X

Kişisel gelişim mi, yoksa farkındalığı artmış ilişkiler mi?

Yaşadığımız dönemde çeşitli sebeplerden dolayı geldiğimiz nokta genel başlığı ile “daha iyi bir ben” olma çabası. Rekabetin yoğun olduğu iş yaşamından dolayı “nasıl lider olunur?” sorusu da, stres faktörlerinin her yanımızı sarıp sarmalamasından dolayı “nasıl mutlu olunur?” sorusu da, yahut sadece moda olduğu için ilgili tüm kurslar ve sorular ayrı ayrı bu ana başlığın alt kolları. Ben bu yazıda hangi sebeple olursa olsun öze dönme çabasında; salt kendine yatırım yapma ile, yaşamla ve kendinle ilişki kurma arasındaki ince çizgiye dikkat çekmek istiyorum.

Hepimiz çeşitli yöntemlerle bir şekilde özümüze ulaşmaya çalışıyoruz, konunun uzmanları buna “eve dönmek” diyor. Kimimiz yoga ya da meditasyon yapıyor, kimimiz mindfulness ile ilgileniyor, kimimiz çeşitli kurslara katılıyor. Tüm bu çabaların, mutluluğun hedef olduğu bir odak noktası olmaktansa, kendimizle ve ilişki içinde olduğumuz tüm evrenle iletişimimizi nasıl daha iyi yaparız yolculuğuna dönüşmesi gerektiği kanaatindeyim. Eğer aynalarla çevrili bir odada kişisel gelişim kitaplarına gömülüyorsak, yani tek malzememiz kendimiz ise yaşamla ve diğer canlılarla ömür boyunca ilişki içinde olacağımız gerçeğini atlıyoruz demektir.

Şu bir gerçek ki içinde bulunduğumuz çağın bizi en hırpalayın yan etkisi özümüzden kopmamız oldu; bizler bunca şeyi dinlerken kendimizi duyamaz olduk. Hangisi bizim düşüncemiz, hangisi gerçeğimiz, duygularımız bize ne anlatıyor, hislerimizin kurbanı mıyız, yoksa varlıklarını unuttuk mu? Evet önce içimize dönüp, tekrar kendimize “merhaba” dememiz doğru bir başlangıç, peki ya sonra? Ömür boyunca sadece ve sadece kendimize mi yatırım yapmalıyız? Bu aradığımız gerçek iç huzurunu getirir mi? Sanmam! Çünkü bu koşullarda yaşarsak önemli bir detayı atladığımız ortaya çıkacak, o da; bizim tüm evrenle ömürlük bir ilişkimiz olduğu gerçeği. Kendimizle temiz, sade bir iletişim kurduktan sonra bu ilişki kadar önemli diğer ilişkilerimize dönüp dikkatle bakmamız gerekiyor. Doğaya, diğer canlılara, etrafımızdaki insanlara ve hatta tanımadığımız ama bir vesile ile o gün yolumuzun kesiştiği o yabancıya. Neden mi? Çünkü biz bu evrenle ve evrenin canlılarıyla sonsuz bir ilişki halindeyiz. Bu ilişkilere tekrar yeni bir gözle bakarak, onları özenle şekillendirmenin iç huzurunun yanı sıra, evrenden sadece isteyen taraf olmayı bırakıp alışverişin doğasını özümseyeceğiz.

Kitaplardan öğrendiğimiz birçok yeni yöntem, kavram var ve hızla birçoğu dilden dile yaygınlaşıyor. Peki tüm bu kavramları tıpkı yemek tarifi okur gibi okuyup yolumuza devam mı edeceğiz? Yoksa tarifleri uygulamaya en yakınımızdaki ilişkilerden mi başlayacağız? “Empati”nin burada kıymetli bir giriş adımı olduğu kanaatindeyim. Tıpkı bizim gibi, kabul etmeliyiz ki sevgilimizin, eşimizin, arkadaşımızın, annemizin de zaafları, korkuları, coşkuları var. Çevremizdeki insanlar sıfatlarının ötesinde, insan kimliği ile kendi yolculuklarında yol alıyorlar, tıpkı bizim gibi. Bunun içindir ki; yaşamda sadece kendi doğrularımız olmadığını kabul ettiğimiz anda onları yargılayarak geçirdiğimiz mücadeleci zamanı bir kenara bırakmış oluyoruz.

Yaşam yolculuğunda sadece çevremizdeki insanlarla ilişki içinde değiliz, dolayısıyla incelememiz gereken daha büyük bir ağ var. Farkındalığımız genişledikçe göreceğiz ki yaşamdaki tüm tutum ve tercihlerimiz bu evrenle ilişkimizi yansıtıyor, şimdi genel hatlarıyla bu ilişkiyi gözden geçirmeye davet ediyorum sizi. Örneğin ihtiyacımız olmadığı halde sık sık yaptığımız alışverişe sadece satın aldığımız ve bizi mutlu eden ürünler gibi tek taraflı bakmayı bir kenara koyarsak…

Satın aldığımız her ürünün kimi zaman çocuk işçi, kimi zaman doğal kaynak tüketimi gibi bir karşılığı olduğunu fark edersek bu ilişkiye nasıl yön veririz? Çocukları mı seviyoruz, yoksa sadece kendi çocuğumuzu mu? Sahip olduğumuz çocuğun dışında dışarıda yanımıza yaklaşan ve mendil satan o çocuğa içimizdeki şefkatin ne kadarını gösteriyoruz? Ne kadarı kalbimizden çıkıyor ve o çocuğu buluyor? Kafamızı kaldırıp gökyüzüne baktığımızda sadece 2 dakika için bile olsa, o muazzam maviliği ne kadar takdir ediyoruz, belki de teşekkür için gökyüzüne bir gülümseme gönderiyoruz?

Şöyle bir çöp kutumuza baktığımızda, çöpümüzün aslında sadece kutuya gitmediği, dünyaya karıştığı gerçeği ile baktığımızda neden çöpümüzü ayrıştırmıyoruz, daha da iyisi azaltmıyoruz? Ve hatta bez çanta kullanımına geçmek için neden geç kalmış bir yasanın çıkmasını bekliyoruz? O gün bize hizmet veren garsonun gözüne bakıp neden “zahmet oldu” demiyoruz? Neden daha sık teşekkür etmiyoruz, rica etmiyoruz? Neden bir tas su, bir kap yemeğin sokakta gördüğümüz kedinin-köpeğin hayatını kolaylaştıracağını görmüyoruz? Tüm nimetlerinin yanı sıra bize gölgesiyle kucak açan o ağaca neden şükranla dokunmuyoruz? Partnerimizin de kendi iç dünyası olduğunu neden unutuyoruz? Bizim olduğu kadar onun da anlayışa ihtiyaç duyduğu gerçeğini neden fark etmiyoruz? Peki lezzetle ve keyifle içtiğimiz kahvenin bir şükür nedeni olduğunu neden görmüyoruz ve hatta hissetmiyoruz?

Mutluluğu sadece içimizde aramaktan vazgeçmeliyiz. Çünkü bizler dış dünyayla sonsuz bir iletişim halinde olan sosyal canlılarız. “Aman ne gereksiz, bununla mı uğraşıyorsun” yaklaşımının sığlığına inat yaşamdaki tüm ilişkilerimiz için bir tutumumuz ve seçimimiz olmalı. Ve hatta çabamız olmalı. Partner ilişkisinden, çöpümüzü atmaya kadar tüm eylemlerimizi bir gözden geçirelim. Ezbere yaptığımız tüm davranışları gözden geçirelim. Ve bu tutumların ne kadarına öz-seçimimizi, öz-benliğimizi, farkındalığımızı, farklılığımızı ekleyebiliriz bir görelim. Unutmayalım ki biz tüm bu ilişkilerde sadece almaya değil, vermeye de çabalamazsak gerçek mutluluğu ve en önemlisi iç huzuru çıkmaz bir sokakta arıyor olmaya devam edeceğiz.

İlginizi çekebilir: Özgürce yaşamayı engelleyen bir sarmaşık: Hayatımız düşüncelerimizin esiri mi?

Gamze Nokay: 2009 yılında işletme bölümünü bitirdikten sonra farklı kültürlerden beslenmek için 2 yıllığına Londra’ya gitti. Londra’da Kurumsal İletişim eğitimini tamamlandıktan sonra Türkiye’ye dönerek profesyonel iş hayatına kurumsal bir şirkette başladı. Çalışma hayatı ve gündelik yaşamın da etkileri ile hepimiz gibi; esneklik, öz şefkat, farkındalık gibi alanlarda gelişime ihtiyaç duydu (ya da ihtiyaç duyduğunu fark etti). Bu doğrultuda yoga, meditasyon, midnfulness gibi araçlardan beslenmenin yanı sıra MBSR ve Self-Compassion gibi eğitimler ile bu konularda derinleşmeye başladı. LÖSEV ve TEGV’de gönüllü olarak başlattığı STK çalışmalarına; Good4Trust.Org’da 2019 yılından itibaren gönüllü iletişim koordinatörü olarak devam ediyor. Kurumsal hayattaki yolculuğunun yanı sıra; farkındalık ve gönüllülük çalışmaları ile ruhunu beslemeye devam ediyor.

Geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenmek isteyenlere: Fine Life Fermente Kajulu İçecek

Son yıllarda sağlıklı beslenme ve bilinçli tüketim alışkanlıklarının, daha önce hiç olmadığı kadar ilgi gördüğü kesin. Veganlık, vejetaryenlik, fleksitaryen gibi bitki bazlı beslenme türleri, sadece etik ve çevresel nedenlerle değil, aynı zamanda bütüncül sağlık açısından sunduğu çeşitli faydalar nedeniyle de dünya genelinde hızla yayılmaya devam ediyor. Bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına yönelik talepler hızla artarken çok sayıda bitki bazlı ürün de raflardaki yerini alıyor. Özellikle süt ürünlerine alternatif arayanlar için çok sayıda ürün piyasaya sürülüyor. Bu konuda öncü isimlerden biri olan Metro Türkiye de “Sofrada herkese yer var!” mottosuyla tüketicilerin ihtiyaçlarına, yenilikçi ürünlerle cevap veriyor.



Raflarında 400’den fazla bitki bazlı ürün sunan Metro Türkiye, geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına sahip olmanın en leziz yollarını sunuyor. Ve güzel haber; Türk mutfağının favori içeceklerinden ayrana bitki bazlı alternatif sağlıyor: Fine Life Fermente Kajulu İçecek.

Lezzetli, vegan, fermente: Ayrana bitki bazlı alternatif

Herkes için sağlıklı beslenme ve sürdürülebilirlik anlayışıyla hareket eden Metro Türkiye, beslenme trendlerine ve değişen tüketici taleplerine verdiği önemle Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i raflara getiriyor. Geleneksel lezzetimiz ayrana bitki bazlı bir alternatif olarak öne çıkan Fine Life Fermente Kajulu İçecek, bitki bazlı beslenme alışkanlıklarını benimseyen ya da benimsemek isteyen herkesin beğenisine sunuluyor.

Metro Türkiye raflarında yerini almaya başlayan bu yenilikçi ürün, %27 oranında kaju fıstığı, tuz ve çeşitli probiyotikler içeriyor. Bunun yanı sıra katkı maddesi, koruyucu ve gluten içermemesiyle de dikkat çeken Fine Life Fermente Kajulu İçecek, hem bitki bazlı ürünleri tercih edenlerin hem de laktoz tüketmemeye önem verenlerin favorisi olmaya aday. Ayran alternatifi olarak soğuk tüketilebilen bu ürün, 250 ml’lik cam ambalajlarda satışa sunuluyor. Vlabel etiketiyle otel ve restoran gibi yeme içme işletmelerinde rahatça kullanılabilecek Fine Life Fermente Kajulu İçecek, menülere yeni vegan bir alternatif getirirken, müşteri memnuniyetini de artırma potansiyeli taşıyor.

Geçtiğimiz yıllarda süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler sunmuş olan Metro Türkiye, Metro Chef Veggie Bademli ve Fındıklı içecekler ile yoğurda alternatif Metro Chef Veggie Fermente Süzme Kaju’yu ve Metro Chef Veggie Meze Serisi’ni tüketicilerle buluşturmuştu. Bu yıl ise Türk mutfağının vazgeçilmezlerinden ayrana bitki bazlı bir alternatif getirerek hem sağlıklı hem de yenilikçi bir seçeneği yani Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i tüketicilerle buluşturuyor.

Elbette Metro Türkiye’nin raflara taşıdığı yenilikçi ürünler sadece süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler ile sınırlı değil. Çok daha fazlası, raflarda çoktan yerini aldı.

Bitki bazlı geniş ürün yelpazesi: 400’den fazla çeşit



Metro Türkiye’nin raflarındaki vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; falafel çeşitlerinden pizzaya, ranch sostan çamaşır yumuşatıcısına kadar 50’ye yakın çeşitte gıda ve gıda dışı bitki bazlı ürün sunuyor. Eğer tüm bu ürünleri ve çok daha fazlasını incelemek isterseniz hemen tıklayıpvegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine;vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; Metro Türkiye’nin Bitki Bazlı & Vegan Katalogu’nu keşfedebilirsiniz.

Temel gıdadan temizlik ürünlerine, kişisel bakımdan atıştırmalıklara aradığınız her şeyi bulabileceğiniz Metro Türkiye ile sağlıklı ve sürdürülebilir bir yaşam tarzına ulaşmak artık çok daha kolay.

*Bu yazı Metro Türkiye katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlginizi çekebilir: Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’nin zengin vegan ürün yelpazesini keşfedinVegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’

 

İlgili Makale