X

Kış günü, 40 derece Bikram’a gider yoga düşkünü

Yoga düşkünü (henüz) değilim, fakat ne yalan söyleyeyim bu soğuk ve karlı havalar beni çok zorluyor. Dondurucu soğuğa aldırmadan koşmaya çıkan çok sevgili arkadaşlarıma selam ve saygılarımı sunuyor ve onun yerine sıcaklığı 40 dereceye yükseltilen bir ortamda yapılan Bikram Yoga dersi için programımda yer açıyorum.

Geçen hafta Eda ile beraber ilk defa deneyimlediğimiz Bikram Yoga’yı, Amsterdam’da yaşayan çok yakın bir arkadaşımdan birkaç sene önce duymuştum. Kalite kontrol ve beğenisine güvendiğim bu arkadaşımın çok memnun olmasından dolayı epeydir merak ediyordum. Yoganın genel olarak ilgimi çekmesinin sebebi; varlığımızın fiziksel, zihinsel ve ruhani yanlarını bir bütün olarak işleyen, bir nevi “iyi ve sağlıklı hayat kılavuzu” görevi gören bir sistem olmasından kaynaklanıyor. Diğer yandan özellikle CrossFit yapmaya başladığımdan beri esnemenin, bedeni ve kasları rahatlatmanın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha anladım. Yoğun ve yüksek şiddette devam eden sportif aktivitelerime, onu dengeleyecek bir rutin eklemenin zamanı gelmişti.

Böylece kendimi zihinsel ve ruhsal olduğu kadar fiziksel olan yeni bir deneyimin içinde buldum. Eda ile Etiler’de bulunan ve Türkiye’nin ilk ve tek lisanslı Bikram Yoga stüdyosu 40 Derece Bikram Yoga’ya gitmeden önce kısmen heyecanlıydık (dünyadaki tüm lisanslı Bikram stüdyolarına buradan ulaşabilirsiniz). İkimizin de yogayla pek haşır neşir olmuşluğu yoktu ve buna ek olarak Bikram Yoga kendine has pek çok özellik içeriyor: “Bikram Yoga, Bikram Choudhury tarafından Hatha Yoga’dan uyarlanmış; 40 derece sıcaklıkta, %40 nem oranına sahip bir odada yapılan ve 26 farklı postürden oluşan bir yoga uygulaması. Normal şartlarda bir uygulama 90 dakika sürüyor ve bu süre içinde 26 farklı poz ve 2 nefes egzersizi yapılıyor.”(Sevgili Merve’nin özetinin devamına da göz atabilirsiniz).

O sıcaklığa dayanabilecek miyiz, postürlere ayak uydurabilecek miyiz, hareketleri gerçekleştirebilecek miyiz? İşte heyecanlanmak için yeterli miktarda sebep! Öncelikle pratik bir bilgi vereyim: Oda sıcak, o nedenle mümkün olduğunca bedeninizi rahat bırakacak kıyafetler giymekte fayda var. Kadınlar için bir sports bra ve kısa tayt, erkekler içinse yalnızca diz üstü şort gibi. Derse girmeden stüdyonun giriş katında dersimizin eğitmeni Belinda karşıladı bizi. 5 senedir Bikram Yoga yapmakta olan Belinda, eğitimini aldığı Bikram Yoga derslerini İstanbul’da 40 Derece Bikram Yoga’da vermek için bulunuyor. Su ve havlularımızı alıp, odaya geçiyoruz.

Hafta içi öğle arasındaki bir derse gitmemizden dolayı daha tenha bir ders beklememize rağmen odada 6 kişi derse başladık. Belinda genel bilgileri ve kuralları hatırlattı, ilk defa deneyenler için (yani bizim için) gerekli yönlendirmeleri yaptı. Dersin ilk kısmını nefes egzersizi oluşturuyor, bedeni ve zihni ardından gelen postürlere yavaş yavaş hazırlıyor. Sıfırdan öğrenilmesi gereken pek çok şey gibi, aynı anda kontrol edilmesi gereken pek çok parametre var. Doğal olarak “doğru nefes alıp veriyor muyum?”, “ellerimi doğru şekilde mi koydum?”, “yanlış taraftan mı döndüm?” diye kendi kendime sorarken veya aynada hareketi doğru yapıp yapmadığımdan emin olmaya çalışıp, ön tarafımızda bulunan deneyimli Bikramcıların hareket akışını takip etmeye çalışırken, bu spesifik yoga sisteminin meditatif kısmına girmekte zorlandım. Fakat tam olarak da bir sistemden beklenebileceği gibi, düzenli olarak yapıldığı takdirde, bedenimin otomatik pilota geçip, zihnimin sessizleşip, elle tutulamayan diğer manevi kısımlarımın kendini akışa bırakıp senkronize olacakları bir deneyim olacağını kavradım. İşte benim için Bikram’ı bu kadar cazip kılan özellik.

Bu metodun en belirgin özelliklerinden bir tanesi, eğitmenin hareketleri göstermemesi. Onun yerine postürleri, hareketleri ve nefes alma şeklini tarif eden, ve bir süre sonra mantrayı andıran sistematik bir ses tonu ve temposuyla komutlar veriyor. Yeni gelenler, sınıfın en iyilerinin arka sırasına yerleşiyorlar ki hareketleri görsel olarak da takip edip aynısını gerçekleştirsinler. İlk duyduğumuzda ilginç gelen bu yöntem, aslında Bikram’ın uzun vadede yapılmasıyla daha rahat gerçekleşecek olan duruma imkan tanıyor: Birbirine yabancı birçok insanın olduğu bir ortamda kendiyle baş başa kalmak ve bağlantı kurmak, bedenine, zihnine ve iç dünyana odaklanmak ve kendini, o anını kabul etmek. Ve bunu bir süre sonra, rehberli meditasyon gibi, yalnızca güven veren bir dış sesin, yani eğitmenin sesli komutu aracılığıyla yapmak…

Belinda’nın veya diğer Bikram eğitmenlerinin görevi ise bu ortamı sağlamak ve korumak. Bu yönden bakıldığında kuralların ve disiplinli davranışların sebebini anlıyorsunuz. Bazı postürler gerçekten zorlayıcıydı ve yer yer başımız döndü. Çok zorlandığımız noktalarda, Belinda’nın onaylayan ve sorun olmadığını hissettiren bakışları eşliğinde hareketi bırakıp matın üzerinden oturup bekledik. Bazı postürlerden önce ise kendisi ilk tekrarda yalnızca izlememizi, yalnızca iyi hissedersek denememizi söyledi.

İlk dersin deneyimiyle Belinda’ya birkaç soru yönelttim:

Başlangıç seviyesindeki biri olarak, düzenli Bikram yoga pratiği ile nasıl bir gidişat bekliyor bizi? Özellikle bedenin sıcağa ve neme adaptasyonu, esneklik, duruş, zihinsel odaklanma becerisi, nefes kontrolü ve genel sağlık bakımından örneğin?

Bikram Yoga’ya başlayan kişinin kişisel hedefleri ve önceliklerine göre eğitmenle seans sıklığı gibi konular görüşülüp en uygun koşullar yaratılabilir. Böylece düzenli olmak şartıyla kişi 1 ay kadar kısa bir süre içinde tüm bu konularda değişimler görebilir.

Bu pratik esnasında nefesin ne kadar önemli olduğu aşikar. Hangi bakımdan böyle olduğunu açıklar mısın?

Bikram yogada kullanılan nefesin işlevlerinden bir tanesi ders esnasında farkındalığı sürdürmek. Ayrıca sinir sistemini sakin tutmayı, hareket ve postürler sırasında beyne ve kaslara oksijen akışını düzenlemeyi sağlıyor.

Eda ile dövüş sporları ve CrossFit gibi çok farklı (hatta belki de yogaya zıt olan) spor ve fiziksel aktiviteler yapmamızdan dolayı, egzersizin en zorlayıcı kısmı esnasında veya onun hemen sonrasında nefes vermeye alışkınız. Dolayısıyla ilk Bikram Yoga dersimde nefes alış-verişlerin süresi ve sıklığını takip etmekte, postürler sırasında normal şekilde nefes alıp vermeye devam etmem gerekip gerekmediği konusunda zorlandım. Genel kurallar neler?

Sizin de denemiş olduğunuz gibi baştaki ve sondaki nefes egzersizinde ağızdan nefes alıp veriyoruz. Onun dışında dersin geri kalanında yalnızca burnumuzu kullanıyoruz. Ders esnasında bahsettiğim üzere 80/20 tekniğini kullanmakta fayda var. Yani çok derin nefes alıyoruz, postüre geçiyoruz ve aldığımız nefesin %20’sini ağzımız kapalıyken düzenli olarak burnumuzdan veriyoruz. 80/20 nefes tekniğini gerektiren postürlerde akciğerlerin oksijen dolu olması gerekiyor ki sağlam bir şekilde o postürde kalabilecek güce sahip olalım. Nefes önemli olduğu kadar her gün, her an doğal olarak yaptığımız bir şey olduğu için kolay olmasını bekliyoruz. Fakat nefesinle bağlantıya geçmek ve onu kontrol etmek pratik gerektiren bir şey. Dersinizin en başında bahsettiğim gibi, ilk ders çok yoğun gelebilir ve bu esnada bir takım bilgileri kaçırmak mümkün olabilir.

Genelde akciğer kapasitemi verimli ve nefesimi doğru kullandığımı düşünmüyorum. Ayrıca kendimi bildim bileli sindirim ve hormonal sistemimi etkileyen psikosomatik sorunlar yaşıyorum. Bu bakımdan düzenli bir  Bikram Yoga rutininden fayda sağlayabilir miyim?

Nefes konusu gerçekten sadece farkındalık ve pratik gerektiren bir şey. Bikram’ın başlangıç serisindeki birçok postür psikolojik, hormonal, fiziksel ve ruhsal bakımdan çok faydalı. Bir kere daha söylemek gerekirse, bunlar kişinin amaçları ve ne kadar zaman ayırdığına bağlı. Sabır ve süreklilik işin sırrı.

Stüdyonun duvarlarında bir takım öneriler asılı. Mesela dersten önce bol bol su için.” Bunların dışında bizim için başka pratik önerilerin var mı?

Fark ettiğiniz gibi oda sıcak ve nemli, yani terleyeceksiniz. Yeterli su içmek o kadar önemli ki! Ayrıca dersten yaklaşık 3 saat önce yemek yenmemesini öneriyoruz. Elektrolit dengesini korumak için vücudun kaybettiği suyu yerine koymak çok önemli. Stüdyoda önemli bir elektrolit kaynağı olan Hindistab  cevizi suyu var. Bu veya benzer seçeneklerden yararlanılabilir. Bunların dışında derse katılacakların daha erken gelmelerini tercih ediyorum. Böylece hem bu tip konuları konuşacak, hem de odadaki havaya alışmaları için zaman oluyor. Son dakikada yetişilen bir ders odaklanma sorunu yaratıp, daha zor bir derse sebebiyet verebilir. Benzer şekilde dersten sonra vücudu tekrar dengesine kavuşturan Savasana pozunda ihtiyaç duyduğunuz kadar beklemek de zihinsel, duygusal ve ruhsal olarak da yardımcı olacaktır.

Çok önemli olmayabilir ama merak ettim. Dersten sonra hangisi daha iyi: Sıcak, ılık veya serin bir duş mu?

Kişiden kişiye göre değişir. Soğuk bir duş daha ferahlatıcıymış gibi gelebilir fakat benim önerim suyun en azından ılık olması. Derste cildiniz ısınıyor fakat çekirdek ısınız 36.5 derecede kalacaktır, bu nedenle soğuk duş gerekli değil.

Kadınların adet dönemlerinde Bikram yoga yapmalarında herhangi bir sakınca var mı?

Üzerinde tartışılan bir konu bu ve pek çok kadın bu konuda endişe duyuyor. Bikram yoga adet dönemindeki semptomları hafifleten bir takım postürler içeriyor. En önemlisi bedenini dinlemen ve en ufak bir keskin acı hissetmen durumunda, o postürü bırakıp oturmak en doğrusu.

Bir metodolojiden bekleneceği üzere Bikram yoga ders sırasında konuşmamak, ders bitmeden odadan çıkmamak gibi kurallara uyma ve disiplin gerektiriyor. Bununla beraber, özellikle yeni başlayanların derste baş dönmesi veya bulantı gibi şeyler hissetmeleri doğalmış. Normal’ diyebileceğimiz baş dönmesi ve bulantıyı, dersten çıkmamızı gerektirecek tarzda ciddi bir şeyden nasıl ayırabiliriz?

Evet, odada her gün pek çok farklı fiziksel tepkilerle karşılaşabiliyoruz. Baş dönmesi ve bulantı genelde ya toksinlerin bedenden atılma süreciyle alakalı oluyor ya da bir postürün kişinin bedeninde bir tetiklenmeye işaret ediyor. Bu normal bir durum. Bikram Yoga eğitmenleri olarak aradaki farkı bilmeye ve duruma göre hareket etmek üzere eğitiliyoruz. Bu nedenle öğrencinin sakin olup eğitmeni dinlemesi çok önemli. Bizler yardımcı olmak için buradayız; hayatınızı dersten önce, ders esnasında ve sonrasında değiştirmenize yardımcı olmak için.

Eklemek istediğin bir şeyler var mı?

Genelde yeni katılımcıların Bikram yoganın kendilerine uygun olup olmadığını anlamaları için 5 derse girmelerini istiyorum. Her ikinizin de fark ettiği gibi ilk ders çok zorlayıcı olabilir ve Bikram sistemi herkes için en uygunu olmayabilir. Fakat bu deneyim hakkında net bir fikir sahibi olmak ve devam edip etmemeye karar vermek için en doğrusu 5 dersi tamamlamak.

Dersimiz bittiğinde, Eda ile daha tek kelime etmeden hem fikirdik: Bikram Yoga kesinlikle bize göre 🙂

Dünya hızla değişiyor ve bana öyle geliyor ki varlığımızı oluşturan beden, zihin ve elle tutulamayan diğer kısımlarını birleştiren, zorlayan ve dayanıklılığını arttıran bu tip “kontrollü challenge”lara kendimizi açmazsak, hayatta karşılaşacağımız kontrolsüz durumlarda ayakta kalma olasılığımız azalıyor. Bu nedenle izninizle tekrar şıp şıp terlemeye gidiyorum 🙂

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale