X

Korkularım, ben sizi çoktan yendim!

Biz yendikçe onun dalgaları yeniden ve yeniden uzanıverir kalbimizin yanı başına. Adeta karanlık sokaklarda bekler, hani biz köşeyi dönüveririz, sonra ne olur hemen çıkar o saklandığı köşeden, sokaklar karanlıktır, tam da istediği ortam oluşmuştur değil mi? Ta içimizde hissederiz onun dalgalarını, var oluşunu, hani sinsi sinsi arkamızdan yaklaştığını… Peki tüm bu korkularımız ne kadar doğrudur, yani o an ışıklar yandığında, sokak aydınlandığında, biz hızlı hızlı ondan uzaklaşmaya çalışmadığımızda, sadece cesaretle durup arkamıza bakabildiğimizde hangi manzara ile karşılaşırız?

Olduğu yerde donup kalıverir, çünkü işte bu noktadır aslında onu yenme halimiz, gerisi ne olur diye düşünmeden, sadece bir an durup, ‘benim bu korkum gerçek mi, şu an kendime gerçeklerden mi bahsediyorum, neden korkuyorum, en kötü ne olabilir, en kötü ne kaybederim’ diye sorabildiğimiz noktalar… İşte ne yazık ki burada iki paragrafta anlattığımız kadar hızlıca dönemiyorum bu korkulara yüzümü. Bir kere kararlı olmak gerekiyor, geçmişi unutabilmek gerekiyor…

İlginizi çekebilir: Enerjimize katılanlardan enerjimizi katlayanlara: Dönüşmekten korkmuyorum!

Örneğin geçtiğimiz birkaç aya kadar gerçekten yeniden evlenmek fikrinden oldukça uzak bir noktadaydım, evet adım adım kaçıyordum. Neden kaçıyordum hemen itiraf edeyim; korkuyordum çünkü, evet bunca yıl geçmesine rağmen ve ben yeni ilişki yaşamış olmama rağmen yine de korkuyorum. Yine aynı girdaba girmekten, yine huzursuz olmaktan, yine üzülmekten, yine kaybetmekten ve en önemlisi yine başaramamaktan, yani yine vazgeçmek durumunda kalmaktan…

Ne yaptın diye soracak olursanız sadece bir karar aldım, her ne olursa olsun sonunu düşünmeyeceğim, sadece yaşamaya, eğer hayatıma gelen bir olasılık var ise onu kabul etmeye karar verdim. Ve bu konuda “yeni adımlar” atmak üzere karar aldım. Evren sesimi duymuş gibi hemen birçok yardımcı mesajla yollarımı aydınlattı… Bugün biliyorum yine başarısız olabilirim, yine üzülebilirim veya yine başka bir bitiş yaşayabilirim fakat bunlardan hiçbiri “korkmayı”, yani bu akışı yaşamama durumumu, kaçmayı, yüzleşememeyi ve en önemlisi “cesaret edememe” halini gerektirmiyor.

Ne yazık ki hayatımızda ne ile ilgili “korku” yaşadığımızı da bizler belirliyoruz, belki başka noktalarda çok cesaretli davranıyoruz ama bazı alanlar oluyor ki orada korkudan gerçekten “sinmiş” şekilde bekliyorum, yıllar geçiyor bir adım ileri gidemiyoruz. O kovalıyor, biz kaçtıkça daha çok kaçıyoruz ve yüzleşmemiz oldukça zor oluyor. Benim için de durum böyleydi; tabir yerindeyse dünyanın diğer ucuna tek başıma seyahat etmeye, bana ulaşan onlarca yoruma karşın ‘kızım orada ne yapacaksın tek başına, ya sana bir şey olursa, kaç gün yalnız kalacaksın, ya başına bir şey gelirse’ gibi binlerce kötü olasılığa karşı bir tek kalbimden yükselen “sana bir şey olmayacak” ile dimdik ayakta durabilen ben, konu evlenmek, yeni bir ilişki yaşamak, ve hatta olası bir kahve içmek olduğunda “hayır” cevabını veriyorum. Nedeni ise işte bu derin kurokonun kaynağında yatıyor, sonu ne olacak korkusu, yine mutsuz olacağım korkusu ve bugün ne yazık ki ben de sizlerle fark ediyorum ki “ben hak etmiyorum” bilinci ile yine kaybedeceğim korkusu…

Peki şimdi gelin hep birlikte soralım benim için, en kötü ne olabilir, yani böyle bir korkumuz var, ilişki yaşamaktan, evlenmekten veya bu yolda başımıza gelebilecek her şeyden korkuyoruz. Pınar en kötü ne olabilir? Evet, cevap veriyorum; en kötü senaryoda yeniden boşanırım ve hayatıma devam ederim. Bu ölümcül bir şey midir, yaşamaya engel midir veya sağlığımdan, hayat tecrübelerimden ve bana bahşedilmiş bu can-ım ömrü yaşamaya engel midir veya bir üçüncü şansım da olamayacağına dair bir kural mıdır? Kocaman bir hayır ile karşılaşıyoruz. İşte bu kadar kolaydır aslında, bizler kaçarız, saklanırız, yüzleşmek istemeyiz. Ama aslında korktuğumuz şeyler bu kadar basittir. Bazılarımız para kaybetmekten, bazıları iş kaybetmekten, bazıları yaşlanmaktan, bazıları aldatılmaktan, bazılarımız yeniden evlenmekten, yeni bir ilişki denemekten veya sadece tek başımıza seyahat etmekten korkarız. Ama işte “korkmak” eylemi ta derinlerimize işlemiştir.

Sevgili Joseph Murphy değerli eseri Korku ve Endişeyi Yenmek’te bakın korkmak halimizi ve neler yapabileceğimizi bizlere nasıl anlatıyor:

“…Sorununuz zihninizdir. Bir arzunuz var ve bunun gerçekleşmesi sorununuzu çözecek, fakat durumlara ve şartlara oldukları gibi baktığınızda olumsuz düşünceler aklınıza geliyor ve arzunuz korkunuzla çatışmaya giriyor. Endişe, zihninizin olumsuz durumları kabulüdür.

…Bir gölgenin hiçbir gücü yoktur! İşte endişe budur: Zihninizdeki bir gölge… Hiçbir gerçeği yok; arkasında yatan hiçbir ilke, hiçbir gerçeklik yok. Kaygılar kötü gölgelerin birikiminden başka bir şey değildir.

…Evet, korku dolu düşünceler aklınıza geldiğinde, onları alt edin ve şöyle söyleyin: “Tanrı beni seviyor ve bana bakıyor”. Kendinize; “Tanrı beni seviyor. Tanrı’nın sonsuz sevgisinin kutsal çemberi beni çevreliyor. Bütün zırh beni çevreliyor, kucaklıyor ve sarıyor. Ve ilahi aşk yolumu düzgün ve mükemmel hale getirerek benim önümden gidiyor” deyin.

…Zihniniz yaratıcıdır. Yani, zihninizdeki düşünce yaratıcıdır. Bu yüzden, iyi düşünürseniz, iyi gelir; kötülük düşünürseniz, kötülük gelir… İnanç zihnin bir tutumudur. İnanç, zihninizi kullanmayı anlama biçiminizdir. Bu yüzden, korkunun zihniniz tarafından yaratılmış bir düşünce olduğunu fark edin; hiçbir gerçeği yoktur, zihninizdeki bir gölgedir. Korktuğunuz şeyler aslında yokturlar. Korku, yanlış şeye inanmaktır.”

Evet, hayat boyu yaşadığımız tecrübeler, bize öğretilmiş kabuller ve toplum bilinci birçok korkuyu beynimize kazımıştır. Fakat yine de tüm bu korkular hayat boyu bizimle kalmak durumunda değildir, bizler zihin gücümüzle bu korkuları alt edebiliriz, hayatımızdan bizi sınırlayan davranışlarımızdan kurtulabilir ve sadece korkularımız sonucunda bir türlü “adım atamıyor” olduğumuz alanlara ve başlangıçlara kavuşabiliriz. Bugün bu korkuları bir bir değerlendirdiğimiz yazımda bana “korkusuzca” eşlik eden sizler, hepinize çok teşekkür ediyorum. Ben burada paylaştığım korkumu yeneceğim ve gelişmeleri tabii ki gelecek yazılarımda yine sizlerle paylaşmayı çok istiyorum.

Bugün hayatınızı biraz olsun dönüştürmek isterseniz cesaretle dönüp korkunuzla yüzleşin, en kötü ne olabilir bunu sorun ve küçük de olsa bir adım atın… Korkularımız zihnimizdedir, ‘gerçekten böyle mi’ diye sorduğumuzda aslında hiçbir engelin kalmadığını hayretle göreceksiniz…

İlginizi çekebilir: Sevgili “bilinçaltım” söyle bana bu dünyada seninle başaramayacağım ne var? Sevgili “bilinçaltım” söyle bana bu dünyada seninle başaramayacağım ne var? 

Pınar Özeken (Ulus): 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini aldı. Özellikle 2011’den bu yana moda ile ilgili çalışmalara ağırlık verdi ve hala moda üzerine yazı dizileri, farklı moda kaynaklarında yayınlanmaktadır. Yoga eğitmeni olma yolunda ilerleyen Pınar, bir Arjantin Tango aşığı. Gerçek tutkularından bir diğeri ise seyahat etmek."Dünya üzerinde ayak basılmadık toprak kalmasın" mottosu ile dünyayı dolaşmaya devam ediyor.
İlgili Makale