İnsanlarla daha çok vakit geçirdikçe, o insanlar daha çok sizin bir parçanız oluyorlar. Sıklıkla kendimizi yalnızca birey olarak değil, insanlar arasındaki devasa büyüklükteki bağın bir noktası olarak görürüz. Evli bir doktor olduğunuzu düşünelim ve çocuklarınız da olsun. Bu noktada siz çocuklarınızın annesi, hastalarınızın doktoru, eşinizin kocası/karısı ve anne ve babanızın da kızı/oğlu olarak birçok insanın hayatında farklı görevlerde bulunuyorsunuz demektir. Kimliğiniz sevdiğiniz insanlara bağlıdır. Bu bağlar öfke ve acıyla yıpranıp gerildiğinde, bağları tutmak için savaşırız, çünkü bu noktada kendi mevcudiyetimizi korumak için de savaştığımıza inanırız. Ancak güven dolu bağlarla bağlı olduğumuz insanlarla aramızdaki bağlar bazen kopabilir.
Eğer sevgilinizi artık görmek istemiyorsanız, bu noktada karşınızdaki insanın sevgilisi olmaktan vazgeçersiniz. Aslında bu aynı anda birçok kayıp vermek gibidir. Sadece sevgilinizle değil, onun ailesi ve arkadaşlarıyla da görüşmeyi kesersiniz. Partnerinizle beraber yaşamaktan vazgeçersiniz ve artık size ait olmasını istediğiniz, zamanında çift olarak sizi tanımlayan eşyaları alma zamanı gelmiştir. Tek bir kişi olarak hareket ederken, birden iki yalnız kişiye dönüşmek çiftler için acı verici bir sürecin başlangıcı anlamına gelmektedir. İşte bu yüzden çiftler ayrılmak yerine, kalmak için nedenler aramakta ve tam da bu noktada kendilerini suçlamaya başlamaktadır.
Kendini suçlama davranışı, ilişkinin artık daha fazla yürümeyeceği, ancak ayrılmanın da acı vereceği yerde çiftler için kullanışlı bir silah haline geliyor. Eğer birilerinin incinmesinin, kendi hatalarımız nedeniyle olduğuna kendimizi ikna edersek, hala umut var demektir. Tek yapmamız kendimizi geliştirmektir. Eğer ilişkideki sorun sizseniz, ilişkinin mutluluğu sizi ellerinizde demektir. Kendinize olan saygınızı kaybetmek pahasına umudunuzu korumak bu noktada çözüm gibi görünecektir.
Hayal kırıklığıyla yüzleşin
Kendinizi eleştirmekten kurtulmanın ve kendinizi özgürleştirmenin bir yolu olarak korktuğunuz duygunuzla yüzleşmelisiniz: Hayal kırıklığıyla
Kendinize hatırlatmanız gerekir ki, hayal kırıklığına uğrama hakkınız elbette vardır. Kendinizi suçlama, sizin yanlış bir ilişkide takılı kalmanıza ve ilişkide kendi ihtiyaçlarınızı görmezden gelmenize neden olacaktır.
Hayal kırıklığı yaşamak kimi zaman ilişkimizi kuvvetlendirebilir. İlişki içinde ne zaman yalnız, değersiz ve arka planda hissettiğiniz konusunda açık olmak sevgiliniz ve arkadaşlarınızla aranızdaki problemleri çözmeniz konusunda doğru bir adım olabilir. Böylelikle size karşı nasıl davranmaları konusunda onlara yardım etmiş olursunuz ve yanlış anlaşılmaların önüne geçilmiş olur. Hayal kırıklığını sağlıklı bir iletişim yöntemine çevirmeniz için birkaç adım size yardım edebilir:
- Sağlıklı sınırlar çizin: Hayal kırıklığınızı açık bir şekilde dile getirin. Bu karşı tarafın sizi duyması için en iyi yoldur. Mutlu olmadığınızda insanların sizi mutlu sanmalarına izin vermeyin. Eğer karşınızdaki insanın, sizin kırıldığınızı duymaya tahammülü yoksa, sizi kırmaya devam edecektir.
İlgili yazı: İlişkilerinizde sağlıklı sınırlar çizmek için izlemeniz gereken 10 adım
- Kendinizi suçlamaktan vazgeçtiğinize emin olun. Eğer sizle partneriniz arasında üzücü bir olay yaşandıysa, karşınızdaki insanı kaybetme korkusu zorunlu olarak kendinizi suçlamanıza neden olacaktır. Kendinize neyi yanlış yaptığınızı sormak yerine, hayal kırıklığına uğrayıp uğramadığınızı, bir şeyi söylemekten korkup korkmadığınızı sorun.
- Empati ile sorumluluğu birbirine karıştırmayın. Karşınızdaki insan, sizi üzmüş olsa bile, neden mutsuz olduğunu anlamak elbette iyidir. Belki söylediğiniz sözler nedeniyle bu durum yaşanmış olabilir; ancak unutmayın ki içten bir özür her şeyi düzeltebilir. Kendi mutsuzluğu sebebiyle size saldırmak partnerinizin seçimidir. Başka birinin aksiyonu sizin sorumluluğunuzda değildir, kendi sorumluluğundadır. Bu hayal kırıklığına uğramak yerine kendini suçlamanın başka bir yoludur.
Kaynak:
psychologytoday.com