- “Bunu asla başaramayacaksın.”
- “Bu işin altından kalkman mümkün değil.”
- “Rezil olacaksın, değmez.”
Her insanın hayatında, önemli durumlara karşı bir miktar kaygı gelişir. Bu, evrimsel olarak insana geçmiş bir hayatta kalma dürtüsüdür ve pek çok kez işe yarar. Kaygı, içgüdüsel olarak bildiğimiz tehlikelere ya da çocukluktan itibaren deneyimleyerek öğrendiklerimize karşı savunma kalkanımızı oluşturur. Ancak bazen kaygı ayağımıza dolanır, potansiyelimiz olduğu halde gerçekleştiremememize neden olur.
Yukarıdaki cümleler beynimizin içinde dolanıp durduğunda, psikologların “kritik iç ses” olarak nitelendirdiği, iyi gizlenmiş bir düşman ile karşı karşıya olduğumuzu bilmeliyiz. Bu, kendimizi savunmaktan öte bir hal alıp, rezil olma, işi eline yüzüne bulaştırma korkusuyla donup kalmamıza sebep olur. Örneğin, birine hislerimizi açtığımız için reddedilme ve kalp kırıklığı yaşadıysak, bir daha birine açılmamız çok zordur. Çünkü kafamızdaki susmayan iç ses, bizi hep aksini yapmaya zorlar.
Gündelik hayatımıza sekte vuran ve depresyona neden olan yıkıcı düşünceleri, yani kritik iç sesi susturmanın ya da en azından bize engel olmayacak bir hale getirmenin birkaç yolu var:
Kritik iç ses ile bağlantı kurmak
Kritik iç sesi göz ardı etmeye çalışmaktansa, onunla konuşmak daha etkili ve yararlıdır. İçgüdülerimizin bizi neyden korumaya çalıştığını kendi kendimize sormalıyız. Zaman zaman bu savunma kalkanının bir haklılık payı dahi olabilir. Uzmanlar ayrıca, bizi korumaya çalışan iç sesimize iyi niyetinden ötürü teşekkür edip onunla barışmamızı da öğütlüyor.
İyi olasılıkları göz önünde bulundurmak
Her hareketimizin ve her kararımızın onlarca hatta yüzlerce sonucu vardır. Bir satranç oyununda tüm hamleleri hesaplamak mümkün olmadığı gibi, kararımıza bağlı olarak meydana gelecek tüm değişiklikleri de öngörmek söz konusu değildir. Bu durumda, nelerin olabileceğini göz önünde bulundurabiliriz. Bu adımı atmazsak ne değişecek (ya da ne değişmeyecek)? Adımı atarsak, başımıza gelebilecek olasılıklardan hangilerini tercih edebiliriz?
Kritik iç ses genelde kötümserdir, bizi en olumsuz senaryoya hazırlar. Oysa elimize geçen bir fırsatı tepmemek için genelde biraz cesarete ve umuda, yani olumlu düşünmeye ihtiyacımız vardır.
Acil çıkış planını oluşturmak
Kritik iç ses haklıysa ve kendimizi fiziksel ya da ruhsal olarak savunmasız bir hale sokuyorsak, olumsuz senaryoda bize hangi rolün düşeceğini olabildiğince planlamak faydalı olur. Tehlikede miyiz, ya da tehlikede olabilir miyiz? İşler olumlu düşündüğümüz gibi gitmezse nasıl davranırız? Acil çıkış planımız ne olur?
Kritik iç ses ve cesaret arasındaki çizgide dengeyi bulması gereken yine bizleriz. İçinde bulunduğumuz durumu iyi analiz etmek, pozitif düşünürken bir yandan tedbiri de elden bırakmamak olabilecek en sağlam ve sağlıklı yoldur.
İlginizi çekebilir: Cesaret, cesaret ve cesaret!
Kaynaklar:
Your Tango
Psikoloji İstanbul