X

Korkularınız sizi ele geçirmesin: Yoga ile korkularınıza yaklaşımınızı değiştirebilirsiniz

Beden, ruh ve sinir sistemi ile ilgilenen hemen herkesin aşina olduğu sinir sisteminin iki önemli bölümüdür sempatik ve parasempatik sinir sistemleri. Sempatik sinir sistemi uyandırdığı ilk izlenimin aksine acil durumların kahramanıdır. Bedeni tehlikelere karşı uyarıp gerilime karşı hazırlar ve hayati olmayan tüm aktivitelere bedeni kapatır. Kalp atışları, adrenalin ve nonadrenalin salgısını başlatır. Temasta olunan stresli duruma karşın hayatta kalma içgüdüsünün gerektirdiği savaş veya kaç tepkisini verebilmek adına gerekli tüm hazırlıkları yapar.

Parasempatik sinir sistemi, tehlikenin olmadığı zamanlarda dinlenmek ve sindirmek, beslenmek ve üremek faaliyetlerinin sorumlusudur. Tehlike ortadan kalktığında bedeni sakinleştirmeye dair sorumluluğu ile sempatik sinir sisteminin tamamlayıcısıdır. Nonadrenalin ve adrenalinin vücuttan ayrılışı bir zaman alıp, bir süre daha tehlikenin gerginliği hissedildiğinden sahneyi tamamen devralması da biraz vakit alır.

Sempatik sinir sistemi ile ilgili tanımların en önemlisi belki de şudur: Hayati tehlike riski hissetmemizi ve bu hissedildiğinde hayatta kalmak amacı ile belki kaçmamızı, belki kalıp savaşmamızı sağlar, bedeni hızlandırarak aynı anda da yine hayati önemi olmayan tüm fonksiyonlarının çalışmasını askıya alır. Atalarımız için bu bir ayı, bir aslan saldırısı riskine karşın gelişiyordu. Bu sayede hayatta kaldılar ve bizler, onların büyük büyük torunları olarak bu dünyada var olabildik.

Mevcut yüzyılımızda, şehir yaşamlarımızda, sokak ortasında bize saldırmak için karşımıza çıkan bir aslan, arkamızdan kovalayan bir ayı yok artık. Ancak korku ile sempatik sinir sisteminin aktive olması arasındaki ilişki de aşikar. Saldırgan veya şiddet içeren davranışlarla karşı karşıya olduğumuzda, korku veya en azından korkunun semptomlarını yaşayabiliriz. Kaynaklar dünyaya aslında sadece düşme ve yüksek ses korkusu ile geldiğimizi, diğer tüm korkularımızın öğrenilmiş olabileceğini söylüyorlar.

Öğrenilmiş olma ihtimali diyorum, çünkü belki de öğrenmemiş olmamız ihtimali bile söz konusu. Bir şeyin ne kadar kötü sonuçlanabileceğine dair korkumuz, o sonucun ne kadar kötü olabileceğine dair ürettiğimiz hayal gücünün sınırlarını ile çerçeveli. Geleceğe dair kurgularımızın negatif/pozitif ayrımı yapmadan ne kadar azının gerçekten tam da bizim beklediğimiz gibi olduğu istatistiğinin düşüklüğüne bakacak olursak, kararlarımızın yönünü eline geçiren korkularımızın çoğunun gerçek sandığımız birer yanılsamadan ibaret olduğunu söyleyebiliriz.

Normal şartlarda korku kaynağı ortadan kalktığında sempatik sistemin uyaranları da kalkar ve parasempatik sinir sisteminin yerini alması ile beden, nefes, zihin sakinleşir. Beklediğimiz budur. Ancak günümüzde düşünce düzleminde üretimine devam ettiğimiz kişisel üretim korkumuz bir yere gitmediğinden endişe ve kaygı yaşamlarımızın birer parçası haline gelmiş durumda. Şimdilerde kişisel yaratımlarımıza ek olarak pandemi gibi bir gerçeklik varken “Gel de korkma, gerilme!” dediğinizi duyar gibiyim. Dünya Emekçi Kadınlar gününe yaklaştığımız şu günlerde belki de bu dünyada sadece kadın cinsiyeti ile var olmak bile kendi yaşamlarımızdan, sevdiğimiz kadınların yaşamından, tanımadığımız tüm kadınların yaşamından endişe duymak ve korkmak için yeterli.

Koşullar korkuyu uyandırıyorsa sonuç kesindir; korku hissedilir, bu kaçınılmazdır ve doğal olandır. Bu noktada önemli olan korkularımızı en azından bir dereceye kadar yönetebilmek. Mutluluğun bir formülü olsaydı eğer, bu formül, sonuçlarını öngöremediğimiz yeni bir ilişki, yeni bir iş, belki yeni bir şehir veya ülke deneyimine izin vermekten, içeride haykırdıklarımızı dışa vurmanın bir yolunu bulabilmekten ve negatif (“Eğer şöyle olursa” tutumundan) tutumdan uzak, pozitif bir yaklaşımdan geçiyor diyebiliriz.

Konunun uzmanları korkuları aşmaya dair yöntemlerin içinde en çok belli oranlarda korkuya maruz kalmanın olduğunu söylüyorlar. Bu ister karanlık, ister örümcek korkusu, ister bir kadın olarak yaşamda kalmak ve hak ettiği yeri bulmak, ister pandemi korkusu olsun, hepsi için aynı. Ve bir bilgi daha! Yoga, sinir sisteminde sakinleştirici rol oynayan parasempatik tarafı uyarıyor. Bunu, asana uygulamaları, özel nefes egzersizleri veya Pranayama sırasında ve meditasyon yaparken nefes kontrolü yoluyla yapıyor. Tüm bu yoga uygulamaları kan basıncını ve kalp atış hızını düşürüyor. Ama bazı asanaları (pozları) yapmak zor, eğer yoga deneyiminiz varsa biliyorsunuzdur ki zorluk kendisinden çok korkusundan geliyor.

Tarihçesi 1800’lü yıllara kadar dayanan kadınların korkularının üzerine giderek sendikal ve oy verme hakları için ortaya koydukları emeğin meşalesini bugün hala taşıyoruz.

Belki dünyanın her yerinde, en medeni gözüken ülkelerinde bile hala istenilen noktaya gelinememiş olabilir. Ancak bir gerçek var ki üzerine gidilen korku bir dereceye kadar yönetilebilir oluyor. Bu yöntem sayesinde korkuları yenmenin yanı sıra, yavaş yavaş adrenalinin etkilerine ve hislerine de alışmak mümkün. İster mat üzerinde ister günlük yaşam deneyiminde bir kez, bir korkunun üzerine gitmeye başlandığında, bu tüm yaşama intikal ediyor. Neticesinde çok korkutucu veya stresli bir durumda donma veya aşırı tepki verme olasılığı azalarak, sakin ve mantıklı bir şekilde tepki verme ve hareket etme olasılığı yükseliyor. Başka bir pozitif yan etki ise adrenalin ile ilişkimiz geliştikçe sağladığı hızlanma, güç, esneklik, dayanıklılık ve daha hızlı reflekslerin avantajlarını yaşamın diğer alanlarında kullanabilme ihtimali.

Monica Berg “Korku yüzünden riskten kaçınan bir varoluş yaşıyorsak, aynı zamanda sevinçten kaçınan bir varoluş da yaşıyoruz” demiş. İçinden sevinç taşan, sevinci bol nesillere tohum olan kadınlar olduğunuz bir Kadınlar Günü geçirmenizi dilerim.

Sevgilerimle…

İlginizi çekebilir: Yoga yönlendirmeleri ne ifade ediyor 2: Nefesi dinlemek ve niyet koymak

Birce Sinem Tezer: Merhaba, ben Birce. Yoga ile lise yıllarımda tanıştım. 200 saatlik temel eğitimimi 2014 yılında aldım. İçlerinde Godfrey Devereux gibi pek çok kıymetli eğitmenlerin olduğu farklı yoga stillerine ve meditasyon pratiğine dair 500 saate ulaşan derinleşme yolculuğum halen devam ediyor. Yoga & meditasyon derslerim ve bireysel pratiklerimde yoga pozlarında verilen tepkilerin günlük yaşamdakinin aynısı olduğu, aynı yollar his ve düşüncelerden geçildiği felsefesini benimsiyorum. Mat pratiğinin günlük yaşama yansımalarını araştırmak öncelikli davetim. bircesin@gmail.com mail adresi ve @birceileyoga instagram hesabı ile sorunuz veya paylaşımınız varsa bana ulaşabilirsiniz..

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale