X

Kırmızı kalemlerimizi bırakıp, bizleri özgürleştirecek silgiler uzatalım birbirimize

Dünya Kadınlar Günümüz kutlu olsun. Keşke böyle bir gün takvimlerde hiç yer almasaydı, keşke 1857’de 129 kadın grev sırasında çıkan yangında hayatlarını kaybetmeseydi, keşke kadınlar erkeklerle eşit fırsat ve özgürlüklere sahip olsalardı, keşke bunca gelişmenin yaşandığı bir çağda hala kadının adı olsun diye çabalamak zorunda kalmasaydık. Ancak, bu gün artık anlamını yitirip doğal yollarla kadınlar haklarına kavuşuncaya kadar umudumuzu yitirmeyeceğiz ve yolumuza devam edeceğiz.

Kadın olarak dünyaya gelmek şahane bir şey. Ancak Simone De Beauvoir’in dediği gibi, “Kadın doğulmaz, kadın olunur.” Zira önce içine  doğduğu aile, sonra da toplum tarafından şekillendirilir bir kadın. Söz konusu “kadın” olunca, herkes kullanmaktan hiç çekinmediği birer kırmızı kalem alır eline. Önce kadının bedeninden başlanır, bir çizik, “Etek boyu şu kadar olmalıdır.” Bir çizik daha, “Kadın dediğinin kaşı gözü şöyle durmalıdır.” Daha küçük birer kız çocuğuyken utanma duygusuyla yetiştirilmiş, kıyaslamalara maruz kalmış ve kendi bedeniyle ne yapacağını bilemeyen, onu özgürce benimseyemeyen kadınlar hayatları boyunca kendi derilerinde rahat edebilmek için çabalamak zorunda kalırlar. 

Sonra o kırmızı kalemle kocaman bir çarpı işareti konur kadının dudaklarına, “Kadının sesi çok çıkmamalıdır.”  İhtiyaçlarını dile getirmek adeta erkeğe mahsusmuş gibi eğer bir kadın ihtiyaçlarını dile getirirse “mızmız” bir kız çocuğu ya da “dırdır yapan” bir kadın etiketiyle tanışır. Ve sırf bundan kaçmak için ya da sesi çıksa da duyulmadığını fark ettiğinden, ya artık kendinden vazgeçmesi gerekmektedir ya da ihtiyaçlarını giderebilmek için karşısındakini manipüle etme becerisini geliştirmek zorundadır. Ve bu durum, özellikle ikili ilişkilerde açık iletişime en çok zarar veren şeylerin başında gelecektir.

Daha sonra, bu kırmızı kalemlerle görev tanımları yazılır. Cinsiyetinden bağımsız olarak bir bireyin en temel ihtiyaçları olan yemek ve temizlik “kadının görev tanımları” arasında yerini alır. Bu görev tanımlarına her gün bir yenisi eklenir, ve bunlar onun asli görevi olduğundan emeği de değersizleştirilir.

Kurallarının biraz daha net olmasını beklediğimiz iş hayatında da aslında kırmızı kalemler yine hazır bekler kadınları. Cam tavan bu kırmızı kalemlerle çizilmiştir. Sonra bir de işleri “adam gibi” yapması beklenmektedir. Kendini kanıtlayabilmesinin yolu, dişil enerjisini bastırıp eril enerjisini parlatmaktan geçmektedir. Bundandır ki, hem kadın hem erkeğin eril enerjileriyle katıldığı iş hayatı giderek empati, sağduyu, sebat ve uyumdan uzak bir hal almaktadır. 

Kadınla ilgili en çok konuşulan “doğurmak” konusunda ise, kırmızı kalemler diğerlerinden de keskindir. Zira bir kadının mevcudiyeti tamamen buna bağlıdır. Bir erkek baba olmadığı için asla “yeterince erkek değil” diye nitelendirilmezken, bir kadın ancak doğurduğunda “yeterince kadın” madalyasına kavuşur. Adeta bu bir tercih değil, varoluşunun tek sebebidir. Halbuki doğursun ya da doğurmasın her kadın zaten hayatının en az bir  döneminde annelik yapar. Bu dişil enerjinin doğal yansımasıdır, dişil enerji besler, büyütür, olgunlaştırır.

Sonra o kırmızı kalemle gider saatin üstünde bazı işaretlemeler yapılır. “Bu saatten sonra” kadının olabileceği yerler belirlenir. Bir kadınla bir erkeğin 24 saati bile eşit değildir. Her saatte, her yerde olabilmeyi herkes için güvenli hale getirmek için çabalamak yerine kadınların 24 saatinden çalmak çok daha kolay bir yoldur belli ki. 

Hayatın her alanında hepimizin deneyimlediği ya da şahit olduğumuz bu çizgileri tanımlamaya devam edebiliriz, liste uzar gider. Ancak çok önemli bir konuya dikkat çekmek isterim; bu kırmızı kalemler sadece erkeklerin ellerinde değil! 

Kendi deneyimlerimden yola çıkarsam, 12 yıllık iş hayatımda, en büyük desteği de kadınlardan aldığımı, en büyük zararı da kadınlardan gördüğümü söyleyebilirim. Yani istersek birbirimizi yükseltme, istersek de aşağı çekme gücüne sahibiz. Ve bu gücümüzü neden yıkıcı değil de destekleyici şekilde kullanmayı tercih etmeyelim ki?

Bazı kadınlar kendi tercihlerinden ötürü ya da maruz kaldıkları haksızlıklardan yola çıkarak başka kadınlara içerleyip adeta yorgunluklarının bedelini onlara ödetmeye çalışabiliyorlar. Bunun çok kötü niyetlerle ve kıskançlıkla yapılması da söz konusu, farkında olunmaksızın yapılması da. Ancak her türlü, kendi yaşadıklarımızdan yola çıkarak birbirimize kırmızı kalemlerle yaklaşabiliyoruz. Bir yandan bizlere konan sınırlardan şikayet ederken, bir yandan hemcinslerimize yeni sınırlar çizmenin peşinde koşabiliyoruz.

Halbuki ihtiyacımız, önce kendi hayatımızdaki, sonra da diğer kadınların hayatlarındaki kırmızı çizgileri silmek. 

Bugün lütfen hepimiz kendi elimizdeki kalemleri fark edelim. “Acaba kendi korkularım yüzünden başka bir kadının kariyer yolunda önüne engeller koyuyor muyum?”, “Ben çocuk sahibi olmayı tercih ettiğim için diğer kadınlardan daha üstün olduğum yanılgısına düşüyor muyum?”, ya da “Ben çocuk sahibi olmayan biri olarak anne olan birine empati yapmadan yaklaşıyor muyum?”, “Ben özgürce yapamadığım bir şeyi başkası da yapamasın diye onu kınıyor muyum?” Kendimize sorabileceğimiz bu soruları çoğaltmak mümkün. 

Dişil enerji çok güçlü bir enerjidir. Kişisel farkındalığımız, öz-şefkat, güven inşa etmek, uyum sağlamak, birleştirici olmak hep dişil enerjinin konularıdır. Bu gücümüze sahip çıkarak ellerimizdeki kırmızı kalemleri bırakalım ve bizleri o çizgilerden özgürleştirecek olan silgileri uzatalım birbirimize. Birbirimizi destekledikçe kendi yollarımızı da açacağımızı fark edelim. Kadın olmanın kolektif enerjisini kullanmaya her zamankinden daha çok ihtiyacımız var. Kutlamaya gerek kalmayana dek Dünya Kadınlar Günümüz kutlu olsun.

İlginizi çekebilir: Düşüncelerimizi esnetmeliyiz: Siyah ve beyaz iç içe olabilir

Ceyda Tepret: İstanbul Teknik Üniversitesi İşletme Mühendisliği bölümü mezunudur. Koç Üniversitesi’nde MBA eğitimi alıp, Madrid’deki IE Business School’da International MBA programında eğitimini tamamlamıştır. Pazarlama alanında bir kariyer tercih etmiştir ve bu alandaki çalışmalarına devam etmektedir. İnsan davranışları ve psikolojiye duyduğu ilgi onu koçluk eğitimi almaya yöneltmiştir. ICF sertifikalı profesyonel bir koç olarak, danışanlarına kendi yolculuklarında destek vermektedir. Pazarlama profesyoneli kimliğiyle marka hikayelerinin, profesyonel koç kimliğiyle de insan hikayelerinin peşindedir.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.



21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?



İlgili Makale