dummy

Kısırlıkla ilgili tıbbın hala bilmediği 4 şey

ABD’deki Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi’nin açıkladığı verilere göre, çocuk doğurma yaşındaki Amerikalı kadınların % 12’si hamile kalmakta ve bunu sürdürmekte sorun yaşıyor; 44 yaşın altındaki cinsel tecrübesi bulunan erkeklerinse % 7,5 kadarı mutlaka bir doğum uzmanına gitmiş durumda. Ne var ki, oldukça yaygın olan kısırlık hakkında henüz bilmediğimiz pek çok şey var.

dummydummy

İnsanların rahatsızlıkları sebebiyle çocuk sahibi olamadıkları için bir utanç hissetmelerine sebep olan bu bilgi eksikliği durumu, aynı zamanda araştırmacıların konuyu ilerletmek için parasal kaynak bulmakta sıkıntı çekmelerine neden oluyor.

Oregon Health and Science University School of Medicine’da doğurganlık üzerinde çalışan doktor Richard Stouffer’a göre kısırlık hakkındaki utanç o kadar güçlü ki, bu durum insan üreme sistemiyle ilgili temel bilimsel araştırmalara bile engel olabiliyor.

Stouffer sözlerine şöyle devam ediyor: “Bazı insanlar, kısırlığın kalp ve damar hastalıkları ya da kansere kıyasla önemsiz bir hastalık olduğunu çünkü yaşamı tehdit etmediğini düşünebilir. Ancak bir yıldır hamile kalmaya çalışan genç bir kadınsanız ve tedaviyle çocuk sahibi olabilmek için binlerce dolar harcamaya hazırsanız, durum kesinlikle öyle değil.”

California Üniversitesi, üreme endokrinolojisi bölümü başkanı Dr. Marcelle Cedars ise  konunun sadece hamile kalmak ve bunu sürdürebilmekle ilgili olmadığını söylüyor: “Kısırlığı ölümcül olmayan bir hastalık olarak düşünmek, bu hastalıktan muzdarip olan insanların kalp damar hastalıkları, kanser ya da diyabet gibi ciddi hastalıklara yakalanma riskinin toplumun genelinden daha yüksek olduğunu görmezlikten gelmek anlamına geliyor.”

Cedars’a göre; doğurganlığı ayrı değerlendirmek ve onun toplum ya da bilimsel araştırmalar için bir değeri olup olmadığına karar vermek, oldukça dar görüşlü bir yaklaşım. Çünkü üremek, hayvanlarda olduğu gibi insanların hayatta kalmasında da temel bir süreç ve genel sağlığımız için de bir anahtar rol oynamak durumunda. Dolayısıyla kısırlığı değerlendirirken sadece bebek sahibi olup olmamaya odaklanmamalı, durumu daha geniş bir çerçeveden değerlendirmeliyiz.

Bilim insanları ve klinik çalışmalarda uzmanlaşmış hekimler, 1978’de tüp bebek yöntemiyle dünyaya gelen ilk bebekten bu yana doğum tedavisi yöntemlerinde bir hayli gelişme kaydetmiş olsalar da, kısırlığın nedenleri ve nasıl tedavi edilmesi gerektiği hakkında bilmediğimiz hala birçok şey var. Yazımıza, kısırlıkla ilgili bilim insanları için hala gizini koruyan konularla devam edeceğiz:

1- ABD’deki kadınların kısırlıkla ilgili en çok muzdarip oldukları hastalığa neyin neden olduğunu bilmiyoruz

Polikistik over sendromu, kadınlarda kısırlığın en yaygın nedeni. Bu sendroma sahip kadınlar, normalde erkeklerde daha yüksek olan androjenleri anormal yüksek oranlarda salgılıyorlar ve bu hormon dengesizliği, aşırı kıl çıkarma ya da sivilce gibi belirtileri de beraberinde getiriyor. Sendrom yumurtlamayı ya da yumurtanın yumurtalıklardan salınmasını engelliyor. Bu da regl düzensizliğine ve çiftlerin cinsel ilişki için doğru zamanlamayı kaçırmalarına neden oluyor. Polikistik over sendromu, ABD’deki kadınların % 10’unu etkilemekte ve rahim kanseri, tip 2 diyabet ve kalp krizi riskini artırmaktadır.

Bilim insanlarının polikistik over sendromunun neden başladığını çözmesi durumunda, kadınların bu hastalıktan korunmaları kolaylaşacak. Öte yandan, sendroma sahip kadınların genellikle akrabalarında da aynı durumun gözlemlenmesi nedeniyle, hastalığın genetik olduğu da düşünülmekte. Bazı araştırmalar, bu sendromun vücut yağ oranının ve beden kitle endeksinin yüksek olmasıyla arasında bir bağ olduğuna dair bulgulara ulaştı. Fakat bu bulgularla ilgili anlaşılamayan şey, hormon dengesizliği ile fazla yağ oranına sahip olma durumlarından hangisinin diğerine neden olduğu. Ayrıca, bununla ilgili soru işareti oluşturan bir diğer konu da, normal kilodaki kadınlar arasında da androjen seviyesi yüksek olan ve düzenli yumurtlayamayanların bulunması.

Dr. Stouffer, bu soruları daha derin şekilde araştırmak adına yıllardır bir araştırma yürütüyor. Yüksek androjen salgısının ya da obezitenin veya bu ikisinin birlikte polikistik over sendromuna yol açıp açmadığının incelendiği araştırma, maymunlar üzerinde gerçekleştiriliyor. Dr. Stouffer, beş yıldan fazla süredir devam eden araştırmasında, hangi hayvanların polikistik over sendromu geliştireceği ve yumurtlamasının duracağını görmeyi umuyor. Sonrasında ise kilo verme ya da hormon dengesizliğini önleme yoluyla, veya her ikisinin birlikte kullanıldığı bir yöntemle sendromun tedavisinin sağlanıp sağlanamayacağını araştıracak.

Stouffer, araştımasıyla ilgili şu cümleleri sarfediyor: “Polikistik overin başlangıcında genetik faktörlerin rolü olduğunu varsayalım. Bu durumda gen değiştirme gibi bir şansımız yok. Fakat en azından bu sendromların nasıl geliştiğini bilmemiz halinde belirtilerden korunabilir ve yeni bir tedavi yöntemi geliştirebiliriz.”

2- Sperm üretiminin nasıl gerçekleştiğini bilmiyoruz

Erkeklerde kısırlıkla ilgili spermin şekilsiz olması, ilerleyememesi veya DNA’sının zarar görmüş olması gibi birçok tanı mevcut. Ya da kısırlık nedeni basitçe, yumurtayı döllemek için yeterli sayıda sperm üretilememesi de olabiliyor. Bazı sperm sayısı sorunları fiziki engellerle ilgili olsa da, diğer sperm üretimi sorunlarının kesin bir nedeni yok. Baylor College of Medicine’de Üreme Merkezi’nin müdürü olan Dolores Lamb’a göre, bu önemli bir sorun; çünkü araştırmacılar bu sorunun altında yatan moleküler nedenleri bilmiyorlar.

Lamb, sperm üretiminin testler yoluyla kontrolüyle ilgili doktorların anlayamadığı birçok şey olduğunu ve normal sürecin nasıl işlediğinin bilinmemesi nedeniyle, kısır erkeklerdeki spermle ilgili sorunların nedenlerini teşhis etmenin de imkansız olduğunu ifade ediyor.

Bazı erkeklerdeki sperm üretiminin neden sıfır olduğu sorusunun cevabını arayan Lamb’e göre; bu sorunun nedeni çözüldüğünde sadece erkeklerde kısırlık sorununun nedenleri değil, vücudun diğer bölümlerindeki bazı hücre sorunlarının da çözümüne ilişkin ipuçları ortaya çıkacak.

3- Embriyo ve yumurta kalitesinin artırılmasıyla ilgili çok şey bilinse de, bu ikisinin yerleştiği rahim hakkında aynı ölçüde bilgiye sahip değiliz

Tüp bebek denemelerinin neredeyse üçte ikisi hamilelikle sonuçlanmıyor. University of Illinois’te moleküler fizyoloji bölümünün başkanlığını yapan Milan Bagchi’ye göre bu durum kısmen, yaşayabilir embriyonun yerleştirilmesinin gizini korumasından kaynaklanıyor.

Bagchi; yumurta ve embriyonun kalitesinin beslenme şekli ve ilave değişikliklerle artırılması ve kromozomal anomalisi olan embriyoların elenmesiyle ilgili araştırmacılar tarafından şimdiye kadar çok şey öğrenilse de, rahim ortamını kontrol etme ile ilgili çok az şey bilindiğini ifade ediyor.

Rahim astarının embriyonun yerleşebilmesi için uygun olup olmamasını etkileyen birçok faktör var ve bu faktörleri genler düzenliyor. Fakat Bagchi’nin ifadelerine göre bilim insanları, bu genler ve onları nasıl kontrol edebilecekleri hakkında çok az bilgiye sahip. Bu ise doktorların rahmin embriyo için en iyi nasıl hazırlanması gerektiğini bilmediği anlamına geliyor. Ayrıca annenin bağışıklık sistemi de rahmin alıcılığında rol oynuyor, fakat bilim insanları bağışıklık sisteminin yaşla birlikte nasıl değiştiği ve embriyo aşılama oranlarını nasıl etkilediği hakkında neredeyse hiçbir bilgiye sahip değil.

Dr. Bagchi bunların tüp bebek ve gebelik oranlarını artırmak için araştırılması gereken bilgiler olduğunu ifade ediyor.Dr. Cedars ise Bagchi’ye şu sözlerle katılıyor: “Rahim, embriyoyu yerleştirdiğimiz bir kapalı kutu. Ve biz sadece rahimle değil rahim ve embriyo arasındaki ilişkiyle ilgili de yeterince bilgiye sahip değiliz.”

4- Çocuk sahibi olamayan insanların daha düşük maliyetli ve düşük teknolojili tedavi yöntemlerine ihtiyaçları var

Kısırlık tedavisi, tıbbi değil lüks bir ihtiyaç olarak görülmekte. Dolayısıyla başta tüp bebek tedavisi olmak üzere tedavi yöntemlerinin çoğu oldukça pahalı. Cedars bunun iki yönlü bir yaklaşımla çözülebileceği görüşünde: “İlk olarak devletlerin bunu sigorta kapsamına alması, ikincil olarak da araştırmacıların daha düşük maliyetli tedavi yöntemleri üzerinde çalışmaları gerekiyor.”

Aslında dünyada tüp bebek yönteminin maliyetinin düşürülmesiyle ilgili kaydedilen bazı aşamalar mevcut. Economist dergisinin yaptığı bir habere göre; Belçikalı araştırmacılar, tüp bebek yönteminden % 90 daha az maliyeti olan ve yaklaşık aynı doğum oranı başarısına sahip yeni bir tedavi yöntemi buldular. Ayrıca Zambiya hükümeti ile birlikte çalışmalar yürüten bir İsveç yardım kuruluşu da, diğer ilaçlara oranla çok daha ucuz olan bir yumurtlama uyarıcı ilacın kullanıldığı yeni bir tüp bebek programı üzerinde çalışıyor.

Dr. Cedars ise sözlerini şu şekilde sonlandırıyor: “Kısırlık tedavisinin, üreme haklarının devamı için önemi anlaşıldıkça, tedavi yöntemlerinin maliyetinin azaltılması ya da devletler tarafından karşılanmasıyla ilgili daha sağlam adımlar atılacaktır. Çocuk sahibi olmak istemeyen bir birey, bunu yapmak zorunda değil. Ancak çocuk sahibi olmak isteyenlerin de bunu en az sorunla gerçekleştirebilmeleri gerekiyor.”

Kaynak: huffingtonpost.com

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Stressiz yolculuk hazırlığı: Tatil valizinde mutlaka olması gerekenler

Tatil zamanı geldiğinde içimizin coşkusu tavan yapsa da birçoğumuz bu heyecanı baskılayacak bir stresle karşılaşabiliyoruz: O da valiz hazırlama! Kimini hiç strese sokmayan, son gece şipşak hazırlanan tatil valizi, kimileri için günler öncesinden kaygı verici bir hadiseye dönüşebiliyor. “Ne lazım olur acaba” düşüncesiyle fazlaca eşya doldurmak ve hiçbirine tam anlamıyla ihtiyaç duymamak aslında oldukça zorlayıcı bir konu. Oysa anahtar, fazlalıklardan kurtulup gerçekten işe yarayan, hayatı kolaylaştıran ürünleri seçmekte…



Seyahat için gerekli belgeler

Kimlik, ehliyet, yurtdışına seyahat ediyorsanız pasaport, varsa seyahat sağlık sigortası belgeleri, biletler, kısacası yolculuk için gerekli tüm kağıtları ilk iş hazırlayın. Havaalanında sıkıntı yaşamamak veya kimlik/ehliyet gerekli olan yerlerde paniğe kapılmamak için tüm gerekli belgeleri bir yerde toplu tutun. Cüzdanınızı, banka ve kredi kartlarınızı da unutmayın. Bunları herkes bilir diyebilirsiniz ama işler biraz karıştığında canınızın sıkılmaması için biz de ilk madde olarak eklemek istedik.

Yolculuk konforunu artıran eşyalar

Tatil sadece varış noktasıyla değil, yolculukla da başlar… Uzun yola çıkıyorsanız ya da seyahatiniz boyunca konforunuzdan ödün vermek istemiyorsanız boyun yastığı, yolda uyumayı seviyorsanız göz bandı, yol tutuyorsa mide bulantısını önleyecek bir ilaç mutlaka yanınızda bulunmalı. Yolda telefonunuzdan ya da tabletinizden bir şeyler izlemeyi seviyorsanız yanınıza telefon tutuculardan da alabilirsiniz. Ancak hatırlatmaya gerek yok ama biz yine de söyleyelim, şoför sizseniz bu maddeyi es geçebilirsiniz.

Uygun kıyafet, ayakkabı ve aksesuarlar

Tatil boyunca muhtemelen sadece birkaç kere giyeceğiniz veya hiç giymeyeceğiniz kıyafetleri valizinize koymayın. Bunu kolayca yapmak için öncelikle gideceğiniz yerin hava durumunu ve çevresel şartlarını önceden öğrenin. Ardından tatil programınıza bakarak neler giyeceğinizi tek tek tespit edin. Kombinlerinizi önceden yapmak size tatilde de hız ve kolaylık sağlar.

Güneş koruyucuları

Yaz tatilinde en fazla dikkat edilmesi gerekenler konulardan biri de güneş ışınları. Güneşe kendinizi tamamen teslim etmeden önce mutlaka önlemlerinizi alın. Bir yaz tatili valizinin içerisinde mutlaka olması gereken şey, yüksek koruyucu özelliği olan bir güneş kremi. Ve tabii ki şapka ve güneş gözlüğü.

Kişisel bakım ürünleri

Bakım rutininizi sürdürmek, tatilde daha iyi hissetmenizi sağlar. Diş fırçası, diş macunu, şampuan, sabun, vücut losyonu, parfüm, deodorant, ağız suyu, tarak, ped, lif, tırnak makası, cımbız, tıraş-ağda malzemeleri gibi temel hijyen malzemelerini yanınıza almayı unutmayın. Ve tabii ki Yeni Dyson Supersonic r™ Saç Kurutma Makinesi’ni. Tatilde saçlarınızın kabarmasına, nemden ağırlaşmasına ya da oteldeki yetersiz makineyle uğraşmanıza hiç gerek yok.

Dyson Supersonic r™ saç kurutma makinesi, Dyson’ın bugüne kadarki en güçlü ve en hafif saç kurutma makinesi olma özelliği taşıyor. Aynı zamanda, kuaförler için üretilen profesyonel bir saç kurutma makinesi. Yani profesyonel saç şekillendirmesini bu yaz valizinizde sizinle her yere götürebilirsiniz.



Bu yaz saçlarınız elektriklenmesin: Yaz ışıltısı evet, kabarıklık hayır

Yaz aylarında sıcak hava, nem ve hava değişiminden etkilenen saçların kabarmaya ve elektriklenmeye daha meyilli olduğu bir gerçek. Havayı kontrol altına alamazsınız, neyse ki saçlarınızı kontrol altına almak Dyson Supersonic r™ saç kurutma makinesi ile artık daha kolay

Daha pürüzsüz ve daha parlak bir görünüm için elektriklenmeyi %46’ya kadar azaltır*. Hem de aşırı ısı olmadan. Üstelik akıllı başlıkları, makinenize taktığınız anda en son kullandığınız ayarları hatırlayarak ısı ve hız ayarlarını otomatik yapar.

‘Hafiflik’ bu tatil hem valizinizde hem de saçlarınızda

Dyson Supersonic™ saç kurutma makinesinden yüzde 30 daha küçük, yüzde 20 daha hafif ve manevra kabiliyeti daha yüksek olan Dyson Supersonic r™ tatil valizinizde seyahat boy bir saç kurutma makinesi kadar yer kaplarken, elinize aldığınızda kuaför salonu hizmeti sunar. Üstelik aşırı ısı kaynaklı hasar olmadan! Yani, hafiflik bu yaz hem valizde hem de saçlarda.

Hızlı kurutma, daha pürüzsüz ve daha parlak sonuçlar sunan Dyson Supersonic r™ tatil valizinizin vazgeçilmezi olacak. Dahası, uzmanlıkla ayarlanan akıllı başlıklar da en iyi performans için yanınızda. 

Bu yaz tüm kombinlerinizde şıklığınızı tamamlayacak saçlar için tercihiniz profesyonellerin tercihi Dyson Supersonic r™ saç kurutma makinesi olmalı. Hemen tıklayın ve stressiz bir yolculuk için tatil valizinizde mutlaka olması gereken Dyson Supersonic r™ saç kurutma makinesini yakından keşfedin.

*Havayla kurutmaya kıyasla.

Bu yazı Dyson katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale
whatsapp