Kişisel çelişim 1: Okuduğunu anlamakla işe başla
Zaman kişisel olarak gelişmeye çalışma/çabalama zamanı. Çalışma/çabalama zamanı diyorum çünkü bir şeyleri yapmak için, başlamak için, oldurmak için, öğrenmek için yapmamız gerekenleri yapmayı, yapabilmeyi, yapamamayı ve daha birçok duyguyu sadece düşündüğümüz zaman bile kendimizi yetersiz hissedebiliyoruz. Burada başlayan gelişim, bilgi açlığı gibi görünen ama aslında yetersizlik hissiyatı ile “kendi çabamızla”, yani “kişisel olarak gelişmek için çalışmaya başlamaya başlayarak” başlıyor. Bu cümle sizin için bir şey ifade etmiş/etmemiş olabilir. Olabilir. Bunun bir önemi yok.
Son yüzyılın nörobilimcilerinin buluştuğu bir ortak nokta var: Beynin tepki göstermiyor, beynin sadece geçmiş deneyimlerine dayanarak tahmin ediyor, bu argümanları desteklemek için bir inanç yaratıyor ve kendi sanal gerçekliğinin içinde huzurla (!) yaşıyor. İşte nokta tam da burada: Bu senin huzurun değil, beynin doğal çalışma şekli.
Beyin geçmiş deneyimlerle yarına bakıyor, beyin geçmiş deneyimlerle şu anı yorumluyor olabilir. Bu beynin normal hali, parçaları alıp birleştirip tüm boşlukları dolduruyor. Boşluklar, yani sessizlik alanlarımız dolunca beyin huzur bulurken (!) siz huzursuzluktan ölecekmiş gibi hissedebiliyorsunuz. İşte tam bu noktada beyni sakinleştirmek için keşişler gibi bir manastıra kapanıp ya da kendi evimizi inziva alanına dönüştürüp diğer tüm iletişim ağlarını ve dolayısıyla algılarımızı kapatarak nasıl arınmış, nasıl hafif, nasıl başka hissedebiliriz? Hayali güzel geliyor, değil mi? Evet ama bu hayalin başkahramanı beyin çünkü beyin boşlukları doldurup tahminler üreterek görevini tam anlamıyla yerine getirmekte. Bu gibi kişisel ihtiyaçlarla başlanan herhangi bir etkinlik veya eğitim, orada geçen huşu dolu günlerin ardından kendi yaşam alanınıza ve günlük koşturmacanıza dönünce aniden bastıran duygular fırtınası size aldığınız nefesi dar edebilme ihtimalini de barındırıyor. Gerçek dünyaya adapte olmak, hayaller ve hayatlar arasındaki bu müthiş uçurum bizi yine kalbimizden, hem de tam on ikiden vurabilir: İnancımızdan.
Bilgiye o kadar çok açız ama bir yandan bilgi o kadar başıboş bir halde ki her yerde, her an, beklemediğinde, istemediğinde, gördüğün bir satırda, resimde, internette surf yaparken, yolda yürürken, Instagram’da stalk yaparken bir maruz kalma hali. Kişinin kendi talebi dışında kendisine çoktan yöneltilmiş olan bu bilgi aktarımı hali, bu kalabalık, ihtiyacımız olan sessizlik alanımıza girdiğinde huzursuzluk başlıyor. Artık geldiğimiz noktada kişisel gelişmenin gerçek anlamının dışındaki diğer tüm dallarda boğuluyoruz. Bir yöntemden bir diğerine geçerken, birinden beklediğimizi diğerinden umarak başlıyoruz. Şimdiye kadar öğrendiklerimize dayanarak yapmamız gerekenleri, anlamamız/içselleştirmemiz gerekenlerden daha önemli bir yere koyabiliyoruz. Henüz bildiklerimizin yetersiz olduğu düşüncesiyle adım atamadığımız için bu yüzyılın verdiği tüm imkanları kendi aleyhimize çevirip kendimizi tam da kalbimizden yaralıyoruz. İnancımızdan.
Bir şeyi, öncesinde bir hazırlık aşamasın ve hemen ardından yapılması gerekenler diye uzayan bir liste olmadan da yapabiliriz belki. Veya yapmamız gerekenleri tamamen eksizsiz yaptıktan sonra “Daha da yapabilirim/yapmalıyım” tavrına fazlaca tutunmak doğru bir başlangıç olmayabilir. Aranan/bulunan sebepler, bahaneler, motivasyonlar gerçek manasından çıkıp bir çeşit temel insani hırsa dönüşmüşse eğer, kendi çemberinin içinde dönüp dolaşıyor olma ihtimalin de var, hem de evet, hala. Tüm bu eğitimlere, tüm canlı yayınlara, hocaların verdiği tüm ödevleri eksiz bitirmene rağmen! Artık bir şeylerin değişmesi gerekiyor, falancanın bile hayatı değişti neredeyse, ah hep o yaptığı yogalardan falan filan… Bunlar benim hayatımın bir kısmında, benim başıma gelenlerden bir kesit. Ama anlaşılıyor ki seçenekler sandığın gibi kafanın içinde dönüp duranlarla sınırlı değil. Hatta onlar gerçek bile değil!
Peki kişisel gelişimim için çalışmaya nasıl ve nereden başlamalıyım? Hangi öğreticinin ekolünü kabul etmeli, hangisini övmeli, önermeli, hatta belki hak bulup da yermeliyim? Arkadaşlarımın kullandığı hangi app’i indirsem, hangisini silsem? Filanca app bir arkadaşıma çok iyi gelmiş, denesem mi? Bunlar gibi birçok düşüncenin eşlik ettiği bu yolda, kişisel gelişim ancak kişisel olarak gelişmeye çalışma, çabalama aşamasında takılıp kalabiliyor. Hal böyle olunca yıllar boyu yapılanlar, hatta daha yapılacak olanlar, onlarca kamp, yüzlerce saat eğitim, okuma derken bir bakmışsın ki hala nerede olduğunu bilmiyor olduğunu düşünmenin -bilmen gerektiğine inanmanın- verdiği bir sancıyla baş başasın… İşte bunlar hiçbir zaman kişisel gelişim olmadı. Bu, olsa olsa ancak kişisel gelişmeye çalışma/çabalamadır ve hiçbir zaman kişisel gelişim için yapılan bir şey değildir.
Devamı haftaya!
Bundan sonraki satırlarda ve her hafta yayınlanacak tüm yazılarımda benim anlama yolculuğumu okuyor olacaksınız. Beni, anlamak için yazan birisi olarak tanımlamak da isteyebilirsiniz. Şimdi daha önceden edindiğiniz tüm varsayımları ve okurken yapacağınız tüm kritikleri bir kenara bırakıp sadece okuyun. İdraki de doğal sürecine bırakın. Okuduğunuz an anladığınız şey, az sonra değişebilir! Bunu hatırlayın.
Bu sizin size yapabileceğiniz en güzel şey!
İlginizi çekebilir: Hayata dahil olmanın sırrı: Diğerlerinden önce, kendine koşabilmek