X

Kitapları seven kız: Hesse ile komün düşleri

Büyürken Hermann Hesse’nin yazdığı her şeyi okumuş, onun kitaplarında anlattığı Budizm fikrinden çok etkilenmiştim. Hesse’nin kahramanları evden ayrılıp Doğu’ya, sonunda kendilerini bulacakları uzun bir yolculuğa çıkıyorlar ve bu keşif sonrasında aydınlanmış olarak eve dönüyorlardı.

Ben de bunu yaşamak istiyordum, eve dönme kısmı hariç. Ben tıpkı onun kahramanları gibi yollara düşmek, hayatımı değiştirecek bir aydınlanma yaşamak ve kendime yeni bir ev kurmak istiyordum. İçinde benim gibi insanlarla birlikte yaşayabileceğim, bahçesine sebzeler ekebileceğim, bir sürü küçük hayvanımın ve beyaz bir duvar piyanomun olacağı, kocaman, güneşli bir hippi evi. Bir komün…

On dört ve on beş yaşlarında tuttuğum günlüklerimin kapağına “Yalnızca Kaçıklar İçin” diye yazmıştım. Bu, Hesse’nin Bozkırkurdu romanından aşırdığım bir şeydi. Romandaki gizemli tiyatronun el ilanında yazan bu tılsımlı sözcükleri bir an için bile yanımdan ayırmıyordum. Bir kaçık olduğumu düşünmekten hoşlanıyor ve sadece benim gibi kaçıkların kabul edileceği özel bir yerde yaşama hayalleri kuruyordum.

Sıradan olmaktan ölesiye korkuyordum. Sınıf arkadaşlarımın çoğunu fazlasıyla sıradan buluyor, onlardan uzak duruyordum. Yoksa kitaplarla yatıp kalktığım ve onları insanlardan daha çok sevdiğim için beni fazlasıyla tuhaf bulan ve benden uzak duran onlar mıydı? Bunu artık hatırlayamıyorum, ancak her gün gördüğüm bu insanlarla aramda okyanuslar kadar kocaman bir mesafe olduğunu çok iyi hatırlıyorum.

Yalnızca kaçıklar için… Yalnızca kaçıklar davetliydi benim dünyama. Bu dünya ise gerçekte çok ıssız, çok sessiz bir yerdi. Ben hep tek başımaydım orada. Güneşli günlerde perdeleri çeker, mum ve tütsü yakar, çok sevdiğim o kasvetli grunge gruplarını dinler ve durmadan ama durmadan günlüğüme bir şeyler yazardım.

Beklerdim. Neyi beklediğimi bilmezdim ama başıma çok büyük ve çok güzel bir şeyin geleceğine yürekten inanırdım. Büyüyecek, bir komün kuracaktım. Bu dünyada benim gibi insanlar olduğundan ve onların geceleri beni düşlediklerinden emindim. Tıpkı benim onları düşlediğim gibi…

Bu düşler içinde kaybolurken ise gerçek mizacımı çoğu zaman görmezden gelirdim. Kendimi komünün yeşil bahçesinde, güneş rengi saçlarını savurarak örgü bikinisiyle Stairway To Heaven söyleyen çılgın bir kız gibi hayal ederdim.

Gerçekte ise ne sarışındım ne de çılgın, üstelik Stairway To Heaven’dan da nefret ederdim. Eğer o yıllarda kendimi birazcık daha iyi tanıyabilseydim, aslında kalabalık grupların değil, iki ya da üç kişilik dostlukların insanı olduğumu da bilebilirdim.

Oysa kendimi tanımıyordum henüz. Hippilerin fotoğraflarına bakıp içimin gıcıklanmasına izin veriyordum. Onlarla ilgili her şeye karşı derin bir saplantı geliştirmiştim. O yıllara ışınlanmak, onlardan biri olmak için her şeyimi verebilirdim.

1967’nin o meşhur aşk yazında kalabalık gruplar hâlinde çimenlere yayılmış olduklarını görüyordum bu fotoğraflarda. Birbirlerine Hesse’nin Bozkırkurdu kitabından pasajlar okuyorlardı. Yalnızca kaçıklar için tasarlanmış bir eğlenceydi bu. Ancak o zamanlarda dünyada olsaydım bile, imrendiğim bu insanların arasında bir yabancı gibi hissedecektim belki de.

Mum ışığında, sandal ağacı dumanıyla sarmalanmış olarak yazıyordum yazılarımı. Benim için kutsal bir eylemdi günlüğüme yazmak, kendi kendime konuşmanın en kabul edilebilir biçimiydi.

Bir de birilerinin çıkagelip günlüğümü okuyacaklarına ve benim ne kadar özel biri olduğumu nihayet fark edeceklerine dair gizli bir hayalim vardı, tabii. Ama o birileri hiçbir zaman çıkagelmedi.

Her şeye rağmen, Hesse bana yalnızlığın güzel olabileceğini öğretti. Her birimizin kendi yolculuğumuzda yalnız olduğumuzu. Ancak bu, yol arkadaşlarımız olmasını arzulamamıza engel olmamalıydı. Onun kahramanları, yolculukları sırasında tanıştıkları insanlardan çok şey öğrenmişlerdi ve aydınlanma yolundaki bu tanışıklıklar onları hiç olmadıkları kadar güçlendirmişti.

Ben de onun kitaplarını okulda, derslerde, sıra altından, gizli gizli okudukça, zaman içinde hiç gelmeyecek bir komünü beklemek yerine, yol arkadaşı olarak ‘yazı’yı seçmeye karar verdim kendime. Kitaplar yazacak, kendi komünümü kuracaktım ama benim komünüm içinde yaşayabileceğim bir ev değil, bir duygu olacaktı bundan böyle.

Bodhisattva’lar tüm insanların Buda’yı tanımalarına ve aydınlanma yaşamalarına vesile olmak adına kendi nihai aydınlanma, yani Nirvana’ya ulaşma yolculuklarından vazgeçmiş insanlardı. Ben de büyüyüp yazar olmayı, kitaplarımın sevme ve aydınlanma yolunda bir tür aracı olmalarını umuyordum artık. Hesse’nin bana hissettirdiklerini başkalarına hissettirebilmeyi diliyordum. Onların gizli, küçük bozkırkurdu olmayı…

Yalnızca kaçıklar için: Böyle diyeceklerdi benim yaratacağım bu yeni evren için. Benim kitaplarım onlara kendi kitaplarını yazmaları, kendi evrenlerini kurmaları için ilham verecekti. Yalnızlığımızı sevmeyi öğrenecektik birlikte. Cazibeli kalabalıkların hiç de göründüğü gibi olmadığını ve parıltılarının kısa sürede söndüğünü görecektik. Uzaktan da olsa daima sevip kollayacaktık birbirimizi.

Ve sonunda onlara öğretebilecektim dışarıda güneş parıldarken perdeleri çekip yazı yazmanın da pekala kutsal bir şey olabileceğini…

İlginizi çekebilir: Kitapları seven kız: Kerouac ile yollarda

Zeynep Alpaslan: Zeynep Alpaslan 1983’te İstanbul’da doğdu. Hem çocuklar hem yetişkinler için öykü, roman, şiir ve karikatür alanında eserler verdi. Tokyo (2018) isimli ilk çocuk romanı KYÖV Çocuk Edebiyatı ödülünü kazandı. Plüton Sakinleri isimli müzik grubu için şarkı sözleri yazdı. Resimleriyle karma sergilere katıldı. Zeynep kedileri Pogo ve Yoko ile birlikte İstanbul’da yaşıyor, boş zamanlarında resim yapıyor ve kendi çizgi romanlarını yazıp çiziyor.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale