X

Kişisel çelişim 2: Kişisel gelişim nedir, ne değildir?

Kişisel gelişim ifadesine kafa yorup ne olduğunu anlamaya, kurallarını ezberlemeye, ritüellerini yapmak için burnunuzdan ter damlamasına gerek yok. Bu şekilde anlamaya çalışmaktan vazgeçmek, yani kafanızdaki sabit tanımları bir kenara koymak algıda büyük bir boşluk ve merak alanı yaratacaktır. Ve unutmayın ki bildiğinizi düşündüğünüz bir konuda tek bir şey dahi öğrenemezsiniz çünkü buna izin vermemiş olursunuz. Burada önemli bir noktanın altını çizmek isterim ki kavramların ne olduğunu anlama çabası, direktiflerin ne olduğuna sıkı sıkıya tutunmak, bizi ileriye taşıyan bir eylem değildir. Hatta çoğunlukla vakit kaybıdır ve kesinlikle gelişim için büyük bir engeldir. Anlamaya çalışmak en büyük lanetimiz olabilir ama nasıl ki elektriği kullanmak için onu anlamak zorunda değilsek, aslında hiçbir şey için zorunda değiliz.

Kişisel gelişim tek bir şeyle ifade edilemez ve gerek de yoktur. Ancak yine de bu kavramın bir tanımına ihtiyaç duyuyorsak şahsen benim sıcak baktığım açı şu: Kişisel olarak gelişmek, hayatın her anında, insanın akıl yoluyla, bilinçli bir farkındalık ve çaba ile kendini günbegün dünden daha iyi versiyonuna taşıması için sürekli olarak yeniden programlamasıdır. Yani gerçekten tamamen kişisel! Yani kesinlikle sadece spiritüel değil! Peki mecburi mi? Hiç değil.

Beyin boşlukları doldurmak için uğraşırken, aklınızı çalmasına izin vermemek, sürekli uyanık olmak kolay veya keyifli değildir. Ama günün sonunda en ufak bilgi kırıntısının hayatınıza tezahür edişine tanıklık etmek yolda başınıza gelen, gözünüze kaçan, aklınızı kurcalayan, karnınıza ağrılar girmesine neden olan tüm fırtınalara değer.

Peki, kişisel gelişimim için çalışmaya nasıl ve nereden başlamalıyım? Hangi öğreticinin ekolünü kabul etmeli, hangisini övmeli, önermeli, hatta belki hak bulup da yermeliyim? Arkadaşlarımın kullandığı hangi app’i indirsem, hangisini silsem? Filanca app bir arkadaşıma çok iyi gelmiş, denesem mi? Bunlar gibi birçok düşüncenin eşlik ettiği bu yolda, kişisel gelişim ancak kişisel olarak gelişmeye çalışma, çabalama aşamasında takılıp kalabiliyor. Hal böyle olunca yıllar boyu yapılanlar, hatta daha yapılacak olanlar, onlarca kamp, yüzlerce saat eğitim, okuma derken bir bakmışsın ki hala nerede olduğunu bilmiyor olduğunu düşünmenin -bilmen gerektiğine inanmanın- verdiği bir sancı… İşte bunlar hiçbir zaman kişisel gelişim olmadı. Bu olsa olsa ancak kişisel gelişmeye çalışma/çabalamadır ve hiçbir zaman kişisel gelişim için yapılan bir şey değildir.

Bu noktada yöntem çoktur. Hangi yöntem olursa olsun, unutmamak lazım ki hepsi insanların var oldukları günden bu güne ve öngöremediğimiz yarınlara kadar uzanacak bir sorgulama ve düzenleme sistemidir. Yöntem yaratılır ve aktarılır. Yöntem yaratana ve aktarana tamamen bağlıdır. Yöntem, coğrafyadan tutun hayat şartlarına, bağlı olunan kültüre, aktaran kişilerin algı seviyelerine, genetik kodlarına, keza dinleyen kişilerin bunu nasıl algıladığına ve aktarmasına kadar en en en ufak detaylarla yoğrulur. İşte kişisel gelişim bu sebeple tamamen kişiseldir ve keskin çizgileri olmamalıdır. Bunların sadece bir yöntem olduğunu kabul etmek en geliştirici adımdır çünkü kafamızın içindeki beklentileri susturan, hayaller girdabına kapılmayı engelleyen, kendimizi kandırmaya müsait olan yapımıza bir dur, düşün diyen ses, yöntemdir.

Yöntemlerinden sadece bir tanesinin mucizeler yarattığını savunup bunu diğerlerine dikte etmek, kişisel gelişime hizmet etmemektedir. Zaten mantıken düşündüğünüzde herhangi bir gelişimle ilgili olmadığını da anlayacaksınız. Bu yolda ilerlerken kaynakların seçimi, eğitmenlerin ve ekollerin önemi ne kadar büyükse bir öğretiyle tanıştığımız zaman onu kendi akıl ve deneyim süzgecimizden geçirmek de o kadar önemlidir. Aksi halde bir görüşün sadece fanatik bir savunucusu olmaktan öteye gitmeyen bu hal, kendimizi konuyla alakası bile olmayan çevrelerde spiritüel, sanki fantastik kurgu filmlerinden çıkagelmiş sözcüklerle ifade ederken bulmamıza neden olabilir. Buradan aldığımız kitabi bilginin verdiği cesaretle bir başkasının hayatında kalıcı, travmatik izler bırakmamız ve istemeden kötülük yapmamız bile mümkündür. Bu sebepledir ki bilmek ve idrak etmek birbirinden ayrı şeylerdir ve ağızdan çıkan her havalı cümle kati doğru değildir. Hatta o cümleler sadece inanmak istediğimiz ama hayatımızda eksikliğini hissettiğimiz durumlardan ibaret bile olabilir ve uzmanlarca bu örnekler daha da çoğaltılabilir.

Tüm bu yöntemlerin hayatımızın her anında biz talep etmeden bize aktarılması karşısında savunma mekanizması geliştiren, hepsini safsata ilan eden insanların da aramızda olmasına tepki göstermenin çok haksız bir yargı olduğunu düşünüyorum. Yukarıda da belirttiğim gibi bu konular tamamen kişisel olup mecburi değildir. Psikiyatrist Prof. Leyla Zileli’nin “Talep edilmeden yapılan yorum saldırganlıktır” sözü geliyor tam da burada aklıma. Ve siz birisine durduk yerde saldırıyorsanız kendisini savunmak için hakkı olduğunu da bilmelisiniz. İşte bu yüzden, bu kadar kadim bilginin, öğretinin ve değerli yöntemlerin dillere düşüp önemsizleştirilmesinin, anlamların, kavramların içinin boşaltılmış olmasının verdiği rahatsızlıkla yazıyorum Kişisel Çelişim başlıklı bu satırları.

Ve içinde bulunduğumuz düzende, kitabi bilgilerimizi hayatımıza işlemekten ziyade diğerlerine aktarma hevesiyle tutuşuyorsak, ne kendimize ne de bir başkasına iyi gelmeyeceğimizi anlamamız gerekiyor. Ulaşabildiğimiz her şeyi herkesle konuşabileceğimizi zannetmekten ziyade tüm bunların tamamen kişisel pratikler olduğunu ve diğer insanların alanlarını saygı ile korumamız gerektiğini belirtmek istiyorum. İşte bu noktada kişisel gelişim ile kastedileni yermeye ant içmekten daha önemli bir şey var ki -eğer isteğimiz varsa- o da tüm kişisel çelişimlerimize bir son vermek ve kişisel gelişimimizin önemini fark etmek/hatırlamak ve bunu kendimize hatırlatmak ya da bunun kendimize hatırlatılmasının yollarını araştırıp, bulup, deneyip yanılarak, düşe kalka da olsa bunu hatırlamak, hatırlamak, hatırlamak… Yapmamız gereken tek şey hatırlamak, beynimiz çok çok hızlı. Sadece hatırlamak… Bunu es geçerek yaptığımız tüm uygulamalar idrak sürecimizi, gelişimimizi baltalayacak, kötü hislerle boğulmamıza sebep olabilecek eylemlerdir.

Bir insanın bir insana, “Şunu yapmalısın, bu öğreti sana daha uygun” demesini yukarıda bahsettiğim çerçevede çok hadsiz buluyorum. Çünkü yöntem o kadar çok ve insan o kadar biricik ki bir eğitmenin bir danışanına verebileceği en iyi dersin ihtiyacının ne olduğunu kendisinin bulmasını sağlamak olduğunu düşünüyorum. Eğer bir arayıştaysanız danışarak, okuyarak ve deneyerek, yaşayarak içselleştirmelisiniz. Hiçbir yöntemin zihninizi sınırlandırıp sizi her gün düzenli olarak bir şeyler yapmaya zorlamasına ve bunları yaparken bir sıralamaya uymanız gerektiği baskısıyla “yetersizleştirmesine” izin vermemelisiniz veya öyleymiş gibi algılamadığınıza emin olmalısınız. Beyin siz fark etmeden sizi hayali bir gerçekliğe götürüp yorumlar dünyasında bambaşka yerlere taşıyabiliyor. Bazen okuduğunuz bir satıra, bazen bir öğretmenin ağzından çıkana tutunup orada takılı kaldığımızı fark etmiyoruz bile. İşte gelişim dediğimiz nokta, akıl birliğinden geçiyor. Aksi halde ya yöntem ya yöntemin ifade ediliş biçimi insanın karanlık girdaplarda kaybolmasına sebep olabiliyor. Kişisel gelişelim derken çelişimlerimizde ömür harcama riskini içinde barındırıyor bence insan olmak. Ve hayat, hayat geçiyor…

Hayat, bizi yarının sabahına uyandıran ve “Uyusam da hadi hemen yarın olsa!” dedirten bir kıvılcımdan ibaret olmalı diye düşünüyorum. Sürdüremediğimiz için altında kaldığımız ritüeller inancımızı kökten zedeleyip kendimizi yiyip bitirmemize neden olan bir şey olmamalı. Bildiklerimizi unutmalı, kimliklerimizi kenara koymalı, insan olmanın verdiği dürtüyle insanı anlamalı, hayatın içinde insanca yaşamalı ve önyargılarımızı bırakıp her gün yeniden başlamalıyız. Tarihin başlangıcından beri dertlerimizin benzer olduğunu hatırlamak, yalnız olmadığımızı hissettirecek ve bizi inanç hayatta tutacak!

Bu yazının devamına İNANÇ başlığından giriş yapacağım. Hayatınıza tatlı kıvılcımlar katan hislerle dolu bir hafta diliyorum, görüşmek üzere!

İlginizi çekebilir: Kişisel çelişim 1: Okuduğunu anlamakla işe başla

Şebnem Pınar: Merhaba! Yazılarımda benim 'anlama yolculuğumu' okuyor olacaksınız. Beni anlamak için yazan birisi olarak tanımlamak da isteyebilirsiniz. Şimdi daha önceden edindiğiniz tüm varsayımları ve okurken yapacağınız tüm kritikleri bir kenara bırakıp, sadece okuyun. İdraki de doğal sürecine bırakın... Okuduğunuz an anladığınız şey az sonra değişebilir! Bunu hatırlayın. Bu sizin size yapabileceğiniz en güzel şey!

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale