En büyük korkunuz nedir? Belki sevgilinizden ya da eşinizden ayrılmak, belki sevdiklerinizi kaybetmek, belki işinizden atılmak, belki iflas etmek, belki ölmek, belki… Eminim hepimizin listesi kendine özgü ve zorlayıcıdır.
Hayatında en az bir kere korkusuyla karşılaşmış olan herkes bilir ki, korku bizi darmadağın eder. Korku, bu anı kendi hükmüne aldığı için bu halin hayat boyu devam edeceği yanılsamasına kapılırız. Bu yanılsama bazen seneler boyu bizi kendi hapishanemize mahkûm eder.
Hayatı siyah ve beyaz olarak algılamaya çalıştıkça kendi mahkûmiyetimizin de süresini uzatırız. Ne demek istiyorum?
24 saat içinde gökyüzündeki hava durumu nasıl değişir, farkında mısınız? Rüzgâr çıkar, sonra yeniden güneş belirir ya da tam tersi, ama anbean değişir. Bizim hayatlarımız da öyle!
Dalga, asla okyanustan ayrılmadı ama biz ayırmak istiyoruz! Yaşarken mutluluğu, sevinci yaşamak, korkudan ise kaçmak ya da ertelemek istiyoruz. Korkumuzu ertelemek, korkularımızın geçmişin tozlu raflarında kalmasına neden olmuyor. Tam aksine onların bir anda hayatımızda çığ gibi büyüyerek önümüze gelmesine yarıyor.
Geçmiş deneyimler, zihnin olası senaryoları bu anla kurduğumuz ilişkiyi etkiler. Bir haberim var: Korkmakta hiçbir sorun yok!
Ne kadar yangın yerinin içinden geçersek geçelim, her vahşi deneyimin içinde yeniden korkabilme cesareti gösterebilmemiz, insan olma deneyiminin kusursuz kusurluluğunun en naif tarafı… Ne kadar bilirsek bilelim o vahşi anın içinde bilmeme halinin ana kucağında korkabilmemiz cesaret işi arkadaşlar! Ve bunu kaybettiğimizde, üzgünüm tüm hayatımızı karıştırmaya başlıyoruz.
Günümüzde sözde spiritüel uzmanlar size korkmamanızı, korktuğunuz için aydınlanamayacağınızı söyleyecekler. Oysa insan olma deneyiminin en sihirli parçası, korkabilmek! Asıl mesele korkmak ya da korkmamak değil! Asıl mesele korkumuzla ne yaptığımızla ilgili aslında.
- İşinden atıldığında ve ne yapacağını bilmediğinde,
- Sevdiğin birini ameliyata uğurlarken,
- Bir ilişki bittiğinde,
- Kendi sağlık sorunlarınla uğraşırken,
- Yeni bir iş kurarken,
- İşinden çıkmak için adım attığında,
- Yeni, bilmediğin yola yürümek istediğinde,
Keyifle kork!
İzin ver tüm bedenin titresin korkmaktan.
Bu korkunun karabasan gibi peşinden gelip seni takip etmesine izin verme!
Zarafetle kork.
Seni darmadağın eden korkmak değil.
Seni darmadağın eden, kaçmak, ertelemek!
Yüzleşilmemiş tüm korkular eninde sonunda bugüne yansır.
Kaçma.
Suçlu arama.
“Bu korku nereden geldi?” diye yorma kalbini.
Zihninin seni hayatta tutmak için ürettiği düşüncelere nezaketle teşekkür et, ama onları besleme!
14 milyar yıldır var olan devasa evrende böyle hisseden ne ilk ne de son kişisin!
Ama ferahlatan bir haber: Hiçbir his kalıcı değil!
Yeter ki onlara gökyüzünün kapsayıcılığı ile yaklaşabilme pratiğinden asla vazgeçme!
İşte o zaman korku düştüğünde ayağa kaldıran güç ve karıştığında dönüştürücü iç sesin olmaya başlar!
Korktuğumuz yerden güçlenmemizin nedeni de tam budur!
Çünkü korku bizim en sihirli vahşi yaşam akarsuyumuz oluverir!
UNUTMA;
Ancak bu yaşamda korkmasını bilip korkusuna yaklaşabilenler güneşin bereketini alabilir!
İlginizi çekebilir: Esneklik neden önemlidir: Hayatın akışına esneyerek uyum sağlayın