X

Korona günlerinde varoluşsal düşünceler: Kul Ahmet’in Ceketi ve Barış Manço

İçinde bulunduğumuz şu günlerde doğal olarak hepimiz endişeliyiz. Koronavirüs (COVID-19) salgını belki de şu ana kadar hiç yaşamadığımız kadar yoğun bir can korkusuna sürükledi bizi. Hem kendimizin hem de sevdiklerimizin sağlığı ve canı için çok endişeleniyoruz. Gerçi bir süredir küresel felaketler, terör, savaşlar ve depremler nedeniyle anksiyetemiz oldukça artmıştı. Tüm bunlar toplumsal ve hatta küresel olarak hepimizi travmatize ediyor.

Koronavirüsün ülkemize girmesi ile beden ve zihin bütünlüğümüzün doğrudan tehdit altında olduğunu hissettik. Yani “var oluşumuz” tehditlerle sınanıyor. Buna doğal olarak birtakım tepkiler veriyoruz. Mesela bazıları “Bana bir şey olmaz” düşüncesiyle inkar savunma mekanizmasını kullanırken, bazıları da kaygısını aşırı yoğun yaşayarak “Her şey çok kötü olacak” paniğinde. Bazıları ise durumun hemen düzeleceğini düşünerek, belki de iyimser olmak için “Her şey çok güzel olacak” diyor.

Saydığım üç tavır alış da koronavirüs gibi travmatize edici bir tehdit karşısında gösterilebilecek gayet insani savunma mekanizmaları. Herkesin stresle baş etme şekli kendine özel, bu nedenle diğerlerini yargılamak sonu gelmez bir tartışmadan başka bir işe yaramıyor. Sözün özü, hepimiz zor zamanlardan geçiyoruz ve ölüm korkusunu hissediyoruz. Ancak ölümün hep var olduğunu ve hayatın bir parçası olduğunu sanırım unuttuk. Öyle ya da böyle hepimizin zamanı sınırlı ve bir gün bu dünyadan ayrılacağız. Amacım moralinizi bozmak değil, sadece içimize döndüğümüz şu günlerde, var oluşun bir parçası olan ölüm gerçeğini bir daha düşünmenin ve anlamlandırmanın faydalı olacağı kanaatindeyim.

Geçtiğimiz hafta benim için çok ilginç bir haftaydı. Geçirdiğim cerrahi bir operasyonun ardından, koronavirüsün ülkemize girdiği haberleriyle uyandım. Hastane ortamında bu haberlere uyanınca kendinizi The Walking Dead dizisindeki Rick Grimes gibi hissediyorsunuz. Kurgusal karakter Rick Grimes da geçirdiği bir kaza sonrası girdiği komadan beklenmedik biçimde uyanıyordu. İnsanları zombiye çeviren bir salgının dünyaya hakim olduğunu öğreniyor ve sevdiklerini aramak için yola çıkıyordu.

Ben hastaneden taburcu olana kadar sağlık çalışanlarının resmen alarm durumuna geçtiğini ve hızla tedbir almaya başladıklarını gördüm. İşlerini böyle zor koşullarda bile gerçekten canla başla yapmalarına ve hastalarına gerekli ilgi ve desteği sağlamalarına şahit oldum. Sağlık çalışanlarının yaşama ve ölüme her gün maruz kaldıklarını gözlemledim. Halet-i ruhiyem böyle iken aklıma sevgili Barış Manço’nun Kul Ahmet’in Ceketi şarkısı geldi. Derin anlamlar yüklü ve hikaye tadında bir şarkı olan Kul Ahmet’in Ceketi, bize yaşamla ölümün nasıl iç içe olduğunu ve bundan nasıl bir anlam çıkarmamız gerektiğini söylüyor. Gelin şarkının sözlerine bir bakalım:

Tanrı bütün kullara rızkını dağıtırken
Kimi sırt üstü yatar, kimi boşta gezerken
Kul Ahmet erken kalkar, haydi ya nasip derdi
Kimseler anlamazdı, ya nasip ne demekti.

Burada Barış Manço içinde bulunduğumuz zamanda insani değerlerin ne kadar değiştiğine dikkat çekiyor. Değerleri bozulmuş bir mahallede Kul Ahmet, yaşamını anlamlı ve değerli sürdürmeye çalışan, kendi işine bakan bir insan. Oturduğu yerde zamanını boş geçiren bu mahalleli, kendi sığ dünyalarında Kul Ahmet’i konuşuyorlar sürekli. Her sabah erken kalkıp güne “nasip ve kısmet” diyerek başlıyor Kul Ahmet. Tabii dünyası sınırlı mahalleli anlamıyor bu sözleri.

O mahallede herkes gömlek giyerdi
Bizim Kul Ahmet bir gün bir ceket diktirdi, diktirir ya

Güne “nasip ve kısmet” diyerek başlayıp, üretmeye ve çalışmaya odaklanan Kul Ahmet, mahallelinin aksine ceket giyiyor. Mahallelinin gömlek giymesi onların tek tip olduklarını, çabadan, gayretten uzak, rahata alışmış, mevcut durumdan memnun ve değişime kapalı olduklarını gösteriyor.

Kul Ahmet’in ceketi ise burada iki anlama geliyor: Birincisi maddi ve sosyal statü, ikincisi ise kefen. Eskiden dervişler, kefenlerini sarık olarak başlarında taşırlarmış. Bunun amacı ise ölümü her zaman hatırlamak ve dünya yaşantısını dengelemekmiş. Barış Manço da burada ölümü ceket ile sembolize ediyor.

Mahalleye dert oldu Kul Ahmet’in ceketi
Kul Ahmet erken kalkar, haydi ya nasip derdi
Kimseler anlamazdı, ya nasip ne demekti
Herkes gömlek giyerken, Ahmet ceket giyerdi
Konu komşuya dert oldu Kul Ahmet’in ceketi

Kendi işine bakmak yerine hayatını anlamlı yaşamaya çalışan ve üreten insanlarla uğraşanlar her zaman olmuştur. Bu şarkıda Kul Ahmet’in mahallesi de böyle. Kul Ahmet değerlerine göre yaşıyor ve mahallelinin değerleri deforme olmuş durumda. Bir toplumun değişmesi için bireylerin değişmesi gerekir. Ancak mahalleli henüz bunun farkında değil.

Bir gün bir yoksul öldü, üzüldü mahalleli
Ama bir kefen parası bulamadı mahalleli
Kul Ahmet dedi yalan dünya, çıkardı ceketini
Örttü garibin üstüne, kaldırdı cenazeyi

Ceket ölümü ve kefeni sembolize ediyor demiştik. Bunun bilincinde olup değerlerine göre yaşayan Kul Ahmet, ölen yoksulun üzerine ceketini örtüyor. Ceketi maddi olarak düşündüğümüzde ise, Kul Ahmet malını mülkünü düşünmeden feda ediyor. Mahallelinin kefen parası bulamaması, ölüm gerçeğini unuttuklarını ve ölümü nasıl karşılayacaklarını bilmediklerini gösteriyor. Kul Ahmet bu ihtiyacı gideriyor ve yoksulun cenazesini kaldırıyor.

Sonunda herkes anladı, ya nasip ya kısmeti
Bizim Kul Ahmet birden bire oluverdi Ahmet Bey
Ceket ise Ahmet Bey’in ceketi
İbret-i âlem oldu Ahmet Bey’in ceketi
Sonunda herkes anladı ya nasip ya kısmeti
İbret-i âlem oldu Ahmet Bey’in ceketi
Meğerse tüm keramet ceketteymiş be Ahmet
Barış’a sorar isen sen bu yolda devam et

Şarkı adeta ibretlik bir hikaye gibi. Kul Ahmet yaşamına anlam vererek değerlerine göre yaşıyor. Her daim ölümü bilerek ümidi, gayreti bırakmadan üretiyor. Ölüm gerçeğinin her zaman farkında olması, zor bir durumda panik olmadan veya donmadan yapılması gerekeni yapmasını sağlıyor: Ölen yoksulun üstünü örtmek için ceketini çıkarıyor ve Ahmet Bey’e dönüşüyor. Ve mahalleliye örnek oluyor. İşte bu nedenle keramet, cekette.

Yazımı bitirirken, şarkıyı orijinal klibi ile izlemek isterseniz linkini aşağıya bırakıyorum. Bu zor günlerde Sağlık Bakanlığı’nın talimatlarına uymanızı, mümkün olduğunca evde kalmanızı, haberlere, sosyal medyaya sınır koymanızı ve sevdiklerinizle güzel vakit geçirmenizi tavsiye ederim. Çünkü bu da geçecek. Önemli olan bu süreci akıl ve beden sağlığınızı zorlamadan, gerçeğin farkında ve sakin kalarak geçirmek. Bu konuda psikolojik destek almak isterseniz bir psikolojik danışman olarak ben online psikolojik danışmanlık veriyorum. Bana ayselkeskin2004@yahoo.com vasıtasıyla ulaşabilirsiniz. Sağlıklı, ümitvar ve anlamlı günler dilerim.

Kul Ahmet’in Ceketi- Barış Manço

İlginizi çekebilir: Savaşın ve zor zamanların psikolojisi: Her şeye rağmen yaşamaya nasıl devam ederiz?

Aysel Keskin: Merhaba ben Aysel Keskin. Psikolojik Danışman ve Psikoterapistim. 2006 yılında Marmara Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık bölümünden mezun olduktan sonra, Türk Deniz Kuvvetlerinde yedi senelik bir kurumsal hayat deneyimim oldu. Kurumsal hayat deneyimimin ardından, çocukluk tutkum olan psikolojiye bir de seyahat tutkum eklendiği için okyanus ötesine giderek bir süre Amerika’nın Kalifornia ve Oregon eyaletlerinde yaşadım. Tüm psikoterapi yaklaşımlarını bilmekle beraber uzmanlaşmanın gerekliliğine inanarak, kanıta dayalı terapi yaklaşımlarından Süre Sınırlı Psikanalitik Psikoterapi (SSPP), Jungian Psikoterapi ve Rasyonel Psikoloji Enstitüsü Preferred Partner of The Albert Ellis Institute onaylı, APA (American Psychological Association) Kredili Rasyonel Duygucu & Bilişsel Davranışçı Terapi Eğitimlerini (süpervizyonlar dahil) tamamladım. Sorunların bütüncül ele alınması gerektiğine, beden ve zihnin dengesini kurduğumuzda hayatımızda olumlu değişimler olacağına inanıyorum. Beden ve zihin sağlığınız her şeyden önemli. Bana ayselkeskin2004@yahoo.com eposta adresinden ulaşabilirsiniz. Sağlık ve sevgi ile kalın. Instagram: ayselkeskin.psk.dan

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale