X

Kolektif travma nedir, nasıl başa çıkılır?

Trafikte biri sinirinizi bozduktan sonra eve geldiğinizde ev ahalisine gereksiz yere çıkıştığınız oldu mu? Ya da eşinize kızıp çocuklarınıza sesinizi yükselttiğiniz, yöneticinize sinirlenip iş arkadaşınızla tersleştiğiniz? Evet mi? Yalnız değilsiniz, ne yazık ki birçoğumuz öfkemizin asıl sorumlusuna ulaşamadığımızda ya da ona karşı açık olamadığımızda sinirimizi bir başkasından çıkarma eğiliminde olabiliyoruz. Üstelik bu durum yalnızca birinin yaptığı, söylediği şeylere karşı da olmuyor; daha büyük olaylar, toplumsal olumsuz gelişmeler ya da afetler, felaketler, doğa olayları gibi üzerinde kontrolümüzün olmadığı pek çok durumda da gerçekleşebiliyor. Haberlerde duyduklarımıza sinirlenip evden çıktığımızda komşumuza selam vermeden geçebiliyor ya da iş yerinde huysuz, aksi tavırlar sergileyebiliyoruz.

Yaşadığımız büyük felaket sonrasında yani pek çok kayıp yaşadığımız depremden sonra da ne yazık ki benzer bir durumla karşı karşıyayız. Öfkemizi, üzüntümüzü, sinirimizi, kızgınlığımızı başka yerlerden, alakasız platformlardan çıkarmaya çalışabiliyoruz. Bir düşünün; son zamanlarda sosyal medyada karşınıza çıkan gündemle ilgili paylaşımların altında kaç kez nefret dolu yorumlara denk geldiniz? Birkaç ay öncesine göre çok daha fazla olabilir mi? Muhtemelen evet… Çünkü, olumsuz gelişmelere, yaşanan yıkıcı deneyimlere tepki verirken çoğu insan karşısındakinin hislerini, düşüncelerini yok sayıyor –hele bir de herhangi bir konuda karşıt düşüncedeyse-… Peki ya sonucunda ne oluyor? Sağlıksız ve yıkıcı iletişimler, toksik ilişkiler, kalp kırıklıkları, büyüyen öfke, artan travmalar ve daha da bozulan ruh sağlığı…

Kolektif travma nedir?

İçinden geçmekte olduğumuz bu zorlu süreç hepimizi bireysel olarak yıpratmanın yanı sıra toplumsal olarak da fazlasıyla yaraladı -ve hala yaralamaya devam ediyor.- Çünkü, ne yazık ki hepimiz kolektif travma içerisindeyiz. O sosyal medya hesaplarındaki fütursuzca savrulan saldırgan tavırlar, asık yüzlü tavırlar, gergin sohbetler, zarar gören ilişkiler, kısacası her an patlamaya hazır bir bomba gibi oluşumuzun nedeni yaşadığımız kolektif travma.

En öz tanımıyla, kolektif travma bir toplumun, doğal afetler, savaş, terör saldırıları, toplumsal şiddet, cinsel istismar, toplu ölümler ve diğer büyük felaketler gibi olaylar sonrasında yaşadığı stresli ve travmatik reaksiyonların bir sonucu olarak ortaya çıkan bir durum. Kolektif travma, toplumun bütününü etkileyen bir travma olduğu için, bireysel travma ile karşılaştırıldığında yönetilmesi, kontrol altına alınması daha zor olabilir. Toplumda yaygın bir korku, endişe, güvensizlik, öfke ve hüzün hissi yaratabilir. Bu tür olaylarla başa çıkma süreci, bireysel travmalardan daha uzun sürebilir ve toplumda derin yaralar bırakabilir. Toplumun yeniden yapılanmasını ve toplumsal bağların güçlendirilmesini sağlamak gerekir ve bu da uzunca zaman alabilir.

Kolektif travmanın etkileri

Kolektif travma, bireysel travmalara benzer etkiler yaratsa da daha geniş bir kitleye yayılarak tüm toplumun benzer olumsuz sonuçlarla karşılaşmasına neden olur. Stres, kaygı, endişe, korku, mutsuzluk, umutsuzluk, çaresizlik, öfke, kızgınlık gibi psikolojik ve duygusal sıkıntıların yanı sıra kolektif travma:

  • Saygısızlık,
  • Güvensizlik ortamı,
  • Düşmanlık besleme,
  • Varoluşsal krizler,
  • Kuşak çatışmaları,
  • Bozulan sosyal ilişkiler,
  • Artan suç ve şiddet vakaları,
  • Fiziksel, sözlü veya siber zorbalık,
  • Ekonomik zorluklar gibi daha çeşitli olumsuz etkilere de neden olabilir. Bu etkiler, kolektif travmanın özelliklerine, şiddetine ve süresine bağlı olarak değişebilir

Dolayısıyla hem bireysel hem toplumsal anlamda pek çok olumsuz duygu, durum ve olayı deneyimlerken günlük hayatımız sekteye uğrayabilir ve toplumsal esenliğimiz zarar görebilir. Yaşamış olduğumuz yıkımlar ve sonucunda açığa çıkan kayıplarla birlikte bireysel olarak üzülüyor olmamızın yanı sıra toplumsal bir acıyı da paylaşıyor oluşumuzun, bu kolektif travmanın en büyük göstergesi.

Peki, ne yapacağız? Nasıl iyileşeceğiz, nasıl toparlanacak, nasıl hüznümüzü, öfkemizi kontrol altına alacağız? Toplum olarak acılarımızı atlatabilecek miyiz? İnanırsak, değişirsek ve çok çalışırsak evet! Hem bireysel hem toplumsal yaralarımızı sarıp, bozulan düzen ve güven ortamını yeniden inşa edebilir, ilişkilerimizi güçlendirebilir, travmanın izlerin silmeye çalışabiliriz.

Kolektif travmadan iyileşebilmek mümkün mü?

Öncelikle, toplumsal iyileşmenin bireysel iyileşme gerektirdiğini unutmamak gerek. Kolektif travmaya neden olan olayların şiddetini, büyüklüğünü ve etki alanını düşündüğümüzde herkesin çokça zamana ihtiyacı olduğu kesin. Evet, tamamen iyileşmemiz zaman alacak ama önce kendimize sonra birbirimize iyi bakarak içimizdeki gücü açığa çıkarabilecek, kolektif travmanın üstesinden gelebileceğiz… Peki, neler yapabiliriz?

  • Duyguları bastırmak, olanları görmezden gelmek çare değil. Bireysel deneyimlerimizi önemseyerek neye ihtiyacımız olduğunu bulmalı, gündemi takip ederken akıl sağlığımızı da korumaya özen göstermeliyiz.
  • İç dünyamıza dönüp bakmalı, yıpranan ruhumuza ve alt üst olan sinirlerimize bakım yapmalıyız. Meditasyon, yoga, mindfulness, nefes egzersizleri gibi rahatlatıcı, stres azaltıcı ve iyi hissettirici pratikler hayatımızda yerini almalı.
  • Yeme-içme alışkanlıklarımıza, uyku düzenimize dikkat etmeli, toplumumuza iyi bakmak istiyorsak önce kendimize iyi bakmalıyız.
  • Doomscrolling’ten mümkün olduğunca uzak durmak için çaba harcamalı. Bütüncül sağlığımızı koruyabilmek için olumsuz haberler girdabına kapılmadan gelişmelerden haberdar olmalıyız.
  • Yardım elimizi uzatmalı, neye yetiyorsak, elimizden ne geliyorsa onu yapmalıyız. Birbirimize saldırgan tavırlar veya sözler sarf etmek yerine iş birliğinin, yardımlaşmanın, paylaşmanın birliğin ve beraberliğin gücüne tutunmalıyız.
  • Saygının önemini hiçbir zaman unutmamalı ve her zaman empatiyle, anlayışla, hoşgörüyle yaklaşmalıyız. Karşımızdaki kişinin de zorlu deneyimlerden geçtiğini ve muhtemelen aynı olumsuz duyguları paylaştığını hatırlamalı, konuşurken, yazışırken ya da tartışırken ona göre davranmalıyız.
  • Tepkilerimizi kontrol altında tutmalı, olumsuzlukların sorumlusu olmayan herhangi birinden sinirimizi, öfkemizi çıkarmamalıyız.
  • Yalnız olmadığımızı, ancak el ele verirsek zorlu zamanların üstesinden gelmenin kolaylaşacağını unutmamalıyız. Bireysel çabalarımız, çevremizdeki sosyal ağlar veya yardımlaşma çabaları yetersiz kalıyorsa profesyonel destek almanın da etkili ve yardımcı bir çözüm olduğunu hatırlamalı, ihtiyacı olanlara hatırlatmalıyız.

Toplum olarak yaşadığımız travmayla yüzleşmek ve etkilerini silmeye çalışmak çok yorucu olabilir. Ancak tepkilerimizi doğru bir şekilde yönetebilir, birbirimize destek olarak el ele ilerleyebilir ve bireyin topluma, toplumun bireye ihtiyacı olduğunu ve iyileşmenin iki taraf için de eş zamanlı hareket ettiğini aklımızın bir köşesinde tutarsak deneyimlediğimiz bu kolektif travmanın üstesinden gelebiliriz.

İlginizi çekebilir: Toplumsal travma, kayıp ve yas süreci gibi zorlayıcı zamanlarda nasıl odaklanabiliriz?

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale