X

Koşuya nasıl başlanır: Koşuya yeni başlayacaklar için bir rehber

Koşu, fiziksel ve zihinsel pek çok faydası olduğu bilinen ve diğer türlere göre uygulaması çok daha zahmetsiz görünen bir spor türüdür. Kompleks antrenmanlardan önce vücudu ısıtmak için de öncesinde koşu yaparız. Hem antrenman öncesi ısınma, hem de tek başına bir antrenman olan koşu, özellikle dışarıda yapılıyorsa, çok da keyifli bir egzersiz çeşididir. Koşu sonrası vücutta yükselen endorfin patlaması ve sonrasında yaşanan Koşucu Kafası/ Sarhoşluğu* da yine bu sporu çekici kılar.

Bir hevesle gaza gelip koşmaya başlama kararı alanlar genelde şu engellere takılır; kas ağrısı, kemik ve eklem ağrıları (özellikle diz ve ayak bileği), nefessiz kalma, ağızdan hızlı nefes almaktan kaynaklanan boğaz tahrişi. Elbette başa çıkması en zor olan engel, kapıdan dışarı o ilk adım atmaktır.

Aynı yollardan ben de geçtim, hem de yıllarca profesyonel spor yapmış biri olarak. “Nedir ki,” dedim kendi kendime, “sen bench press’te 55, squat’ta 90 kilo kaldıran insansın, iki buçuk saat sahada top sektirmişliğin var, yeri geldi günde çift antrenman bile yaptın. Altı üstü 20 dakika koşacaksın, ne var bunda?” Ne oldu biliyor musunuz? EVE SÜRÜNEREK DÖNDÜM! Bacaklarım jöle gibi titriyordu, boğazım ağrıyordu. İki gün adele ağrısı yüzünden merdiven çıkamadım ve boğazım şişti.

Benim durumumda başıma gelenler kendime fazla güvenmemden ve voleybolcu olmakla koşucu olmanın çok farklı olduğu gerçeğini göz ardı etmemden kaynaklandı. Ancak yeni başlayan hemen her koşucu, benzer sorunlarla karşı karşıya kalır ve bu sebeple de iradesi kırılır. Bunu önlemenin yolu ise giyinip kuşanıp kendimizi sokaklara ya da koşu bandına atmadan önce bedenimizi koşuya hazırlamak ve iyi bir planlama yapmaktır. Kendimize zarar vermeden koşmanın yararlarından faydalanmayı ve pes etmeden koşuyu sürekli hale getirmeyi öğrenmek ise, neyse ki, hiç de zor değil.

Bu yazımda sizlere, koşmaya nasıl başlamamız gerektiğini, koşuyu nasıl alışkanlık haline getirebileceğimizi ve kendimize zarar vermeden koşudan nasıl keyif alabileceğimizi, kendi tecrübelerimden de faydalanarak anlatmaya çalışacağım. İşte, koşmaya başlamak isteyenler için gerekli ilk adımlar.

Koşu motivasyonunuzu bulun.

Neden koşmak istiyorsunuz? Koşmaya başlamadan önce yapılması gereken ilk şey, güçlü bir motivasyon bulmaktır. Amacınız zayıflamak mı, güçlenmek mi, maratona hazırlanmak mı, anksiyetenizi azaltmak mı? Saydıklarımın dışında, tamamen kişisel sebepleriniz de olabilir ancak koşmak istemenizin altında yatan esas sebebi bulup netliğe kavuşturmalısınız. Çünkü koşmaya başladığınızda bir an gelecek; yataktan kalkmak, dışarı çıkmak ya da 5 dakika daha koşmak için kendinize “Neden buna katlanıyorum?” diye soracaksınız. Cevabınız net değilse, bir sonraki gün o yataktan kalkmayacağınızı size garanti edebilirim.

Doktorunuzdan koşabilir raporu alın.

Bu yazıda size önerebileceğim en önemli adım bu! Aile hekiminizden ya da tam teşekküllü bir hastaneden koşabilir raporu almadan sakın koşmaya başlamayın. Kalbinizin yeterince dayanıklı olduğundan, koşuya engel hiçbir sağlık sorununuz bulunmadığından emin olmak zorundasınız. Doktorunuz onay verdiyse, bir sonraki adıma geçebilirsiniz.

Koşuya özel güç egzersizleri yapın.

Özellikle de hâlihazırda oturmuş bir kas kütleniz yoksa koşmadan önce koşarken ihtiyaç duyacağınız kasları güçlendirmek çok önemli bir aşamadır. Evde veya spor salonunda koşucular için tavsiye edilen özel hareketler ile bir süre güç antrenmanları yapın. Benim önerim, sıfırdan başlayacaklar için en az iki hafta, sporla iç içe olup koşuya yeni başlayacak olanlar içinse en az bir hafta koşu güç egzersizleri yapılmasıdır. Bu süreden önce koşmaya başlamanız sakatlıklara davetiye çıkarabilir.

Koşu için uygun ekipmanlar edinin.

Koşarken sizi kaşındırmayacak bir tayt, terlediğinizde ıslanmayacak naylon oranı yüksek bir tişört, ayak yapınıza uygun bir koşu ayakkabısı gibi ekipmanları edinme işini koşmaya başlamadan önce halletmenizi öneririm. Özellikle açık havada koşuyorsanız uygun ekipmanlara sahip olmak daha büyük önem taşır.

Koşu bandında koşarken eşyalarınızı yanınıza koyabilir ya da soyunma odasında güvenle bırakabilirsiniz. Ancak dışarıda koşarken işler biraz karışır. Siz koşarken evin anahtarı eşofman cebinizde bacağınıza çarpıp durur, terli saçlarınıza vuran rüzgar sizi ateşler içinde yataklara düşürür. Bu nedenle para ve anahtar saklamak için siz koşarken sallanmayacak bel çantası, ciğerlerinizi rüzgardan korumak için rüzgarlık, başınızı korumak için bir şapka ve boğazınızı tahrişten koruyan ağzı kapatan bandanalara da ihtiyaç duyarsınız.

Şapka, bel çantası, rüzgarlık ya da yağmurluk gibi şeyler pek çok yerde bulunabilir ancak iyi bir koşu ayakkabısı bulmak için daha çok özen göstermek gerekir. Zira koşu ekipmanları içinde iskelet sağlığı ve olası sakatlıkların önlenmesi için en elzem eşya koşu ayakkabısıdır. Ayak yapınıza, içe/dışa ne kadar bası uyguladığınıza bakılarak sizin için en iyi ayakkabı seçilmelidir. Bunun için de size bu testleri yaptırabilecek ve koşu ayakkabıları konusunda uzman çalışanları olan spor mağazalarını tercih etmeniz en iyisi olacaktır.

Yavaş başlayın ve koşu ile yürüyüş arasında geçiş yapın.

Birçok acemi koşucu (mesela iki yıl önce benim yaptığım gibi) koşmayı, dur durak bilmeden dakikalarca koşmak olarak algılıyor. Dolayısıyla da sokağa veya koşu bandına adım atar atmaz bacakları tutmayana, ciğerleri sararıp solana kadar koşuyorlar. Sonra ne mi oluyor? Ağrılar, sakatlıklar… Pek yok kişi bu noktada şu iki uçtan birine sürükleniyor:

  • Ben koşamıyorum, vücudum koşu için uygun değil, koşu benim için doğru spor değil.
  • Sağlıklı olalım derken elden ayaktan düştük, olmaz olsun böyle spor!

Koşmaya yeni başlayan çoğu insan, koşuya çok hızlı başlama gafletine düşer. Oysaki bedeni bu yeni koşula alıştırmak için ufak adımlarla başlamak gerekir. Jogging olarak bilinen yavaş tempoda ve küçük adım genişliğinde koşu ile başlayın ve koşular arası uzun yürüyüşler ekleyin; 1 dakika jogging + 4 dakika yürüyüş gibi. Sonraki koşuda yürüme süresini 3 dakikaya düşürür, bir sonrakinde jogging süresini 2 dakikaya çıkartırsınız. Bu şekilde koşu yoğunluğunu yavaş yavaş arttırır ve bu süreçte güç egzersizlerini de ihmal etmezseniz, vücudunuz koşudan minimum hasarla maksimum verim alacaktır.

İstikrarlı olun.

Koşmayı alışkanlık haline getirenler ve bir hevesle başlayıp hızla pes edenler arasındaki temel fark, tutarlılıktır. Bu yola baş koyduğumuzda önümüze engeller çıkacağını biliyorduk. O engellere inat devam edebilirseniz, başarıyı yakalarsınız.

Kas ağrısı ya da şehir dışı seyahat gibi hayatın olağan akışından doğan durumlarda bir-iki gün koşuya ara vermek normaldir. Ancak bu molalar uzarsa, bir süre sonra iş ertelemeye, üşenmeye, “amaaan bugün de koşmayayım ne olacak” diye kendimizi kandırmaya varır ki bunun sonu, koşuyla vedalaşmaktır. Koşmamaya alışmak, koşu alışkanlığı edinmekten daha kolaydır.

Koşuya gidemeyeceğiniz durumlarda, adaptasyon sürecinde olan bedeninizin gelişimini sürdürmek ve beyninizi tembelliğe alıştırmamak için, evde kısa süreli de olsa güç egzersizleri yapabilirsiniz. 10 dakika bile olsa kaslarınızı çalıştırmaya devam etmek, koşu istikrarınızı sürdürmenizde fayda sağlayacaktır.

En kötü koşu bile hiç koşmamaktan iyidir. 

Çalışma sürenizi artırın.

Güç egzersizleri, yavaşça tempoyu artırmak ve istikrarlı şekilde pek etmeden koşmaya devam etmek sayesinde bedeniniz koşuya adapte oldu. Artık daha fazlasını yapmaya hazırsınız. Jogging yerine normal tempoya geçiş yapabilirsiniz. Yürüyüş molalarının süresini azaltabilir, koşu sürelerini arttırabilirsiniz. Koşu + yürüyüş tekrarlarını artırabilirsiniz, 3 dakika koşu + 2 dakika yürüyüş döngüsünde 3 tekrar yapıyorsanız 4 tekrara çıkarın mesela. Bir döngüde 15 dakika koşuyorsanız onu 20’ye, 25’e çıkarabilirsiniz. Koşu hızınızı artırarak 20 dakikada (atıyorum) 500 metre koşabiliyorsanız, aynı sürede daha uzun mesafe koşmaya çalışabilirsiniz.

Çalışma süresini artırmanın anahtarı bunu kademeli olarak yapmaktır. Koşunuzu günde sadece 5 dakika artırmak çok fazla gelmeyebilir, ancak iki hafta bile geçmeden performansınızda ciddi bir artış yakalarsınız. Koşuyoruz ama acelemiz yok, arkamızdan atlılar da kovalamıyor. Çalışma sürenizi haftada sadece birkaç dakika artırarak koşu performansınızı geliştirebilirsiniz.

Koşu, hayat değiştiren bir spordur. Koşuya başlama kararı vermek, istikrarla sürdürdüğünüz sürece, kendiniz için verebileceğiniz en iyi kararlardan biri olabilir. Sağlığınız için önerilerime kulak verin, kendinizi bedensel ve ruhsal olarak hazırlayın ve o ilk adımı atın!

*Koşucu Kafası/Sarhoşluğu (Runner’s High): Uzun bir egzersizin ardından gelen coşku, öfori hissi, anksiyete azalması ve var olan ağrılara karşı hissizlik yaşama durumudur.

Kaynaklar

Judy Lavelle, C. (2016). New Brain Effects behind “Runner’s High”. Scientific American. Retrieved 20 January 2016. http://www.scientificamerican.com/article/new-brain-effects-behind-runner-s-high/
Runnin For Sweets – How To Start Running: https://runninforsweets.com/2019/08/05/how-to-start-running/
Ercan Çimenay – Koşuya Başlayanların Bilmesi Gereken En Önemli Şey: https://www.youtube.com/watch?v=shvFcs3wPw0&list=WL&index=89https://www.youtube.com/watch?v=shvFcs3wPw0&

İlginizi çekebilir: Soğuk havalarda koşmanın 10 faydası

Çağla Lotinac Akman: AgeSA'da birikim ve güvence danışmanı ve çevre aktivisti. Hafta içi 9-5 danışanlarına finansal danışmanlık vererek insanları daha varlıklı hale getirmek, hafta sonu da deniz kenarında sabah koşusu yapıp koşarken kumlardaki çöpleri toplayıp ayrıştırmak en büyük hobileri arasında. Uplifers'ta 2018'den beri çevre kirliliği, sıfır atık, gezegen dostu yaşam, koşu, kişisel finans ve bütçeleme konularında yazılar hazırlamakta, gezegenimiz için farkındalık yaratmayı ve finansal okur yazarlığı arttırmayı hedeflemektedir. Kendisine ulaşmak ve ücretsiz finansal danışmanlık almak için: (0530)-767-24-64.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale