Kimlik ve benlik ekseninde müziğin “öz”ümüzle olan ilişkisi
Müzik, kimlik ve benlik ilişkisi uzun yıllardır araştırılan bir konu. Müzik, kimliğimizi nasıl var ediyor veya tanımlıyor, peki benlik dediğimiz “bize ait olan öz” müzikle nasıl bir ilişki halinde?
Konu oldukça derin ve pek çok alanın yorumunu gerektiren cinsten. Bizler dinleyici veya müzisyen olarak işitsel deneyimlediğimiz bu alandan nasıl etkileniyoruz? Müzikle uğraşmak, enstrüman çalmak, hangi müzikleri dinlediğimiz, estetik deneyimlerle ilgisi olduğu kadar benliğimizle yani “öz”ümüzle de alakalı.
Öncelikle doğduğumuz ilk andan yetişkinlik sürecine kadar farklı kimlikler ediniriz. Kimlik dediğimiz “adlandırma” bizleri tanımlar. Kimliklerimiz statik yani durağan, olmuş veya bitmiş değildir. Her dönem yenilenebilen, zaman zaman değişebilen, farklı yönlere gidebilen mobil bir süreçtir. Kimlikler bizi sosyal dünyaya entegre eder ve aynı zamanda sosyal dünyada bizi tanımlar.
Bu durum müzik deneyimi için de geçerlidir. Müzik ve müziğin içinde deneyimleyebildiğimiz “estetik” insanın içsel deneyimini ve benliğini kurabilmesinde önemli bir güçtür.
Bireyler belli başlı kimliklere sahip oldukları gibi o kimliğin yarattığı, kurduğu sosyal çevrenin de içinde olurlar. Müzik seçimlerimiz, dinlediğimiz veya yöneldiğimiz müzik alanları içinde bulunduğumuz sosyal çevreyi de yansıtır. Bu nedenle müzik, kimlik ve benlik iç içe geçmiştir.
Çoğu zaman dinleyici olarak dinlediğimiz müziklerin bizleri yansıttığını hissederiz ve hissettiğimiz bu duygu bizi mutlu eder. Örneğin caz müzik seven, dinleyen bir dinleyici için caz müziğin tınıları, enstrümanları, melodi ve sanatçının yorumu o kişiye büyülü gelir, kişiyi farklı evrenlere ve farklı düşüncelere sürükler. Kısaca müziğin yarattığı bu büyü, müzik devam ettiği süre boyunca benlikle özdeşleşir ve kişiyi kendiyle baş başa bırakır. Bu nedenden dolayı bu süre bir terapi gibidir. Uzun sürmeyen, sıkmayan ve kısa bir süre boyunca kişiyi iyileştiren etkisi de vardır.
Bir dinleyici olarak hangi müziği seçtiğimiz veya bir müzisyen olarak hangi enstrümanı seçip ne tür müzik yaptığımız ise sahip olduğumuz kimlikle alakalıdır. Mesela pop müzik icra eden bir pop müzik sanatçısı, popüler kültürün yarattığı “estetik”ten ve popüler kültürün yarattığı dinamiklerden etkilenir. Rock müzik icra eden bir sanatçı ise Rock müziğin altında yatan düşünceden etkilenir, Rock kültürünün benimsediği kıyafetleri benimser ve bu türün müziksel formlarını benimser.
Dinleyici için de aynı şey geçerlidir. Kişi kendi estetik algısı, kendi beğenisi ve kendi kimliğiyle özdeşleşen müziğe yöneliyor. Bu süreçte müzik, kişinin kendini zaman içinde tanımasına ve kendini bulmasında rol oynuyor. Müzik bu yüzden sadece sese dayalı bir üretim değildir. İşitsel bir üretim olduğu kadar sosyal ve psikolojik bir üretimdir. Kişinin içsel yolculuğunda da bir parçasıdır. Müziğin, ayrıca geliştirilebilen bir deneyim olan estetik da farkındalığı geliştiren bir etkisi vardır.
Bu hafta müzik, benlik ve kimlik ekseni üzerinde durduk. Bu üç kavram birbiriyle uzak alanlar gibi algılansa da sosyal hayatımızı tanımlamamızda önemli rol oynar. Bununla birlikte içsel yolculuğumuzda da bizlere eşlik eder. Flow Radyo olarak, müziğin bu güçlü etkisinin farkında olup müziğin büyüsünden faydalanmanızı öneririz.
İlginizi çekebilir: Caz ve zihin iletişimi