Kırgınlık en çok size zarar verir: Yıkıcı duygularla baş etmenize yardımcı olacak 11 öneri
“Kırgınlık, içtiğiniz zehrin düşmanlarınızı öldürmesini ummaktır.”
Nelson Mandela
Herkesin çevresinde kırılgan/alıngan en az bir kişi vardır. Bazen o kişi sizsinizdir. Duygusal kırgınlık, yaşanılan haksızlık nedeniyle ortaya çıkan acı verici bir gücenme (darılma/içerleme/küsme) halidir ve kin tutma ile nefretin temelini oluşturur. Tiksintinin, üzüntünün ve şaşkınlığın; korku, öfke ve hayal kırıklığı ile birleşmesidir.
Toplum içinde aşağılanma, sürekli ayrımcılığa veya önyargıya maruz kalma, duygusal olarak kullanılma, tanınmama, kıskançlık gibi durumlar kırgınlığın nedenlerindendir. Belki birisi kaba, incitici şeyler söylemiştir, düşüncesizce davranmış veya küskün bireyin gönlünü almak konusunda yeterince şey yapmamıştır. Bunu deneyimleyenler, haksız olayla ilgili düşüncelerini ve hislerini sürekli olarak tekrarlar ve çoğu zaman affetmeyi ve devam etmeyi, farkında olmadan reddederler.
Gerçek şu ki, oldukça evrensel ve yinelenen bir his “gücenmek” ve hiç kimse onu hissetmekten muaf değil. Hepimiz yaşam mücadelesi halindeyken, birbirimizin varoluş hallerini kabul etmemiz bazen zorlaşabilir. Kendini tanımayı göz ardı eden tarafımız için kırgınlık duygusu, bir şeylerin ters gittiğinin de habercisidir. Çoğunlukla, baktığımız yerden, bir şey yanlış veya adaletsiz görünmektedir ve değişmesi gerekir, ancak bazı zamanlarda, sorunun kendisi koşullar ya da karşıdaki kişi değil, bizim ona verdiğimiz tepkidir.
Kronik kırgınlık aslında bir savunma mekanizmasıdır; ego, ne kadar kırılgan olursa, savunmasını güçlendirmek için daha fazla kırgınlığa da alan açar. Bu savunma hali; öğrenmekten, hakikatten ve akıldan daha önemli duruma gelir zamanla. Dolayısıyla kırgınlık, düşünmeyi büyük ölçüde bozar. Kişi, muhatabını küçümser, onaylayabileceği olaylara ve kişilere karşı önyargı oluşturur ve diğer bakış açılarını kavrayamaz. Düşünceleri, duyguları gerçeklerden ayırt edemez. Uzun süre boyunca küskünlüğe ve onun yarattığı öfkeye tutunmak, bir dünya görüşü veya yaşam biçimi olur. Bu kişiler, kırılgan egolarını korumak için başkalarını değersizleştirmek zorunda olduklarından, yakın ilişkilerindeki kronikleşen duygudurumları, kaçınılmaz olarak bir tür sözlü veya duygusal tacize de yol açabilir.
Kırgınlığı takıntılı bir şekilde hissetmek, özellikle aşağıdaki şekillerde size zarar verebilir…
- Gücenmek, küçümsemek, öfke ve acı gibi diğer olumsuz duygular beslemek psikolojik yapınıza zarar verir. Bu tür duygular üzerinde durmak, zihninizi altüst eder. Dahası, kırgın kalmak, her şeyi negatif yönleriyle algılamanıza sebep olur. Bu, önünüze çıkan fırsatları görmenizi de önemli ölçüde engelleyecektir. Yaşamınızın geri kalanında, bir kaygı denizinde yaşamanıza neden olacaktır.
- Kırgınlık ve acı, vücudunuzun hormonal sistemlerine de müdahale eder. Aşırı streste olduğu gibi, tüm vücudunuza yayılan bir etkiye sahiptir. Olumsuz duyguların bağışıklık sisteminizi etkilediği ve aynı zamanda hastalıklara yatkın olmanızı sağladığı artık modern tıbbın da kabul ettiği bir gerçektir.
- Kırgın kalmak, sonunda kişiliğinize zarar verip arkadaşlıklarınızı ve aile üyelerinizle olan ilişkilerinizi etkileyecektir. Sizi, kimsenin zaman geçirmek veya etkileşim kurmak istemeyeceği bir kişiye dönüştürecek ve kendinizi daha da boş ve yalnız hissetmenize neden olacaktır. Bu tür yalnızlık da ne yazık ki bilgece yaşanan bir yalnızlık değildir, çünkü aslen siz, kendinizle iletişim kurmaktan zevk alamayan birine dönüşmüşsünüzdür.
- Gücenme ve öfke duyguları yanlış bir güç duygusu verdiğinden ve sağlıklı bir ifade biçimini teşvik etmediğinden, kırgınlıklar kişiyi yavaş yavaş sarhoş edebilir; bu duygular kontrol edilemediğinde ve nefrete dönüştüğünde tehlikeli hale gelebilir.
Görüldüğü gibi, kırgınlık duygusunun bıraktığı hasar oldukça gerçek. Bu sorunlarla uğraşıyorsanız, bir adım geri atın ve şimdiye kadar hayatınızı nasıl etkilediğini değerlendirin. Buna sonsuza dek bir son vermek istemez misiniz? Neyse ki, bu tür yıkıcı duyguları sınırlandırmanın ve hatta ortadan kaldırmanın çeşitli yolları var…
- Kırgınlığınızın altında yatan duyguyu bulun. İnsanın, kendisini duygu ve düşünceleri ile etiketlemesi en büyük engelidir. Oysa duygular ve düşünceler geçicidir. Kişisel farkındalığınız için mindfulness ve meditasyon pratikleri yapabilir, içinizdeki duyguları oldukları gibi yargılamadan kabul etmeyi öğrenebilirsiniz. Kabul etmek ve her seferinde duygularınızla yüzleşmek en önemli adımdır; hayata bu farkındalıkla devam edebilmek, kendinize verebileceğiniz çok güzel bir hediyedir.
- Bırakmanın neden zor olduğunu düşünün. Kırgınlıktan uzaklaşmayı düşündüğünüzde hangi duygular ortaya çıkıyor? Bu duygudan kurtulmak, kişinin kimliğini kaybetme korkusunu tetikleyebilir, özellikle de kırgınlık uzun süre hissedildiğinde.
- Mantıklı olun. Kırıldığınızda ve kızgınlıkla baş ettiğinizde, zihninizi duygularla kirletme eğiliminde olursunuz. Genellikle duyguları abartır ve nedenlerin bazı kısımları hayali olarak kurgularsınız. Hislerinizden çok, kendinize ne düşündüğünüzü sorun. Zaten gerçek bir üzüntü ile uğraşıyorsunuz, bu süreçte kendinize daha da fazla acı yaratmayın.
- Kendinize şefkat gösterin. Bazen uzun süre kırgınlığa tutunanlar, öfke veya pişmanlık gibi kırgınlıkla ilişkili duyguların da bir güvenlik veya tanıdıklık duygusu sağladığını fark ederler. Savunma mekanizmaları, kısa vadede kişiye yararlı olup daha iyi hissetmelerini sağlarken, uzun vadede zarar verir. Şefkat ise bu zararın anlaşılabilmesini sağlar.
- Empatiyi keşfedin. Kırgınlığa neden olan kişi ya da eylem, bir yanlış anlaşılmaya dayandığında ya da incitici olan kişi ne yaptığını anlamadığında, olayları onların bakış açısından görmeye çalışmak, olumsuz duygularınızı azaltmaya yardımcı olabilir.
- Minnettarlığınızı geliştirin. Kırgınlık duyguları patlamaya başladığında, minnettar olduğunuz şeyleri listelemeyi deneyin. Ayrıcalıklı veya şanslı olduğunuz yönlere odaklanmak, gücenme duygularının kök salmasını zorlaştırabilir.
- Güvenilir, yargılayıcı olmayan bir yakın arkadaşınız veya aile üyeniz varsa, onlarla konuşun. Bilgileri sır olacak saklayacaklarından emin olduğunuz insanlar olmalı, gelecekte sizi veya diğer tarafı yargılamamalılar.
- Affedin ve unutun. Bunu söylemek yapmaktan çok daha kolay. Size yapılanlara verdiğiniz tepkilerin, aslına varoluşunuzu oluşturduğunu söyleyebiliriz. İstediğiniz gibi tepki verme gücüne sahipsiniz. Bunu sizden kimse alamaz. Verdiğiniz tepkinin, bir sonraki gün, sizde istenmeyen izler bırakmayacak olan tepki olmasını seçebilirisiniz.
- Nedeni ortadan kaldırın. Çoğu zaman, asılı kaldığımız acının, bizi gelecekteki benzer zararlardan koruduğuna inanırız. Ancak bu yanlış bir muhakemedir. Sadece daha fazla soruna neden olur. Eğer affedemiyor ve unutamıyorsanız, nedenini ortadan kaldırın. Size haksızlık eden bir arkadaşsa, ilişkiyi bitirin. Eğer başka bir ilişki ya da durum ise uzaklaşmanın yollarını arayın.
- Başkalarını herhangi bir yanlış için affetmeyi zor bulanlar, terapiden fayda görebilirler. Belirli bir bireye veya duruma karşı kızgınlıklarının nedenlerini anlamak isteyenler, bir terapistin yardımıyla olayı yeniden ziyaret edip üstesinden gelmenin kapılarını açabilirler.
- Temel olarak, küskün insanlar geçmiş yerine şimdiye odaklanmayı öğrenmelidir. Yalnızca geçmiş deneyimler hakkında düşünmek, onları özgür bir hayat yaşamaktan alıkoyar. Bununla mücadele etmek için yeni projeler ve ilişkiler başlatmaya odaklanmaları gerekir. Yeni bir psikolojik gerçeklik yaratmak, verilen tepkinin çıkarınıza olmasını seçmek, olumsuz duygularınızdan kurtulmanızı sağlar.
Sonuçta duygusal kırgınlığın, kimsenin yaşamayı hak etmediği dipsiz bir çukur olduğunu söyleyebiliriz. Hayatın bize sunduğu fırsatlardan yararlanmalıyız. Özgürlüğe, mutluluğa, huzura ve onurlu yaşamaya bizleri götürebilecek birçok yol yaratmak ellerimizde…
Kaynaklar
Robert Enright Ph.D.-Why Resentment Lasts and How to Defeat It
Mark Sichel- Forgiveness- 10 Ways to Letting go of Resentment
Nick Ortner- The Tapping Solution for Manifesting Your Greatest Self
İlginizi çekebilir: Daydreaming: Gündüz düşlerinin pozitif etkileri