X

Koşuya aşktan doğan tasarımlar: Tasarımcı Elena Polyakova anlattı “inspiredbyrun”

Aslında bu ara sizlerle çok kez paylaşmak fırsatım olmuştu, beni yakından tanıyanlar bilirler ki sporun her türüne adeta aşk ile bağlıyımdır. Evet her şey değiştirilebilir ama spor saatlerim, spor yapmak durumum veya o spora ayırdığım erken sabah saatlerim asla değişmez… Bunun yanında bir de şu vardır ki özellikle koşmak konusunda amatör bir çılgınlığım vardır. Son dönemde ise tanıştığım muhteşem insanlar ile yarışmalara girmeye ve farklı parkurlar ile bu çalışmalarımı daha da derinlere taşımaya başladım.

Tabii ki bu koşuya olan aşkıma daha da ileri bir boyut kazandırdı. Çoğumuz hayatımızın bir “kısmı” olarak görüyoruz beslenmemizi veya yaşamımızı aslında. Önce kendimize kötü bakıyor ve sonrasında sporumuzu “bunu düzeltmek” amacıyla yapıyoruz. Bu yaklaşım aslında hem bedenimize hem kendimize olan saygımız açısından oldukça endişe verici. Ben de sizler gibi etrafımda spor salonuna kaydolduktan sonra bir kez bile içeriye adım atmamış olanları, henüz bir ay bile geçmeden ben kilo veremiyorum diye yakınanları veya koşmaya çalıştım ama 3 kilometre bile beni bitirdi şeklinde “şikayet edenleri” görebiliyorum. Çünkü bu süreç her şey gibi emek vermek yani sabır ile yaklaşmak, düşsek de tekrar kalkmak, vazgeçmemek ve tekrar tekrar denemeyi gerektiriyor…

Bazen düşünüyorum koşmayı bana bu denli çok sevdirmiş olan nedir diye, zannedersem bu yazım aslında planlamamışken kendi içimde bana bazı cevapları buldurtacak; çünkü koşmak hayat gibidir, hayat gibi akmaktadır, duramazsınız, geriye dönemezsiniz, sadece “an” vardır, nefes alırsınız, ve olduğunuz an “biriciktir” yani bir tanedir, değerlidir veya diğer bir anlatımla sadece size özeldir, siz orada olduğunuz için çok güzeldir ve muhteşemdir…

İşte bu yazımda sizlerle koşmanın bu olağanüstü etkisinden esinlenmiş, kalbi koşmak ve spor aşkıyla dolan muhteşem bir tasarımcıyı ve spor severi tanıştırmak istiyorum; Elena Polyakova. Bugün “inspiredbyrun” isimli kendi tasarımlarını yarattığı markası ile özellikle koşu severler başta olmak üzere, günlük hayatınızda da son derece rahat şekilde kullanabileceğiniz, her dokunuşunuzda, gözünüzün temasında ve sizinle oldukça aslında “güç” alacağınız inspiredbyrun takıları son dönemde beni çok etkileyen eserler arasında. Gelin hep birlikte bu güzel hikayeye eşlik edelim.

Sevgili Elena Polyakova, bize kendinizden biraz bahsedebilir misiniz? Sporla nasıl tanıştınız ve bu aslında “inspiredbyrun” markasını oluşturmanıza kadar geçen sürede sizi nasıl etkiledi?

Sporla tanışma hikayem küçük yaştan itibaren başladı, çok hareketli bir çocuktum ve koşmayı çok seviyordum. Yaşadığım sokakta arkadaşlarımla sürekli koşup yarışıyorduk. Okulda en sevdiğim ders beden eğitimiydi ve en beklediğim disiplin kros koşularıydı. Beden eğitim hocamız beni okullar arasındaki yarışa davet etti, o yarışta benden beklenen performansı gösteremedim ve o kadar yorgundum ki eve gelir gelmez yatağa uzanıp sabaha kadar kalkamadım, yarış etkinliklerine pek ısınamadım açıkçası.

Aradan birkaç sene geçince okulun son sınıflarında baya yoğun bir şekilde derslere çalışırken, bir yandan askeri temalı bir oyunda yer aldım (askerlik eğitim kimya, tarih, dans, şarkı söyleme, kros, şınav çekme gibi şeyleri barındıran tam kapsamlı bir oyun) ve derslerden önce çok erken saatlerde koşmaya başladım. Hocam bu disiplinli çalışmalarımı görünce beni okul takımına alıp yarışa davet etti, oradan madalyalar ile dönünce yarış hayatım başladı.

Aynı zamanda vücut geliştirme yapıp oturduğum şehirde kupa kazandım. İki spor arasında seçim yapmak zorunda kaldığımda koşuyu seçtim. Sporsuz hayatımı düşünmediğim için askerlik ya da spor akademisi okumak isterken annemin tavsiyesi ile pedagoji eğitimi okumayı tercih ettim. Okulda Fizik dersinde çok başarılıydım ve yabancı dilleri çok seviyordum. Bu yüzden İngilizce ve Fizik Eğitimi okuyup Moskova Pedagoji Devlet Üniversitesi’nden mezun o oldum.

Üniversitede yoğun çalışmalarımdan dolayı sürekli spor yapamıyordum ama fırsat bulunca hep koşuya çıkıyordum ve ara sıra üniversite takımı için koşuyordum. Mezun olduktan sonra Türkiye’ye taşındım ve koşudan ziyade daha çok yüzüyordum. Koşu aşkım her daim vardı, 2006 yılında ilk yarı maratonu, 2007 yılında ilk maratonumu ve 2011 yılında ilk patika ve aynı zamanda ilk ultra maratonumu koşup senelerce turizmde başarıyla kurduğum kariyerimi bırakıp başka bir yol çizmeye başladım. O andan beri 51 patika koşusuna katıldım (28 ultra maraton), 50 finişi gördüm, 46 kere kürsüye çıktım, 33 birincilik elde ettim, bir kere genel klasman birincisi oldum. Koşu olmadan artık hayatımı düşünemiyorum; zaten en parlak fikirler koşarken aklıma geliyor, “inspiredbyrun” da aynı şekilde oldu.

Tasarım ve desenler yapmayı çok seviyorum, aslında her şey tırnak desenleriyle başladı. Her yarıştan önce tırnaklarıma desenler yapıyorum, genelde ya yarışın logosu ya da koşacağım bölgeye dair özellikleri tırnaklarıma uyguluyorum. Her yarıştan önce herkes mutlaka tırnaklarıma bakar ve desenleri merak eder. Bu eserler zamanla silinip gidiyor tırnaklarımdan aynı Instagram hikayeleri gibi, sadece onlardan daha uzun kalıyor.

Yarışçı ruhum yanında sanatçı ve yaratıcı ruhum her zaman vardı, ayrıca takı tasarımına da ilgim vardı. Özellikle gümüşü çok seviyorum, bir ara takı tasarımcılığını öğrenmeye çalıştım ama yoğun iş hayatımdan dolayı olmadı. 2016 yılının sonunda memleketime gittim ve lapa lapa kar yağan bir günde koşumu yaparken ilham veren spor, doğa ve macera gümüş takıları aklıma getirdi. “Tasarladığım desenler neden gümüş üzerinde olmasın ve neden insanlara ilham veren takılar olmasın” dedim. Kesinlikle denemeye değerdi. Türkiye’ye geri döndüğümde birkaç kara kalem çalışması yaptım ve tanıdığım kuyumcuya gösterdim.”Yapabilir miyiz” diye sorduğumda olumlu cevabı aldıktan sonra onlarca çizim daha yaptım.

Bu işte sadece çizmek değil, her desen takı olarak nasıl görünecek önü görmek çok önemli, sonuçta bazen kocaman bir resmi 25 ya da 50 kuruş boyutuna sığdırmak durumunda kalabiliyoruz. Benim için yepyeni bir macera ve ultra bir maraton başladı. Bazı çizimlerin üzerinde günlerce çalıştığım oluyordu mükemmel hale getirmek için. Ben işimi bitirdikten sonra devreye atölye girdi. Kağıtta kara kalemle çizdiklerimi Şubat ayında gümüş eserler olarak ellerime aldığımda benden daha mutlusu yoktu. Çok büyük çaba, sabır ve emek gerektirdi bu iş ama sonuç mükemmeldi. Bu işte doğru insanları bulmak çok önemli, ben de çalıştığım atölye ile çok mutluyum, en çılgın tasarımlarımı eserlere dönüştürdükleri için onlara minnettarım.    

“inspiredbyrun” tasarımları konusunda bugüne kadar nasıl geri dönüşler aldınız? Koşudan esinlenerek bir marka yaratmak hayatınızda neleri değiştirdi, neleri daha iyi gördünüz, size neler kattı?

Her eserin benzersiz bir hikayesi vardır. Sloganım ise: Macera tutkusunun şekle dönmüş hali, koşarken hayal edildi ve tasarlandı. Her biri benim için değerli bir bebek gibi. Sadece tasarımı değil upuzun ve benzersiz bir hikaye sunuyorum, ultra maratonlarda, maceramda yaşadıklarımı yansıtmaya çalışıyorum. Her birinde alın teri var diyebilirim. Neredeyse tüm tasarımları koşarken kafamda canlandırıyorum. Doğada ve devasa dağlarında olunca onlardan müthiş enerji, ilham ve güç alıyorum.

İşimi severek ve ruhumu katarak yaptığım için takanlara mutlaka şans getireceğine inanıyorum. Eserlerimi çok severek takıyor, denetliyorum yarışlarda ve antrenmanlarda. Rahat kullanım için paraşüt ipi ya da dağcılık ipi kullanıyorum. Hem hafif hem de dayanıklı. Ayrıca her eserden belli bir miktar sokakta baktığımız hayvanların mama ve bakımlarına gidiyor. Kapımın önünde her daim 15 kilo köpek ve kedi maması vardır, eserlerime değer verenler sokak hayvanlarını da doyuruyor diyebilirim. Tüm “inspiredbyrun” eserleri takanlara şimdinden teşekkür etmek isterim.   

Bugün markanıza oldukça büyük bir ilgi var, bu dönemde yolunuza çıkan beklenmedik olaylar oldu mu? Bu başarı hikayesinde sizce sizin en büyük yardımcınız veya dayanağınız neler oldu?

Severek ve ruhunu katarak bir iş yapmak çok önemli hele sanat ile uğraşıyorsan, başlayınca insanların tepkisini çok merak ediyordum, inanılmaz olumlu dönüşler ile karşılaştım. Erkeklerin ilgisi de çok büyüktü. Daha önce hiç yüz yüze gelmediğim insanlar bana yazıyordu, ayrıca “inspiredbyrun” sayesinde anladım ki oldukça fazla kişi spor kariyerimi takip ediyor ve uzaktan da olsa beni tanıyor ve örnek alıyor. İnsanların yaptığım spora hem de eserlerime ve emeğime saygı gösterip önem vermesi benim için en büyük motivasyon ve devam etmek için en büyük ilham kaynağı oldu. İnsanlar takı ile çekilen fotoğrafları bana gönderiyorlar ve o an benden daha mutlusu olmuyor.

Tasarımlarınızı 3 kelime ile özetlemeniz gerekseydi siz tasarımcısı olarak nasıl anlatırdınız?

Doğa, spor ve macera tutkusu.

“inspiredbyrun” markasının yakın geleceğindeki hedeflerinizden biraz bahsedebilir misiniz?

Benim için en önemli olan eserlerimi insanların severek takması ve takıları çok beğenerek kullanması, en çok da onlardan ilham ve motivasyon alıyorum. Farklı desenler hakkında sürekli bana talepler geliyor, ben de istiyorum ki daha çok farklı desenler ve tasarımları yaptırmak için imkanlarım olsun. Neredeyse her antrenmandan sonra kafamda farklı tasarımlar canlanıyor, hepsi birbirinden güzel. Benzersiz desenleri tasarlamak için sürekli kendimi geliştirmeye çalışıyorum. Her hayal ettiğim tasarımı elimde hazır bir eser olarak elimde tutayım istiyorum. Büyük hayallerden bahsedersek dünyanın her köşesinde spor ve doğa severler inspiredbyrun eserleri taksın ve onlara bol şans, uğur getirsin ve onlar için her daim motivasyon ve ilham kaynağı olsun.    

“inspiredbyrun” tasarımlarına ve sevgili Elena Polyakova’ya ulaşmak için web sitesini, Facebook ve Instagram adresini takip edebilir, inspiredbyrun@hotmail.com’dan sorularınızı ve düşüncelerini kendisiyle paylaşabilirsiniz.

Pınar Özeken (Ulus): 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini aldı. Özellikle 2011’den bu yana moda ile ilgili çalışmalara ağırlık verdi ve hala moda üzerine yazı dizileri, farklı moda kaynaklarında yayınlanmaktadır. Yoga eğitmeni olma yolunda ilerleyen Pınar, bir Arjantin Tango aşığı. Gerçek tutkularından bir diğeri ise seyahat etmek."Dünya üzerinde ayak basılmadık toprak kalmasın" mottosu ile dünyayı dolaşmaya devam ediyor.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale