X

Korona günlerinde aşk: Pandemi döneminde ‘online flört’ alışkanlıkları nasıl değişti?

Covid-19 pandemisi, eskiden yüz yüze olan her şey gibi romantizmi de çevrimiçi dünyaya taşıdı ve pandemi süresinde çevrimiçi olmak ‘zorunda’ kalan her şey gibi, ilk buluşmalar ve flörtleşmeler de yüz yüze olduklarından çok daha farklı ve ilginç bir hale geldi. Bir yandan sosyal mesafelendirme önlemlerini uygulamak ve evde yalnız başına oturmak zorunda kalıp bir yandan da boş zamanlarını partner seçeneklerini keşfetmek için kullanmak isteyen tüm ‘müzmin bekarların’ buluşma noktası Tinder, Bumble, OkCupid gibi online flört uygulamaları oldu.

Bir yandan ilk buluşmaların, tanışmaların, akşam yemeklerinin, yani flörtleşmeye dair neredeyse tüm aktivitelerin dijital ortamlara taşınmış olması; bir yandan da pandemi döneminde artan sağlık ve güvenlik endişesi, yalnızlık ve endişe hisleri, bağlanma ve yakınlık ihtiyacı romantik ilişkilerdeki davranışlarımızı da kökünden değiştirdi. Online eşleşmelerin sayısında yaşanan rekor artışa karşın söz konusu yüz yüze buluşmak olduğunda – çoğunlukla sağlığımızla ilgili endişelerimiz devreye girdiği için- çok daha seçici davranmak, önceliklerimizin değişmesi, kısıtlı olduğuyla yüzleştiğimiz vaktimizi yüzeysel ilişkilerle ve insanlarla tüketmek istemememiz, seçeneklerimizle birlikte artan seçiciliğimiz gibi pandemi döneminde ilişkilerle ve ilişkilenme şeklimizle ilgili algımızda gerçekleşen pek çok değişim, elimizde henüz net bir veri bulunmuyor olsa da, her şey gibi ‘romantik ilişki’ kavramının da köklü bir değişim geçirdiğinin ve geçireceğinin sinyalleri gibi. 

Pandemi henüz bitmemiş olsa da, aşılama oranlarının artması ve önlemlerin hafifletilmesiyle birlikte sosyal hayata yeniden karışmaya başladık. Peki, okullar yüz yüze eğitime başlamaya hazırlanırken, ofislere ve ‘normal’ yaşama dönüş yavaş yavaş gerçekleşirken ilk buluşmalar da ‘eski normale’ tam anlamıyla dönebilecek mi? Görünüşe göre bu sorunun cevabı şimdilik HAYIR!

Pandemi döneminde online flört uygulamalarının kullanım sıklığı neden arttı?

2019 yılında yayınlanan ve online flört uygulamalarının yalnızlık hissiyle olan ilişkisini inceleyen bir araştırmanın sonuçları, flört uygulamalarını kullanan kişilerin profil oluşturmadan ve uygulamaları kullanmayı başlamadan önceki zamana kıyasla kendilerini çok daha yalnız hissettiklerini ortaya koydu. Ancak pandeminin başladığı 2020 yılı ve sonrasında yayınlanan araştırmalar, Bumble ve Tinder gibi online flört uygulamalarının kullanımının, kapanmaların yoğun şekilde yaşandığı Mart ayının ortasından bu yana %19-26 oranında arttığını gösteriyor. Peki, pandemi döneminde yüz yüze buluşmayı bırakın, evden çıkabilmek bile mümkün değilken, özellikle 25-35 yaş arasındaki genç yetişkinler neden online flört uygulamalarını daha yoğun olarak kullanmaya başladı?

Uzmanlar, online flört uygulamalarının kullanımındaki bu artışın en önemli nedeninin yalnızlık hissi olduğunu söylüyor. Yalnızlık hissinin, özellikle pandemi döneminde pek çok bekar insanda korkuya neden olduğu, bu korkunun en önemli kaynağınınsa ölümlü olduğumuz gerçeğiyle yüzleşmemiz ve bu nedenle de insanlarla anlamlı bağlar kurmaya yönelik ihtiyacımızın artması olduğu düşünülüyor. Yalnızlık hissinin ve yalnız ölme korkusunun pandemi döneminde daha yoğun hale gelmesinin sebebiyse, işyeri ya da okul gibi sosyal ortamlardaki yakın ilişkilerimizden ve besleyici etkileşimlerimizden de uzak kalmış olmamız. 

Bu araştırma bulgularından ‘Partneri olmayan kişiler kendilerini yalnız hisseder.’ gibi bir çıkarım yapmak elbette söz konusu değil. Hepimiz romantik ilişkilerin yanı sıra aile bireylerimizle ya da arkadaşlarımızla kurduğumuz yakın ilişkiler aracılığıyla da duygusal pek çok ihtiyacımızı karşılayabiliyoruz. Ancak yine de, özellikle zor zamanlardan geçerken yanımızda bizimle yürüyen ‘özel’ birinin varlığının eksikliğini duymak, özlem ve yalnızlık gibi duyguları çok daha yoğun şekilde deneyimlememize neden olabiliyor. Bu da, pandemi gibi her anlamda zorlayıcı olan bir dönemde bizimle aynı ilgi alanlarına, aynı değerlere, aynı vizyona sahip kişilerle bir arada olma ihtiyacımızı artırabiliyor. 

Pandemi, online flört uygulamalarıyla ilgili alışkanlıklarımızı nasıl dönüştürdü?

Dünyada en yaygın olarak kullanılan flört uygulamalarından biri olan Tinder’ın yayınladığı yeni bir rapor, pandeminin başlangıcından bu yana insanların online randevuya ne kadar bağımlı hale geldiğini ve uygulama kullanan kişilerin flört alışkanlıklarının pandemi öncesindeki döneme göre son derece farklılaştığını ortaya koyuyor. Raporda, Ocak 2020 ile Şubat 2021 arasında uygulama kullanım sıklığı artan spesifik Tinder kullanıcıları da dahil olmak üzere, yaklaşık 5.000 Tinder kullanıcısıyla yapılan anketlerden elde edilen veriler kullanıldı. Ayrıca raporda, uygulamada görüntülü sohbet özelliğinin başlatılmasının ve kullanıcılar tarafından benimsenmesinin, flörtleşme sürecini ve kullanıcı alışkanlıklarını nasıl değiştirdiğine de yer verildi.

Rapordaki en çarpıcı sonuç hiç şüphesiz online flört uygulamalarının kullanım sıklığındaki artış oldu. Uygulama üzerinden yazılı ya da görüntülü olarak yapılan görüşmeler, salgın öncesi döneme göre ortalama %32 daha uzundu. Ayrıca, kullanıcıların beğendikleri (sağa kaydırdıkları) kişilerle eşleşme oranının %42 oranında arttığı da elde edilen bulgular arasında.  

2020 Şubat ayı ve 2021 Şubat ayı arasında geçen 1 senelik süreçte kullanıcıların mesaj alma/gönderme sıklığı da %20 oranında arttı. Tinder’daki ‘kaydırma’ sayısı, 2020 yılının Mart ayında ilk kez, tek bir günde 3 milyarı aştı ve ardından bu rakam tam 130 kez, 3 milyarın da ötesine ulaştı. Üstelik flört uygulamalarının artan kullanımı yalnızca Tinder’a özgü değil. Bumble ve Hinge gibi rakip uygulamalar da pandemi sırasında büyük bir ilerleme kaydetti.

Önemli değişimler sadece uygulama kullanım sıklığında değil, kullanıcı alışkanlıklarında kendini gösterdi. Yenilenen ara yüzlerle birlikte kullanıcılar profillerindeki bilgileri ve profil fotoğraflarını pandemi öncesi döneme göre %50 oranında daha fazla güncelledi. Pandemi öncesi döneme kıyasla artan profil güncellemelerinin, tüketici davranışlarında çok büyük bir değişikliği temsil ettiği de raporda yer aldı.

Online flört uygulamaları kullanıcıların farklılaşan ihtiyaçlarına nasıl yanıt verdi?

2020’nin Mart ayından Mayıs ayına kadar geçen 3 aylık süreçte, 16 farklı flört uygulamasının sokağa çıkma yasağı gibi kısıtlamalar karşısında yaklaşımlarında nasıl değişikliklere gittiğini inceleyen bir araştırma, flört uygulamalarının sundukları flört deneyimini pandemi sürecinde 3 farklı yolla dönüştürmeye çalıştığını gösteriyor:

1. Sağlık konusunda bilgilendirme

Tinder ve Bumble gibi pek çok uygulama, fotoğraf kaydırmaları sırasında aralarda rastgele şekilde beliren pop-up mesajlar ve COVID-19 konusundaki bilgilendirici içerikleriyle, kullanıcılarının sağlığın her şeyden öncelikli olduğuna dair farkındalık kazanmalarına yönelik yaklaşımlar izledi. Hijyen önlemleri ve fiziksel mesafelendirme kurallarıyla ilgili önemli bilgiler içeren bu mesajların uygulamalarda yer almasıyla birlikte, kullanıcılar yüz yüze görüşmeyi azaltarak çevrimiçi şekilde iletişim kurma alışkanlığı geliştirmeye başladılar.

Kullanıcılar evde kalmaya, sık sık ellerini yıkamaya, fiziksel mesafelendirme önlemlerini uygulamaya ve COVID-19 semptomları varsa test yaptırmaya bu mesajlarla teşvik edildi.

2. Yalnızlık ve izolasyon hissini azaltmaya yönelik geliştirmeler

Flört uygulamaları sağlık konusundaki bilgilendirici içeriklerinin yanı sıra, uygulama üzerinden topluluk oluşturma özelliğini aktive ederek kullanıcılarının karantina ve fiziksel izolasyonla birlikte gelen yalnızlık ve korku gibi hislerini de azaltmaya çalıştı. Grindr, Lex, Bumble, HER ve Coffee Meets Bagel gibi uygulamalar konserler, flört oturumları ve uzmanlardan flört tavsiyeleri gibi çevrimiçi etkinliklere ev sahipliği yaptı.

Online flört uygulamaları çevrimiçi birlikteliği ve topluluk oluşturmayı teşvik ederek yalnızlık ve izolasyon duygularını önlemeye çalışmanın yanı sır,  sosyal medya hesaplarında da öz bakımın önemi konusunda içerikler paylaşmaya başladı. Bu gönderiler, pandeminin ilk birkaç ayında kurumsal şirketlerin, medya organlarının ve tüm sosyal medya kullanıcılarının yalnızlık hissiyle baş etme ve öz bakımı ihmal etmeme konularına olan hassasiyetlerini ve ilgilerini destekleyici olmaları açısından önemli girişimler oldu.

3. Çevrimiçi flört alışkanlıklarının pekiştirilmesi

Flört uygulamaları, çevrimiçi buluşmaları daha kolay hale getirebilmek adına normalde premium kullanıcılarına özel olarak sundukları pek çok özelliği herkesin kullanımına açık hale getirdi. Online flört, ‘yüz yüze buluşmak için uygulamayı bir araç olarak kullanma’nın ötesinde, insanların fiziksel mesafelerini koruyarak katılabileceği çevrimiçi etkinliklere ve bilgi alışverişinde bulunabilecekleri sohbet ortamlarına dönüştü.

Match, Bumble, Hinge, Jack’d ve Plenty of Fish kullanıcılarına ücretsiz olarak görüntülü konuşma hizmetleri sundu. HER, Coffee Meets Bagel ve OkCupid gibi diğer uygulamalar, kullanıcılarının Zoom ya da diğer video konferans uygulamaları, SMS mesajları ve hatta ‘eski moda’ telefon görüşmeleri aracılığıyla bağlantı kurmalarını sağlayabilecek geliştirmelere gitti. Tinder, kullanıcıların dünyanın herhangi bir yerinde kendilerini konumlandırabilmelerini sağlayan ‘pasaport’ özelliğini ücretsiz hale getirerek, bulundukları her yerden dünyanın farklı ülkelerindeki insanlarla bağlantı kurabilmelerine olanak sağladı. Sanal müze turlarından birbirleri için yemek siparişi vererek ilk buluşma yemeği atmosferi yaratmaya, FaceTime üzerinden baş başa yenen akşam yemeklerinden ilk buluşmada ne giyilmesi gerektiğine kadar, uygulamalarda kullanıcılarının ihtiyaç duyabilecekleri tüm konularda bilgilendirici içerikler paylaşıldı.

Flört uygulamalarının tüm bu çabasıysa, kullanıcılarına online platformlarda flört etmenin avantajlarını deneyimleme fırsatı sunarak flört uygulamalarını buluşma için ‘aracı’ bir platform olmanın ötesine taşımak ve tüm flört sürecini sanal bir deneyim olarak sunabilmekti. İstatistiklere bakıldığında, kullanıcı alışkanlıklarını bu yönde değiştirmekteki girişimlerinde epey başarılı da oldular.

İlginizi çekebilir: Tanışma uygulamaları ilişkileri ve cinselliği nasıl etkiliyor?

Online flört alışkanlıklarının geleceği

Pandemi sürecinde online flört uygulamalarında kullanıcı ihtiyaçlarına göre yeniden düzenlenen süreçler, beklenen ilgiyi gördü. OkCupid, kullanıcılarının %31’inin sanal etkinliklere katılmayı sevdiğini, %25’inin yüz yüze görüşmek yerine görüntülü sohbeti tercih ettiğini ve %15’inin çevrimiçi olarak birlikte film ya da TV izlemekten hoşlandığını rapor etti.

Pandemi döneminde çevrimiçi flört alışkanlıklarında yaşanan bu değişimler ve tüm sürecin dijital ortama daha fazla taşınması flört uygulamaları için son derece sevindirici olsa da, artan yüz yüze sosyalleşme ve dışarı çıkma ihtiyacı nedeniyle tüm uygulamalar eski ‘aracı’ işlevlerine geri dönmek için çalışmalarına çoktan başladı. Örneğin, Tinder kısa süre önce, bazı ülkelerde kullanıcılarının güvenli şekilde yüz yüze buluşmasını sağlayabilmek için, içinde hem kullanıcı hem de eşleştiği kişi için olmak üzere iki adet test bulunan yüzlerce COVID test kitini ücretsiz olarak dağıttı.

Tüm bu nedenlerle, ilerleyen günlerde vaka sayısının azaltılması, aşılamanın teşvik edilmesi, aşı olmayanların kamuya açık alanlarda bulunmasının kısıtlanması gibi konularda hükümetler tarafından net adımlar atılmasa da, flört uygulamaları kullanan kişiler ilk buluşmada nelere dikkat etmeleri, buluşma öncesinde ve sonrasında nasıl önlemler almaları, hijyen ve mesafe kurallarıyla ilgili hangi konuları önceliklendirmeleri gerektiği gibi pek çok konuda, flört uygulamalarının içerikleri ve kullanıcı odaklı geliştirmeleri sayesinde kendilerini çok daha güvende hissederek hareket edebilecek.

Online flört uygulamalarının ve online buluşma deneyiminin gelecekte hibrit bir sisteme evrilmesi bekleniyor. Bu öngörünün, uygulamada saniyeler içinde sağa ve sola ‘kaydırdığımız’ adayları gerçek hayatta da saniyeler içinde değerlendirmeye alacağımız anlamına gelip gelmediği; genelde offline buluşmalarda karşılaştığımız ‘Sence de biraz hızlı gitmiyor muyuz?’ şikayetlerinde artışa neden olup olmayacağı, bizi ajandamızda ardı ardına sıraladığımız randevulara yetişmek zorunda bırakıp bırakmayacağı ya da aynı anda birden fazla kişiyle flört ederek doyumsuzluk yaşatıp yaşatmayacağı şimdilik hepimiz için merak konusu 🙂 Uygulamada ‘swipe etmek’ oldukça kolay, peki her şey gerçek yaşamda da bu kadar kolay olacak mı; bunu zaman gösterecek.

İlginizi çekebilir: Tinder kullanmak özgüveninizi olumsuz etkileyebilir

Kaynaklar: Insider, Today, Reuters, The Conversation, Bussiness Insider, Technology Review

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.



21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?



İlgili Makale