Küllerden filizlenen masumiyet: Yıkım, yas ve yeniden başlamak
Tüm kavgalar bittiğinde, öfkenin yaktığı ormanların üzerine yumuşak meltemler esmeye başlayıp, külleri savurmaya başladığında… Ve belki de toprak, o telaşeden yorgun düşmüş, her ne olursa olsun sessiz kalmanın huzurunda kendini sere serpe bırakmışken, gelen incecik bir bilme hali…
Sanki tüm savaşlar, tüm yıkımlar, o kırılgan, incecik bilme hali için, onu duyan olmak için verilmiş.
İnsan en çok veya sadece masumiyetinin yasını tutuyor.
İnanmışlığının, bakışının, hayalinin, korkusunun, şımarıklığının, sevgisinin, şaşkınlığının, hüznünün, fikrinin masumiyetine toz değince, o saflık artık yerini kalın kabuklara bırakıp katılaşınca, ortalık zarafetten yoksun kabuk hışırtılarıyla dolup taşınca, yoksunluk yüreğini dağlıyor insanın. Gidenin, kopuşun yoksunluğu değil bu, masumiyetin yitirilişinden gelen ve geri döndürülemeyecek olanın hüznü.
Kişilere sandığımız tutkunluğun, bedenden kopuşun alt tonlarında sızlayan ses…
Kimse celladını unutmaz, celladına bağlılığı masumiyetine bağlılığıdır çünkü. Masumiyetini unutmamak için yapışır celladına, en son onun ellerinde görmüştür kalp atışını, emanetini boş bir duman gibi cansız bedeninden üfleyişini…
Bu yüzden isimler değildir bizi tutan… Mezar taşlarının yeridir. İsimlere tutunanlar, mezara girip bekleyenlerdir, hırsla, cezalandırma isteği ile…
Ve her cellat, kendi mezarlığını yaratır. Bir nevi bekçidir; kişilerin masumiyetleri kendi içlerinde tekrar doğana kadar orada bekleyen…
Güveniriz, bekçiliklerine… En çok kalbimizi kıran, masumiyetlerimizin cellatları, en çok güvendiklerimiz, en sevdiklerimizdir bu yüzden.
Yoksa acımızı da alır giderdik bu diyarlardan.
Bunu anladığımızda kızgınlık biter, saf yas kalır. Kendi yasımız. Kimseye bağlı olmayan, ismi olmayan…
Ve o yastan çıkar saklanmış, yerini sert tıngırdayan kabuklara bırakmış masumiyetimizin incecik filizleri.
Neyin yasını tuttuğumuzu bildiğimizde, kendi zarif çiçeğimizi gördüğümüzde.
Ve yaşam yeniden başlar, masumiyetin aptallık olmadığı, her seferinde tekrar tekrar doğduğu ve bağımsızca yükseldiği yerden…
İlginizi çekebilir: Zamanın kıyısında: Bir kavuşma düşünün hikayesi