekilde davranmalarını bekleme yerine beklentilerimizi yönetmeyi ve daha esnek, daha açık fikirli olmayı başarabilirsek, iç huzurumuzu artırarak daha mutlu, daha tatminkar bir hayat sürebiliriz. Naçizane birkaç öneri ile yazımı tamamlayacak olursam:

  • Başkalarının davranışlarını kontrol etmeye çalışmak yerine, kendi sınırlarımızı ve ihtiyaçlarımızı net bir şekilde ifade etmeyi öğrenmeliyiz.
  • Olan olayları değiştiremesek de onlara vereceğimiz tepkileri bizim seçtiğimizi kendimize sık sık hatırlatmalıyız.
  • Bir şeylere körü körüne takılı kalmak yerine kabul etmeyi ve bırakmayı öğrenmeliyiz.
  • Başkalarından bir şeyler bekleyerek zamanımızı, enerjimizi harcamak yerine, kendi yapacaklarımıza odaklanmalıyız. Çünkü, biz yalnızca kendi davranışlarımızdan sorumluyuz.

Ve son olarak başkalarını oldukları gibi kabul etmenin ve kendi tepkilerimizi kontrol etmenin, daha mutlu ve dengeli bir yaşamın anahtarı olduğunu unutmamalıyız.

İlginizi çekebilir: Eskiler, bardak altlıkları, yaşama saygı: Hayat kaçırdıklarımızla değil, yaşadıklarımızla dolmalı

Ecem Şenyurd Efecan: Selam, ben Ecem! Boğaziçi Üniversitesi’nden mezun olduktan sonra çeşitli özel kurumlarda çalışıp akademi özlemiyle soluğu yine üniversitede aldım, daha öğrenilecek çok şey vardı! Mindfulness üzerine tez yazıp 'an'da kalmayı hala başaramayan biri olarak insana iyi gelen ne varsa bulmaya, uygulamaya, hayatımın bir parçası haline getirmeye çalışıyorum. Tam bir kahve severim, günlük sınırsız doz alımıyla hayatımın olmazsa olmazı. Üretmeye bayılıyorum! :)

Geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenmek isteyenlere: Fine Life Fermente Kajulu İçecek

Son yıllarda sağlıklı beslenme ve bilinçli tüketim alışkanlıklarının, daha önce hiç olmadığı kadar ilgi gördüğü kesin. Veganlık, vejetaryenlik, fleksitaryen gibi bitki bazlı beslenme türleri, sadece etik ve çevresel nedenlerle değil, aynı zamanda bütüncül sağlık açısından sunduğu çeşitli faydalar nedeniyle de dünya genelinde hızla yayılmaya devam ediyor. Bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına yönelik talepler hızla artarken çok sayıda bitki bazlı ürün de raflardaki yerini alıyor. Özellikle süt ürünlerine alternatif arayanlar için çok sayıda ürün piyasaya sürülüyor. Bu konuda öncü isimlerden biri olan Metro Türkiye de “Sofrada herkese yer var!” mottosuyla tüketicilerin ihtiyaçlarına, yenilikçi ürünlerle cevap veriyor.



Raflarında 400’den fazla bitki bazlı ürün sunan Metro Türkiye, geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına sahip olmanın en leziz yollarını sunuyor. Ve güzel haber; Türk mutfağının favori içeceklerinden ayrana bitki bazlı alternatif sağlıyor: Fine Life Fermente Kajulu İçecek.

Lezzetli, vegan, fermente: Ayrana bitki bazlı alternatif

Herkes için sağlıklı beslenme ve sürdürülebilirlik anlayışıyla hareket eden Metro Türkiye, beslenme trendlerine ve değişen tüketici taleplerine verdiği önemle Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i raflara getiriyor. Geleneksel lezzetimiz ayrana bitki bazlı bir alternatif olarak öne çıkan Fine Life Fermente Kajulu İçecek, bitki bazlı beslenme alışkanlıklarını benimseyen ya da benimsemek isteyen herkesin beğenisine sunuluyor.

Metro Türkiye raflarında yerini almaya başlayan bu yenilikçi ürün, %27 oranında kaju fıstığı, tuz ve çeşitli probiyotikler içeriyor. Bunun yanı sıra katkı maddesi, koruyucu ve gluten içermemesiyle de dikkat çeken Fine Life Fermente Kajulu İçecek, hem bitki bazlı ürünleri tercih edenlerin hem de laktoz tüketmemeye önem verenlerin favorisi olmaya aday. Ayran alternatifi olarak soğuk tüketilebilen bu ürün, 250 ml’lik cam ambalajlarda satışa sunuluyor. Vlabel etiketiyle otel ve restoran gibi yeme içme işletmelerinde rahatça kullanılabilecek Fine Life Fermente Kajulu İçecek, menülere yeni vegan bir alternatif getirirken, müşteri memnuniyetini de artırma potansiyeli taşıyor.

Geçtiğimiz yıllarda süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler sunmuş olan Metro Türkiye, Metro Chef Veggie Bademli ve Fındıklı içecekler ile yoğurda alternatif Metro Chef Veggie Fermente Süzme Kaju’yu ve Metro Chef Veggie Meze Serisi’ni tüketicilerle buluşturmuştu. Bu yıl ise Türk mutfağının vazgeçilmezlerinden ayrana bitki bazlı bir alternatif getirerek hem sağlıklı hem de yenilikçi bir seçeneği yani Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i tüketicilerle buluşturuyor.

Elbette Metro Türkiye’nin raflara taşıdığı yenilikçi ürünler sadece süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler ile sınırlı değil. Çok daha fazlası, raflarda çoktan yerini aldı.

Bitki bazlı geniş ürün yelpazesi: 400’den fazla çeşit



Metro Türkiye’nin raflarındaki vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; falafel çeşitlerinden pizzaya, ranch sostan çamaşır yumuşatıcısına kadar 50’ye yakın çeşitte gıda ve gıda dışı bitki bazlı ürün sunuyor. Eğer tüm bu ürünleri ve çok daha fazlasını incelemek isterseniz hemen tıklayıpvegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine;vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; Metro Türkiye’nin Bitki Bazlı & Vegan Katalogu’nu keşfedebilirsiniz.

Temel gıdadan temizlik ürünlerine, kişisel bakımdan atıştırmalıklara aradığınız her şeyi bulabileceğiniz Metro Türkiye ile sağlıklı ve sürdürülebilir bir yaşam tarzına ulaşmak artık çok daha kolay.

*Bu yazı Metro Türkiye katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlginizi çekebilir: Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’nin zengin vegan ürün yelpazesini keşfedinVegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’

 



İlgili Makale