X

Kişilik nedir ve ilişkilerimizi nasıl etkiler?

Ben kimim? Kim olduğumu belirleyen sınırlar ve kaynaklar neler? Beni ben yapan şeyler davranışlarım mı, duygularım mı, fiziksel görünüşüm mü, toplumda edindiğim yer mi? Bunların tamamı ve belki de daha fazlası… “Ben”i tarif etmek konusunda sürekli olarak bir şeyler eksik kalıyor gibi. Öte yandan yedi-sekiz yaşlarında “ben” dediğim kişiyle şimdi aramda neredeyse hiçbir benzerlik dahi yokken ikisine de “ben” diyebiliyorum. Bedenim değişiyor, duygularım değişiyor, alışkanlıklarım ve zevklerim de değişiyor. Öyleyse değişkenim, durağan değilim. Çevremdeki insanlar da öyle. Hepimiz hem birbirimizden farklıyız hem de kendi içimizde sürekli bir akış içerisinde var oluyoruz.

Ancak kendimizi sabitlemeyi ve belli özelliklerimizle tanımlamayı da istiyoruz. Çünkü bizi biz yapan belli niteliklerle diğerlerinden ayrışmaya ve kendimize özgü yanlarımızı belirlemeye ihtiyacımız var. Diğerleri için de buna benzer bir sınıflandırma yaptığımızda ilişkilerimiz ve birbirimize karşı tutumlarımız hakkında tahmin yürütebilir oluyor ve bilinmezlikten bir nebze kurtuluyoruz.

Birbirimiz için birer kapalı kutuyuz. Kendi duygularımızı, niyetlerimizi, iç dünyamızı bildiğimiz gibi diğerlerini bilemiyoruz, ancak tahmin ediyoruz. Ama çevresi ile sürekli etkileşimde olan ve belirsizlikten hiç hoşlanmayan sosyal varlık olarak bir arada yaşayabilmek için kararlı, sabit, düzgün ve karşılıklı dayanak noktalarına gereksinim duyuyoruz.

İşte kişilik kavramı tam da bu noktada anlamlı ve işlevsel hale geliyor. Kişilik (karakter) bir kimsenin düşünme, duyumsama, davranış kalıpları olarak tanımlanıyor. Kişiliğin oluşumunda etki eden doğal, toplumsal, bilinçli, bilinçdışı ve çevresel faktörler ve bu faktörler arasındaki bağlantılar öyle sınırsız sayıda ki, kişiliğimizin nasıl oluştuğu hakkında tutarlı fikir yürütmek neredeyse imkânsız. Ancak buna gerek de yok. Önemli olan nasıl kazandığımızdan çok mevcut durumu belirlememiz. Bunun için de pek çok farklı teori ve yaklaşım var.

Bir özelliğin insanın kişiliğinin bir parçası olduğunu söylememiz için bunun belli bir süre içinde tekrarlanması ve ayırıcı nitelikte olması gerekiyor. Tanıdığımız birinin konuşurken yüzünün kızardığını, sesinin titrediğini görsek, onun utangaç, içe dönük olduğunu düşünsek de, belirli koşullar içinde oluşan bu tepkiyi kişilik özelliği olarak hemen kabul edemeyiz. Bu kişi başka koşullar altında sıkılmadan, utanmadan rahat konuşabilen biri olabilir. Anlattığı konunun kendisine verdiği kaygıdan, ya da konuştuğu insana karşı beslediği olumsuz duygular nedeniyle böyle davranmış olabilir. Ayrıca konuşma sırasında ortaya çıkan engelleyici ve kısıtlayıcı koşullar da konuşma biçimini etkilemiş olabilir. Kişinin başka zamanlarda, başka yerlerde, başka kişilerle konuşmasını izlemeden, kişiliğine ilişkin kesin bir yargıya varmak çok yanıltıcı olur. Değişik koşullar altında yine utandığını ve sesinin titrediğini görürsek, o zaman bir kişilik unsurundan söz edebiliriz. Alışkanlık durumuna gelmiş birbirine benzeyen, uzun süren niteliklerin birleşmesi, örgütlenmesi sonucu kişilik yapısı kavramı kullanılabilir.

Ta Hipokrat’tan bu yana pek çok farklı tarzda kişilik sınıflandırması yapılmış. Bu sınıflamaların bazıları beden yapısını bazıları ise ruhsal ve davranışlar durumları esas almış. Hipokrat’ın yaptığı “ağır kanlı”, “hafif kanlı”, “melankolik” kişilik kavramlarını bugün günlük dilimizde hala kullanıyoruz.

Kişiliğimizi tanımak ve etkileşimde olduğumuz kişilerin kişilik özellikleri hakkında fikir sahibi olmak ilişkilerimizde bize çok yarar sağlıyor. Beklentilerimizi belirlerken, kendimizi konumlandırırken, mesafemizi ayarlarken kişilik özelliklerimizi esas alabiliyoruz. Örneğin, içedönük bir partnerimiz varsa içedönük kişilik faktörünün özelliklerini bilmek, ondan gereğinden çok sosyalleşmesini, partilere katılmasını, grup içinde çok aktif ve istekli olmasını beklememizin yanlış olduğunu bize gösterir. Bu, farklı kişilik tiplerinin birlikte mutlu olamayacaklarını göstermez, belli konularda uzlaşmaları ve beklentilerini ayarlamaları gerektiğini söyler sadece.

İlişkilerimizin başında genellikle benzerliklerimiz ve ortak noktalarımız üzerinden bağ kurarız. Onunla aynı tür filmleri sevmek, benzer müzik listesine sahip olmak, gezginseniz onun da seyahati sevmesi, kitap kurdu iseniz onun da okumaktan hoşlanması, benzer dünya görüşlerine sahip olmak bir çekim noktası oluşturur ve mutlu bir ilişkinin giriş anahtarını bulmuş gibi hissettirir bize. Ancak ortak zevkler bize böyle hissettirse de benzer kişilik özellikleri her zaman avantaj olmayabilir. Örneğin, iki baskın (dominant) kişiliğin birbiriyle güç mücadelesi yaşaması, harekete geçmekte zorlanan iki kişinin tembelliğe teslim olması gibi… Elbette hangi noktalarda benzerlikler, hangi noktalarda farklılıklar olduğu da önemli.

Her ilişkinin belli fedakârlık ve uzlaşı noktalarına ihtiyacı vardır. Sanırım bkurada yine “denge” kavramını ön sıraya koymak gerekiyor. Zaman zaman benzerliklerin tadını çıkarmak zaman zaman da zıtlıklardan beslenmek ve ilişkimizi zenginleştirmek… Bazen partnerimizin kişilik özelliğine tahammül göstermek bazen de kendi alanımızı korumak… Hatırlamamız gereken şeylerden biri kişiliğin “değişmez” olmadığı. Ancak bu değişim bir başkasının arzusuyla değil kişinin kendi çabasıyla mümkün. Ötekinden değişmesini beklemek bu nedenle pek gerçekçi değil.

Partnerimizle tekrarlayan belli davranış ve tutumları nedeniyle sorun yaşadığımızda şu soruyu sormanın yararı olacağını düşünüyorum. “Partnerimin bu davranışı benim canımı sıkma amacı taşıyan kasti bir tavır mı, yoksa onun zaten benzeri durumlarda sergilediği davranış kalıbı mı? Yani kişiliğinin bir parçası mı?” Çoğunlukla göreceksiniz ki bu gibi durumlar onun var oluş ve dünyayla ilişki kurma biçimi ile ilgilidir ve içinde kötü niyet barındırmamaktadır. Bunu fark etmekle vereceğiniz tepkiler ve belki çözüm için arayacağınız yollar çok daha yapıcı olacaktır.

Not: MBTI kişilik testi ile kendinizin ve partnerinizin kişilik tipini öğrenmek, uyumunuz hakkında yorum almak isterseniz info@elauysal.com adresinden bize ulaşın.

İlginizi çekebilir: “Kendin ol!” diyorlar: Kendimiz olmak ne kadar mümkün?

Ela Uysal: Hacettepe Üniversitesi, Mütercim Tercümanlık Bölümü’nden mezun olduktan sonra global firmalarda çeşitli görevler aldı. Kurumsal kariyerine devam ederken bir yandan kişisel gelişimle ilgili çalışmalara başladı. 2000’li yılların başında, Türkiye’de eğitimler veren İngiliz Psikolog Stephen Bray’in eğitim tercümanlığını ve 2005 yılında Amerikan The Coaching Institute’un Türkiye’deki eğitimlerinin çevirilerini yaparken ilişkilerin insan mutluluğundaki temel fonksiyonunu derinden sorgulamaya başladı. 2007 yılında bilişsel-davranışçı ekol ve felsefi danışmanlık gibi etkili sonuçlarını gördüğü metotlarla tanıştı. Felsefenin Pratiği, Davranış ve Duygu Değiştirme Teknikleri, Alışkanlık Değiştirme, Davranış Teorileri, 16 PF Kişilik Envanteri, Stresle Başa Çıkma, Aşılama Teknikleri, İlişkilerde Davranışçılık gibi teorik ve uygulamalı dersler aldı. Bireysel terapi seanslarına co-terapist olarak katıldı. Stonebridge College – Advanced Life Skills Coaching / İleri Yaşam Becerileri Koçluğu ve Psikoterapi diplomalarını aldı, Princeton University "Modern Psikoloji ve Budizm" ve "Uygulamalı Etik" (online) sertifikasyonlarını tamamladı. Gelişim ve bilgelik yolunda çok değerli bulduğu nefes ve mindfulness öğretilerini derinleştirmek için Türkiye'de ve dünyadaki ünlü nefes okullarından (Buteyko, Breatheology, Nefes Okulu) nefes eğitimleri aldı, Mindfulness Academy uluslararası akredite mindfulness eğitmeni oldu. Eğitim, seminer ve atölyelerlerle pek çok kurumsal ve bireysel ortamda ilişkiler, mindfulness, duygu ve davranış değişimi hakkında bilgi ve deneyimini aktardı. 2016 yılında "Mutluluk Atlası" 2020'de "Bulut Olmak" kitapları ile okurlarıyla buluşturdu. Kurucusu olduğu Ela Uysal Pozitif İlişkiler Akademisi’nde (PİA) daha iyi ilişkiler için çalışıyor ve ilkeli, itibarlı ve yetkin ilişki koçlarını dünyaya kazandırmak için eğitim programlarını sürdürüyor.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale