X

Kırgınlık kalbe yarar mı hiç?

İster istemez bazen beklentiye giriyoruz. Beklentimiz karşılanmayınca da kırılıyoruz. Camdan bardak mıyız da kırılıyoruz!

Aslında ne yapıyorsak kendimiz, kendimize yapıyoruz.

Beklentiye girme

Olası hayal kırıklıklarından, kırgınlıklardan koru kendini. Çok basit gibi görünüyor; ama gel gör ki hayatın içinde beklentisiz olamıyoruz. Peki ne yapacağız?

Ben kendime bir slogan buldum bunu sık sık tekrar ediyorum, rahatlıyorum:

”Beklenti yok, hayal kırıklığı yok.”

Kalbimi kırgınlıkla doldurmaya hiç ihtiyacım yok. Sevgi olsun yeter zaten. Sevginin gücünü hissetmek, sevgiyi beslemek varken neden kırgın kalayım?

Dağ dağa küsmüş… O dağı kendimden, kendimi ondan nasıl uzak tutayım?

Hem atalarımız dememiş mi; Dağ dağa kavuşmaz insan insana kavuşur diye. Ne güzel söylenmiş. Manası; insanlar, dağlar gibi yerinden kımıldamayan cansız varlıklar değildir. Dostlar, tanışmış olanlar birbirlerinden ne kadar uzağa düşmüş olurlarsa olsunlar ve buluşmaları ne kadar güçleşmiş bulunursa bulunsun kavuşabilirler.

Dostlar, aralarında ne geçmiş olursa olsun yine de kavuşabilirler.

Peki madem biz yerimizde sabit değiliz. Adım atmaya neden bu kadar isteksiz, kırgın kalmaya neden bu kadar istekliyiz? Adım atınca yaklaşıyoruz birbirimize değil mi?

Belki de süreçte fark edeceklerimiz vardır.

Belki de bize yapıldığını zannettiğimiz ve kırıldığımız şeyi, biz de bir başkasına yapmışızdır; ama yaptığımızı çoktan unutmuşuzdur. Henüz yapmamış olsak bile, gün gelir biz de bize yapılan ve kırıldığımız şeyi başkasına yapabiliriz. Belki de, ancak o zaman anlayabiliriz; asla yapmam dediğimiz şeyi pek de güzel yaptığımızı.

İlgili yazı: Hayatında ne oluyorsa sebebi sensin!

Bu da bu hayat okulunun öğretme şekillerinden biri olsa gerek.

Kırgınlıkları unutun gitsin

Kısacası; boşverin kırgınlıkları. Olanlar, karşınızdaki kişiden sebep olmadı, olanlar kendinizden, beklentiye girmenizden oldu. Bu gerçekle yüzleşebilir misiniz? Sorumluluk alıp kendi kendinizi kırdığınızı kabul edebilir misiniz?

İnşallah…

Niyet ettim beklentide olmamaya, kırgın olmamaya,

Gönüllerde sevgiyi çoğaltmaya aşkla.

Selam olsun tüm kırgınlara, küslere,

Vesile olsun bu yazım barışmaya, sarılmaya aşkla.

Hande Akın: 5 Şubat 1977 İstanbul doğumluyum. Şişli Terakki Lisesi’nde okudum. Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo-TV Sinema Bölümü’nden mezun oldum. 15 yıl reklam sektöründe prodüksiyon ve müşteri ilişkileri yöneticilikleri yaptım. 28 yaşlarında başlayan sorgulama, kendimi keşfetme, tanıma, anlama maceramda 33. yaşım milat oldu. Reklamcılıkla vedalaştım. Aldığım ve almakta olduğum sayısını artık hatırlamadığım pek çok eğitim, seminer oldu. Kişisel gelişim alanında yaşam koçluğu yapmaya başladım yıl 2010... “Ben zamanı”nın kurucusuyum, Bu slogandan hareketle; EFT (Duygulardan Özgürleşme Tekniği), REGRESYON, Ezoterik şifa teknikleriyle harmanladığım kalbimin rehberliğinde özgün bireysel seanslarımın yanı sıra kişisel gelişime dair eğitimler, seminerler veriyorum. Kadın Olmak ve AŞK’a gel özellikle dişil enerji üzerine çalıştığım workshoplarım. İlham veren, motive eden, umudu yeniden yeşerten kitlelere özel konuşmalar yapıyorum. Kitabım “Kadın Olmak” 2014’te çıktı. 2015 ve 2016 yıllarında televizyon programı hazırlayıp, sundum. Akışta kalma deyimini içselleştirerek yapabildiğimce teslimiyetle gelişmek ve geliştirmek bana keyif veriyor. Birbirimizden öğrenerek, birbirimize destek vererek geliştiğimize, hepimizin birbirinden ilham aldığına ve her bireyin kendini şifalandırabileceğine inanıyorum.
İlgili Makale