dummy

Kitapları seven kız: Grimm Kardeşler ile yağmur altında

Çocukluk arkadaşlarımı çok düşünüyorum son zamanlarda. Onlarsız yaşayamayacağımı sandığım insanlar hayatımdan çıkınca nasıl da onlarsız yaşamaya devam ettiğimi. Evet, çocukluk arkadaşlarımı çok düşünüyorum, bir de çocukluk masallarını. En çok onları. Ve büyüdüğümde içlerinden bazılarını, belki de en çok sevdiklerimi, nasıl da arkama bile bakmadan terk etmek zorunda kaldığımı.

dummydummy

Andersen’i, Ezop’u geride bıraktım yıllar içinde, ancak kalbimde daima bir yer oldu Grimm Kardeşler için. Onlar başkaydı. Onlar bana aitti. O eski masallar, ne kadar kasvetli ve siyaseten “yanlış” olursa olsun, sanki sadece ve sadece benim için yazılmıştı.

Çocukluk arkadaşım A ile küçük odamdaki kırmızı kilimin üzerine yan yana uzanıp tavanı seyrederek o muhteşem ve biricik Kırmızı Başlıklı Kız masalını okuduğumuz tembel akşamüstlerini hatırlıyorum da…

Bir cinsel uyanış hikayesi olarak görüyorduk belki de bu karanlık masalı, tam olarak adını koyamasak da. Evet, bizimle ilgili olmalıydı bu masal bir şekilde. Bunu hissedebiliyorduk ruhlarımızın derinliklerinde. Büyüyorduk ve babaannemizin yatağında bizi bekleyen kurtları, yani erkekleri, merak ediyorduk gizlice.

Masum olmak istemiyorduk artık. Kırmızı pelerinimizi çıkarmak, çıplak kalmak istiyorduk. Evden kaçıp sirke katılma düşleri kuruyorduk bir de, gökyüzü odamın penceresinde pastel boya mavisine döner ve ilk akşam yıldızları birer birer belirirken, birbirimize usulca sokularak. A böyle zamanlarda başını göğsüme yaslardı bazen. Bunu severdim. Ölene dek ayrılmayacağımızı söylerdik birbirimize.

Sirk hayaline gelince… Fısıltıdan da küçük, sessiz bir şeydi bu. İkimizin arasında, asla yüksek sesle dile getirilmeyen, minicik bir sır. Onun birkaç yıl sonra büyük ihtimalle unutacağı, benimse hiçbir zaman unutamayacağım bir dilek. Çok fazla hayalim vardı o yıllarda. Sonrasında onlardan geriye “yazar olmak” kaldı bir tek.

Sonra mı? Sonra büyüdük ve sirk çok uzaklarda kaldı. En azından benim için. Çocukluğum boyunca bir kaşif ve gezgin olacağıma inanmıştım, oysa büyüdüğümde bir yazı masasına yapışık yaşamaya ve bunu çok sevmeye başladım. Benim sirkim kitaplarımdı. Kendim için yarattığım renkli, fantastik dünyalardı. Çocuklar için yazmam ise tesadüf değildi. Bunda Grimm Kardeşler’le geçen o tuhaf akşamüstlerinin payı vardı.

Bir ev duygusunun, kendime ait bir yuvanın peşine düştüm hep en çok. Dünyayı dolaşma hayallerimi unuttum. Ve sonunda, hiçbir zaman gerçek bir sirke katılamayacağımdan emin oldum. Sirk başkaları içindi. Gidebilenler için. Bense Grimm Kardeşler kitaplarımla birlikte daima burada kalacaktım. Yazar olmanın bedeli bu olacaktı benim için. Sonsuza dek bu ülkede kalmak ve kendi kafamın içinde yaşamak…

A ise bambaşka birine dönüştü büyüdüğünde. Benim bir zamanlar sessizce olmayı hayal ettiğim kişiye, belki de. O gerçekten de dolaştı dünyayı, ışıl ışıl parıldayan insanlarla tanıştı ve ben bu insanlara kıyasla çok sönük kaldım onun gözünde. Giderek beni aramaz oldu. Kendim için yarattığım dünyalardan habersizdi ve belki de beni fazlasıyla sıradan buluyordu. Sonunda Berlin’e yerleşti, bir sanatçı için dünyanın en ilham verici şehirlerinden birine. Ve beni yavaş yavaş unuttu.

Yıllar sonra Berlin’de buluştuk, Grimm Kardeşler’in mezarlarının başında. Yan yana iki küçük, siyah mezar taşıydı bunlar; kan kırmızısı güllerle çevriliydi etrafları. A bana köşedeki küçük kafede mezarlıktaki arıların yaptıkları balın satıldığını anlattı. Bir de, yıllar içinde beni ve odamda geçirdiğimiz o tembel akşamüstlerini ne kadar özlediğini…

Ona büyüdüğüm evin kentsel dönüşüm sebebiyle yıkıldığını, yerine yeni bir bina yapıldığını söyledim. A bir süre sessiz kaldı, sonra kopkoyu gözleriyle bana baktı ve tam da yağmur çiselemeye başlarken, “Bir roman yazıyorum.” diye fısıldadı.

Eğildim ve Jacob Grimm’in mezarındaki güllerin içine uğurlu kalemimi bıraktım. Ardından mezarlığı terk ettik ve A’nın kocaman, gotik şemsiyesinin altında kol kola yürümeye başladık Berlin sokaklarında. Berlin fil rengi bulutlarla kaplıydı ve çok güzel görünüyordu yağmur altında. Az sonra belki de sonsuza dek ayrılacağımızı biliyordum. A’ya döndüm. “Romanın ne hakkında?” diye sordum.

Bana tıpkı çocukken yaptığı gibi burnunu hafifçe kırıştırarak gülümsedi. “Evden kaçıp sirke katılan küçük bir çocuk hakkında” dedi. Bir an için yeniden o kırmızı kilimin üzerinde Kırmızı Başlıklı Kız’ı okuyan çocuklar olduk. Sonra bu anı bir sis gibi dağılıp gitti.

“Ona ne oluyor?”, diye sordum tren istasyonuna vardığımızda. “Romanın sonunda evden kaçıp sirke katılan o çocuğa ne oluyor?

“Aşık oluyor.” diye karşılık verdi A, bana başka türlüsü mümkün olamazmış gibi tuhaf tuhaf bakarak. “Şey… Şemsiye sende kalsın, olur mu?”, diye kayıtsızca ekledi. “Senin yolun benimkinden daha uzun…” Ve hemen sonrasında eğilip beni yanağımdan öperek elleri cebinde, usulca yürüyüp gitti.

Çocukluk arkadaşlarımı çok düşünüyorum son zamanlarda. Onlarsız yaşayamayacağımı sandığım insanlar hayatımdan çıkınca nasıl da onlarsız yaşamaya devam ettiğimi. Evet, çocukluk arkadaşlarımı çok düşünüyorum, bir de çocukluk masallarını. En çok onları. Ve büyüdüğümde içlerinden bazılarını, belki de en çok sevdiklerimi, nasıl da arkama bile bakmadan terk etmek zorunda kaldığımı.

Ama Grimm Kardeşler… Onlar daima ve sonsuza dek bana sadıktı.

İlginizi çekebilir: Kitapları seven kız: Paul Auster ile yalnızlığın keşfi

Zeynep Alpaslan: Zeynep Alpaslan 1983’te İstanbul’da doğdu. Hem çocuklar hem yetişkinler için öykü, roman, şiir ve karikatür alanında eserler verdi. Tokyo (2018) isimli ilk çocuk romanı KYÖV Çocuk Edebiyatı ödülünü kazandı. Plüton Sakinleri isimli müzik grubu için şarkı sözleri yazdı. Resimleriyle karma sergilere katıldı. Zeynep kedileri Pogo ve Yoko ile birlikte İstanbul’da yaşıyor, boş zamanlarında resim yapıyor ve kendi çizgi romanlarını yazıp çiziyor.

Anne evi rahatlığında seçimler: Anneler Günü’ne özel içinizi ısıtacak hediye önerileri

“An-ne”; iki hecesine dünyaları sığdıran; güven, sıcaklık, huzur, sevgi ve daha nice güzel duyguyla bizleri kucaklayan, yorgun günlerin ilacı, mutlu anların ortağı, düştüğümüzde koştuğumuz, sevincimizi ilk paylaştığımız o eşsiz kahraman. İki hece ama içinde bir ömür saklayan… Anne demek bir evin kalbi demek, sevgiyle hazırlanmış sofralar, kahve fincanında biriken mutlu anılar, bir koltukta kurulan huzur, sıcak bir evin rahatlığı demek. Çünkü bir annenin dokunduğu her şey, dünyayı biraz daha yaşanır kılar. İşte bu yüzden Anneler Günü yaklaşırken bu yıl onlara sadece bir hediye değil, hissettirdikleri o tarifsiz sıcaklığı, huzuru, ‘anne evi rahatlığını’ hediye etmek gerek. Ne de olsa her şeyin en iyisini, güzelini, rahatını, konforlusunu hak eden onlar.



Geçmişten günümüze dönüşümler geçirmiş olsa da bu özel ve anlamlı günün değişmeyen en önemli özelliği, kalbimizde ayrı bir yeri olan annelerimizi onurlandırmak için bir fırsat sunuyor oluşu. Şüphesiz ki annelerimizin bize kattığı güzellikleri bir güne sığdırmak mümkün değil ama bu özel günde özenle seçeceğimiz küçük bir hediye, onların bizim için ne kadar değerli olduğunu hissettirmek için şahane bir fırsat olabilir. Önemli olan, seçtiğimiz hediyeye sevgimizi katmak; tıpkı onların her lokmaya, her bakışa kattığı sevgi gibi. İşte birkaç sıcak öneri:

‘Anne kucağı’ gibi: Konforu eve taşıyacak hediyeler

Anne kucağının o benzersiz sıcaklığı, en zor zamanların bile en güzel ilacı değil mi? Ve evet aslında hiçbir hediye tam anlamıyla o sıcaklığı vermeye yetmez ama yine de biraz da olsa yaklaşabilir. Film keyfi için sıcacık ve yumuşacık bir battaniye, polar bir sabahlık, rahat terlikler, evin her köşesini anne sıcaklığına büründürecek ev tekstili ürünleri, yastıklar, kırlentler ve çok daha fazlası ile annelerinize bu Anneler Günü’nde huzur ve konforu hediye edebilirsiniz.

‘Anne eli değmiş’ gibi: Kişisel bakım ürünleri

Annelerimizin dokunduğu her yeri güzelleştirdiği aşikar… ‘Anne eli değmiş gibi’ dendiğinde her ne kadar lezzetli yemekler akıllara gelse de, bir atkının düğümünde, bir buklenin düzeltilmesinde de aynı özen var. Bazen son bir anne dokunuşu her şeyi bambaşka yapabilir. Annenizin kendisine de en az başkalarına gösterdiği kadar şefkatle ve özenle yaklaşması için kişisel bakım ürünlerinden şahane hediyeler seçebilirsiniz. Parfümler, cilt bakım ürünleri, saç şekillendiriciler, makyaj setleri ve çok daha fazlası bu özel günde annenizin yüzünde güller açtırabilir.

‘Annemin tarzı’ gibi: Zamansız, şık ve özel parçalar

Bazı parçalar vardır, bize hep annemizi hatırlatır. Onun yıllardır severek taşıdığı bir fular, özel günlerde takındığı bir broş ya da gençliğinden kalma bir ceket… Şimdi, o hatıraların yanına çok daha özellerini eklemenin tam zamanı. Zarif elbiseler, şık altın takılar, birbirinden güzel aksesuarlar, rahat ayakkabılar, yazlık kombinlerini tamamlayacak parçalar ve çok daha fazlası Anneler Günü’nde harika hediyelere dönüşebilir.

‘Anne sofrasından fırlamış’ gibi: Sofralara renk ve lezzet katan detaylar

Anne sofrası; her tabakta ayrı bir hikaye, her kasede ayrı bir emek ama hepsinde aynı lezzet. Kimi zaman dört gözle beklenen bayram sofralarının, kimi zaman okuldan eve dönüşte karşılayan leziz yemeklerin yıldızı annelerin sofralarını daha da güzelleştirecek, mutfakta geçirdikleri zamanları kolaylaştıracak pratik ve şık ürünler harika hediyeler olmaz mı? Şık yemek takımları, renkli masa örtüleri, kahve makineleri, mutfak robotları, airfryer’lar ve çok daha fazlası tek bir tık uzağınızda.

Pazarama’da ‘anne evi rahatlığında’ alışveriş

Annenize hissettirmek istediğiniz tüm bu duygular, bir hediyeye sığabilir mi? Belki tam olarak değil, ama Pazarama’da, onun kalbine dokunacak seçenekler sizi bekliyor.

Pazarama, binlerce ürün seçeneği, avantajlı fiyatlar, çok kanallı erişim imkanı ve güvenli ödeme alternatifleriyle size anne evi rahatlığında bir alışveriş deneyimi sunuyor. Bir hediye seçin, içine sevginizi katın ve annenize onu ne kadar çok sevdiğinizi bir kez daha gösterin. Aradığınız her şey Pazarama’da.

Ayrıca Anneler Günü’ne özel şahane kampanyalar da sizi bekliyor. Pazarama üzerinden yapacağınız 750 TL ve üzeri alışverişlerde geçerli “HEDIYE125” kupon kodu ile 125 TL indirim fırsatı yakalayabilir, eğer Pazarama Plus üyesi iseniz aynı tutardaki alışverişleriniz için “PLUS200” kupon kodunu kullanarak 200 TL’lik özel indirimden faydalanabilirsiniz. Hepsi ve daha fazlası için hemen tıklayın, tam anneme göre’ diyeceğiniz hediyeleri kaçırmayın.  Her şeyin en iyisini hak eden anneler için, bu Anneler Günü’nde sadece bir hediye değil, bir “teşekkür” armağan edin.

*Bu yazı Pazarama katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale
whatsapp