Korku vorteksinden çıkış: Korkularımız dönüşüm sürecimizi nasıl etkiler?
Bu ara uzun uzun korkuyu düşünüyorum, korku duygusunu, korkuyla yaşamanın alışkanlıklarını ve onun verdiği hem zorlukları hem de inanılmaz bilinirliği, yani tanıyorum onu, biliyorum onunla nasıl yaşandığını.
Ne değişik bir şey, hem esir ediyor hem de güç veriyor. Her şeye olduğu yerden, içinden bakarsan, sanki hapsolmuş gibisin, adım atamıyorsun, çözüm bulamıyorsun ya da bulduğun çözümlerle nefes alıyorsun, yani o alan kadar yaşıyor, deneyimliyorsun her şeyi.
Gözlemci olarak dışından bakarsan her şeye, zafere giden yolda arkanda destek gibi oluyor korku duygun, seni daha da ayakta tutuyor, yapabileceğini hissediyorsun. Adım atma isteği, yapabilme arzusu geliyor. Bu da nasıl oluyor? Tabii önce kabul ederek. Neyi kabul ederek? Dönüşmeyi, dönüştürmeyi.
Peter Ouspensky’ye göre dönüşüm, bir şeyin başka bir şeye değişmesi anlamına gelir. Hayat süreci dönüşümdür. Her şey dönüşebilir eğer izin verirsen ve alan açabilirsen. Yaşayan her şey, bir şeyi diğer bir şeye dönüştürerek yaşar. Aynı şekilde düşündüğümüz sürece, hayatı aynı şekilde içeri alırız ve içimizde hiçbir şey değişmez. O zaman da olduğumuz yerde, tekrarların içinde kalırız. Girdaplar oluşur ve o girdaplar bizi daha çok içine çekerek daha büyük vorteksleri oluşturur. Kim bilir belki de o yüzden korku vorteksinin içinde kalmayı daha güvende buluyoruz. Oranın gerçek hayat olup her şeyin oradan ibaret olduğunu düşünüyoruz.
Hayatın izlenimlerini dönüştürmek kendini dönüştürmektir ve sadece baştan aşağı yeni bir düşünme şekli bunu gerçekleştirebilir. “Acaba bunu denemek nasıl olurdu?” sorusu geliyor hep aklıma.
Peki, sen kendi düşünce şeklini değiştirince içinde bulunduğun sistemin dönüşeceğini hayal edebilsen nasıl olurdu?
İlginizi çekebilir: Yeni başlangıçlar için korkuyla korkusuzca yüzleşin