Koşuşturma kültürü nedir, neden ortaya çıkar?

Sürekli meşgul ve üretken olmak, içinde bulunduğumuz dönemde sıkça konuşuluyor. Mükemmeliyetçi iş arkadaşları ve yöneticiler, çok fazla çalışmayı ön plana çıkartıyor ve gerçeklerin arkada bırakılarak sadece işe odaklanılması gerektiğini düşünüyor. Bu durum da beraberinde koşuşturma kültürü olarak bilinen fenomeni getiriyor. Bu yazımızda, sizler için koşuşturma kültürünün ne olduğunu kaleme aldık.

Koşuşturma kültürü nedir?

İngilizce’de hustle culture olarak bilinen koşuşturma kültürü, 1970’lerde ortaya atılmış bir kavram olarak karşımıza çıkıyor. Bu olgu, günümüzde hala popülaritesini sürdürerek pek çok insanı etkisi altına alıyor.

Koşuşturma kültürü, çok az dinlenen ve dinlenirken bile sadece iş hayatındaki sorumluluklarını düşünen insanların psikolojisini anlatıyor. Şehir yaşamında yaygın olan bu kültüre mensup bireyler, dinlenmeye ve sosyalleşmeye çok az zaman ayırıyorlar. Bir başka deyişle, bu insanlar hayatlarının büyük bir kısmını başarılı bir kariyer ve üretkenlik peşinde koşarak geçiriyorlar.

Bu kültürden etkilenen kişiler, günlük çalışma saatlerini sıklıkla uzatıyorlar ve tatillerde bile çalışıyorlar. Buna ek olarak, bu insanların uyku ve dinlenme sürelerini kısa tuttuklarını ve sürekli diğer bireylerle rekabet içinde olduklarını da belirtmek istiyoruz. Koşuşturma kültürü, sadece her an işiyle meşgul olan insanların başarmak istedikleri hedeflere ulaşabileceğini dayatıyor. Bu dayatma sonucunda, pek çok insan yüksek stres seviyesi ve tükenmişlik belirtileri sergiliyor.

Koşuşturma kültürü neden ortaya çıkar?

İnsanların birer ‘işkoliğe’ dönüşmesine yol açan bu fenomenin altında çeşitli sebepler yatıyor. Genellikle her zaman daha iyisini yapması gerektiğini düşünen genç bireylerde ortaya çıkan bu olgu, temelde kariyer ve başarı baskısına dayanıyor. Yaş almış insanlar, gençlere ‘’Her zaman kendini daha ileriye taşımalısın.’’ öğüdünü sunarak onlara soyut bir baskı yapmış oluyorlar. Pek çok insan, modern toplumlarda ortaya çıkan ve kariyer basamaklarını hızlıca tırmanmayı vurgulayan bu baskı yüzünden kendisine vakit ayırmayı unutuyor. Ayrıca, bazı bireyler de sadece çalışarak diğer insanların onayını alabileceklerini düşünüyorlar ve benliklerini sadece iş hayatlarına adıyorlar.

Hızla gelişmekte olan teknoloji dünyası da bu kavramı besliyor. Günümüzde pek çok iş bir bilgisayar ve internet bağlantısıyla halledilebilir hale geldiği için kimi zaman iş-yaşam dengesi hasar alıyor. Bazı kişiler, teknoloji sayesinde işlerini her an ve her yerde yapabildikleri için neredeyse günlerinin tamamını çalışarak geçiriyorlar. Bununla birlikte, gerçeklik payının düşük ve abartı payının yüksek olduğu sosyal medyadaki başarı hikayeleri de koşuşturma kültürünü doğurabiliyor.

Ekonomik belirsizlikler ve artan yaşam maliyetleri de insanları sürekli çalışmaya ve iş dışında bir şey düşünmemeye itiyor. Ayrıca, çalışkanlık üzerine kurulu çeşitli toplumsal normlar ve özellikle aile bireylerinin beklentileri de koşuşturma kültürünü besliyor.

Koşuşturma kültürünün zararları nelerdir?

Bu fenomen kısa sürede üretkenlik ve başarıyı beraberinde getirebiliyor olsa da uzun vadede çalışanları hem fiziksel hem de psikolojik olarak etkiliyor.

Uzun süreler boyunca çalışmak ve dinlenmeyi unutmak, insanların tükenmişlik sendromuna yakalanmasına yol açıyor. Bu sendrom, iş verimliliğini düşürdüğü gibi özel hayatı da fazlasıyla etkiliyor. Tükenmişlik sendromuna ek olarak, bu fenomenin çalışanların stres seviyesini artırdığını da belirtmek istiyoruz. Yüksek performans beklentisi, insanların aşırı stres, anksiyete ve diğer zihinsel sağlık problemleriyle karşılaşmasına neden oluyor.

Çalışmaktan dinlenmeye vakit ayırmayan bireyler, bir süre sonra uyku eksikliği, yorgunluk ve baş ağrısı gibi fiziksel sorunlarla karşılaşabiliyor. Ayrıca, koşuşturma kültüründen uzun bir süre çıkılamaması sonucunda çok kritik kalp sorunları da ortaya çıkabiliyor. Bunlarla birlikte, iş-yaşam dengesinin bozulması sonucunda aile ilişkileri ve sosyal ilişkiler de hasar alıyor. İlişkilerdeki yaralanmaya benzer şekilde, kişisel gelişim ve hobi gibi alanlar da zedelenebiliyor.

Çalışma baskısı ve iş hayatından kopamama durumu, aynı zamanda motivasyon kaybına da yol açıyor. Çok sıkı bir şekilde performans sergileyen çalışanlar, bir zamandan sonra işlerine karşı ilgilerini ve bağlılıklarını kaybediyorlar. Son olarak, sürekli ve aşırı yoğun iş temposunun çalışanların yaratıcılığını öldürdüğünü ve yenilikçi fikirlerin önüne geçtiğini de vurgulamak istiyoruz.

Eğer koşuşturma kültürüne kapıldığınızı düşünüyorsanız ilk olarak önceliklerinizi belirlemelisiniz ve zaman yönetimi konusunda kendinizi geliştirmelisiniz. Daha sonra, iş ve özel hayat ayrımını yaparak sağlıklı sınırlar çizmelisiniz. Gün içinde kendinize ve sevdiklerinize zaman ayırmayı unutmadan düzenli uykudan, sağlıklı beslenmeden ve düzenli egzersizden oluşan bir yaşam tarzı benimsemelisiniz. Bu adımları tek başınıza gerçekleştiremeyeceğinizi düşünüyorsanız bir psikologtan veya danışmandan yardım alabilirsiniz.

İlginizi çekebilir: Haftada 4 gün çalışma modeli: Dünyadan ve Türkiye’den örnekler

Uplifers
Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!