Battaniyelere sarılma, marshmallow’lu sıcak çikolatalar içme ve kardan adam yapma zamanı geldi. Aralık ayı ile birlikte aniden düşen sıcaklıklarla kış kendisini gösterdi. Kimisi için eğlence, kimisi içinse sadece üşümek, yağmur, çamur ve hastalıklarla boğuşmaktır kış. Nitekim, sevsek de sevmesek de kış tüm soğuğuyla kapımıza dayandı.
Kış denince akla gelen ilk şeylerden biri grip, nezle, soğuk algınlığı gibi kışa özgü hastalıklardır. Bu hastalıklar nedeni ile günlerce boğaz ağrısı, vücut kırgınlığı gibi problemler baş gösterebilir. İstirahat edemeyecek durumda olanların ise bu hastalıkları başkalarına yayma ihtimalleri yüksektir. Kısacası, insanların yaşam kalitesi düşer.
Kışın hastalıklardan korunmak ve bağışıklığı arttırmak adına özellikle C vitamini üzerinde durulur. C vitamini içeriği yüksek gıdalar listeleri yayınlanır. Ayrıca bitki çayları tarifleri de paylaşılır. Bolca tüketilmesi önerilir. Bunun dışında her gün 5-6 porsiyon sebze – meyve tüketilmesi hatırlatılır. Ellerin iyi yıkanması konusuna özellikle dikkat çekilir. Hastalıklara yakalandığımızda da bu önerilerin uygulanması gerekir.
Dikkat edileceği gibi, kışın hasta olmamak ve bağışıklığı güçlendirmek için önerilen besinlerin çoğunluğu yüksek su içermektedir. C vitamini içeriği yüksek gıdalar, bitki çayları, büyükanne tarifi çorbalar hep yüksek oranda su içermektedir.
Kışın soğuk havalarda ısınmak için ilk akla gelen, elbette bir bardak su içmek değildir. Bunun yerine aklımıza; sıcak bir şeyler içmek, sobanın başına geçmek, kalın battaniyelerin altına sığınmak ve kaloriferin derecesini artırmak gelir. Böylece ortam ve vücut ısısını arttırmış oluruz. Ancak ısınmak için yapılan tüm bu eylemler vücudumuzun ve cildimizin kurumasına yani dehidrasyona neden olabilmektedir.
Yazın ter yoluyla kaybettiğimiz suyun yerine getirilmesi için su tüketimini arttırmamız gerekmektedir. Kışın fazla terlemediğimiz için, ter yoluyla daha az su kaybederiz. Bu yüzden genel olarak kışın daha az su tüketiriz. Peki bu, kışın suya daha az ihtiyacımız olduğu anlamına mı gelir? Aslında gelmez. Çünkü su içildiğinde ve haricen kullanıldığında hastalıklardan koruma ve iyileştirme gücüne sahiptir.
Hastayken sıvı tüketmenin önemi
Yediğimiz yemekleri sindirmek için enerjiye gereksinim vardır. Bir öğünde yemeği fazla kaçırdığımızda ya da ağır yemekler yediğimizde, sindirim için gerekli olan enerji miktarı, vücut için harcanan enerjinin %40’ına karşılık gelir.
Hasta iken vücudun mikroplarla savaşmak ve iyileşmek için ekstradan enerjiye ihtiyacı vardır. Sindirilmesi daha kolay ve besin değeri yüksek gıdalar tüketmek, hastalığı kolay atlatmak ve çabuk iyileşmek açısından önemlidir. Hasta kişilerin iştahsız olmalarının nedenlerinden biri de budur.
Hastalık durumunda katı gıdaların azaltılması, daha çok sıvı gıdalar tüketilmesi sindirim organlarının işlevini azaltacaktır. Suyun besin taşıma ve toksin atmadaki rolünü artık hepimiz biliyoruz. Su, sulu gıdalar ve sıvı içeriği yüksek yiyecekler hastalık sürecinde enerjinizi arttırarak sizlere yardımcı olacaktır.
İlgili yazılar: Suyu yemek: Su içeriği yüksek sebze ve meyve tüketmenin faydaları
Hastalıklar sürecinde iştahsızlık çektiğimiz gibi daha fazla susadığımız da bir gerçektir. Su yerine farklı sıvılar (gazlı, şeker içeriği yüksek, enerji içecekleri gibi) içmek ise iyileşme sürecini hızlandırmaz, aksine yavaşlatır. Unutmayınız ki; işlenmiş her gıda vücudu ekstra yormakta ve toksin yükünü arttırmaktadır.
Kış hastalıklarının ortak özelliği, hemen hepsinin burun tıkanıklığına neden olmasıdır. Burun tıkanıklığında ağızdan nefes alıp vermek gerektiği için bir süre sonra boğazda kuruluk hissedilmeye başlanır. Düzenli olarak su içilmez, sıvı alımı yapılmazsa boğazlar kuruluktan ötürü tahriş olmaya başlayabilir. Ayrıca düzenli olarak sıvı tüketerek, yine sıklıkla kış hastalıklarında görülen geniz akıntısının vereceği rahatsızlıkları ve tahrişleri önlemek de mümkün olabilir.
Suyun harici kullanımı
Kışın hastalıklardan korunmak için kendinize güzel bir detoks banyosu hazırlayabilirsiniz. Bu sayede en büyük organımız olan derinin toksin yükünün azaltılmasını sağlayabilirsiniz. Üstelik detoks banyosunu hazırlamak son derece kolaydır:
Sıcak suya bentonit kili, epsom ve himalaya tuzu, doğal sirke ve birkaç damla aromatik yağlar ekleyin. (Suya eklenecek malzemelerin yaş, kilo ve su miktarı göz önünde bulundurularak miktarları ayarlamak gerekmektedir). Küveti olmayanlar bunu ayak banyosu olarak da uygulayabilir. Haftada 1 kere olmak üzere 20 dakika uygulayabilirsiniz.
Yine boğaz ağrılarında suya eklenecek tuz, karbonat gibi doğal dezenfektanlar ile yapılacak pratik gargaralar, iyileşme süreci hızlandıracak ve boğaz bölgesini rahatlatacaktır.
Kışın kaloriferin üzerine küçük bir kapta su koyarak, havanın nemini rahatlıkla ayarlayabilirsiniz. Böylelikle ciltte, solunum yollarında vs. kurumalar önlenmiş olunur.
Kışın kaplıca, spa, hamam ve saunanın önemi
Suyu tek başına şifa getirmez. Harici olarak da sudan faydalanmak gerekir. Mesela; sıcak termal suları, soğuk geçen kış için oldukça caziptir. Bu sayede yalnızca sıcak suyun verdiği rahatlama hissine sahip olmakla kalmayıp, aynı zamanda sıcak su ve su buharı yardımıyla toksinleri de atabilirsiniz.
Kış programınıza sıcak suyu eklemenizi hastalıklardan korunmak adına tavsiye edilmektedir. Unutmayalım ki, hastalanmamak adına koruyucu önemler almak, hastalandıktan sonra iyileşmeye çalışmaktan çok daha kolaydır.
Belirtmeden geçmemekte fayda var, ister kaplıcaya gidin, ister hamam kullanın, ter ile birlikte atılan sıvı ve mineral kayıpları yerine takviye edilmezse ve yeterli dinlenme süresi vücuda tanınmazsa, bu durum faydadan çok zarara yol açabilir.