X

Kilo vermenin matematiği: Vücutta yakılan yağlar nereye gider, şok diyetlerle hızlı kilo vermek mümkün mü?

Her ne kadar şok diyetler, mucizevi kilo verme yöntemleri ve alternatif zayıflama yöntemleri –özellikle de havalar ısınırken- pek çoğumuzun sıklıkla duyduğu konseptler olsa da; yalnızca çok azımız kilo vermenin matematiğini biliyoruz. Diğer yandan daha küçük bir azınlık, vücutta yakılan yağların nereye gittiği konusuna hakim. Kilo vermek = yağ yakmak denkleminden yola çıkacak olursak; vücutta yakılan yağların enerjiye ya da kasa dönüşüyor olduğunu ya da vücuttan boşaltım yoluyla atıldığını düşünüyor olabilirsiniz. Ne var ki, bu durum tamamen bir yanlıştan ibaret olmakla birlikte, bu eşitlik tüm kimyasal reaksiyonların temelinde yer alan kütlenin korunumu kanununa da ters.

Peki vücutta yakılan yağlar nereye gider? Doğru cevap kas veya enerjiye dönüşmek ya da boşaltım yoluyla atılmak değilse nedir? Cevap sizi biraz şaşırtacak. Avustralyalı bilim insanları Ruben Meerman ve Andrew Brown’un konuyla ilgili araştırmasına değinmeden önce, yemek yemekten yağ yakımına kadarki süreçte vücutta neler olduğuna bir göz atalım.

Yemek yediğimizde vücudumuzda neler olur?

Herhangi bir şey yediğimizde vücudumuza giren besinler, vücudumuzun enerji ihtiyacını karşılamak için kullanılır. Yediklerimiz sindirim sistemi boyunca ilerlerken, vücudumuz besinleri emer ve yaşam için gerekli olan enerjiye dönüştürür. Artıklar bağırsaklar üzerinden boşaltım sistemine gider ve vücuttan atılır.

Peki ya öğün atlıyorsak, atıştırmalıklarımız vücudun enerji ihtiyacını karşılayacak yeterlilikte değilse ve hareket etmeye devam ediyorsak ne olur? İşte “yağlar” tam da bu noktada devreye girer; vücudumuz tükettiğimiz protein ve karbonhidratlardan arta kalanları bu “zor durumlar” için yağ olarak depolar ve bu yağlar ihtiyacımız olan anlarda enerjiye dönüşmek için bekler.

Yağ hücresi nedir?

İnsan vücudundaki yağ hücreleri çocukluk ve ergenlik döneminde gelişirken, sonrasında miktarı sabit kalır. Yağ dokuyu oluşturan bu hücreler, vücutta metabolizmadan vücut ağırlığına kadar pek çok süreçte rol oynayan hormonların dengelenmesinden sorumludur.

İnsan vücudundaki yağ hücrelerinin sayısı belirli olduğu için, kilo almak aslında daha fazla yağ hücresi üretilmesi anlamına gelmez. Besinlerden aldığımız yağ ile bu hücreler genişleyerek daha büyük depolar haline gelir ve depolanan yağlar kullanıldıkça depolar yeniden küçülür. Yağ dokuları içerisinde depolanan yağlar vücutta trigliseritler olarak kullanılır.

Yağ yaktığımızda ne olur?

Genel kanının aksine, yakılan yağlar doğrudan enerjiye ya da sihirli bir şekilde kasa dönüşmez, diğer yandan katı atık olarak dışarı da atılmaz. Ne var ki, kütlenin korunumu kanununa göre başka bir maddeye dönüşmesi de şarttır. Çünkü kütlenin korunumu kanununa göre, kimyasal reaksiyonlarda, atom sayısı korunur, bunun yanında tüm atomların kütlesi de korunmalıdır.
Bitkisel ve hayvansal yağların ana bileşeni olan trigliseritler, karbon, hidrojen ve oksijen moleküllerinden oluşur. Enerji üretimi için trigliseritler oksijenle yakılır. Trigliserit oksidasyonu sonucunda ortaya en çok çıkan ürünler ise karbondioksit ve sudur.

Vücutta yakılan yağlar nereye gider?

Vücutta yakılan yağların nereye gittiği sorusunun cevabını; gittiği sörf tatilinde fazla kiloları olduğunu fark eden ve sonrasında yaklaşık 15 kilo verdiğinde cevabın peşine düşen Ruben Meerman’ın gizemi çözmek için University of South Wales’ta araştırmacı Andrew Brown’la birlikte yürüttüğü bir dizi araştırmadan öğrenebiliriz.

İkilinin New South Wales Üniversitesi’nde yaptıkları ve 2014 yılında British Medical Journal’da yayınlanan araştırmanın sonuçlarına göre; yağ yakım sürecinde oluşturulan yan ürünlerin pek çoğu solunum yoluyla atılıyor. Meerman ve Brown’un hesaplamalarına göre yakılan yağların %84’ü karbondioksite dönüşerek akciğerler aracılığıyla, geri kalan %16’sı da suya dönüşerek idrar, ter, nefes ve diğer beden sıvılarıyla atılıyor. Detaylı incelemek isteyenler için yağ yakımının kimyasal formülü şöyle:

C55H104O6+78O2 –> 55CO2+52H2O+enerji
Yağ (kg) + Oksijen (kg) Karbondioksit (kg) + Su (kg) + Enerji (cal)

Araştırmacıların yaptığı hesaplamalara göre, 10 kilogram yağ yakıldığında, bunun 8,4 kilogramı karbondioksit olarak solunumla, kalan 1,6 kilogramı ise sıvı olarak atılıyor.

Formüle göz attığımızda, yakılan yağların nereye gittiği konusunu biraz daha iyi anlayabiliyoruz. Kimyasal yağ yakım reaksiyonunun sonunda çıkan “enerji” bileşeninin aslında atom cinsinden değil, kilojul ya da kalori olarak hesaplanıyor olması da, soruya verilen yanlış cevapların nedenini açıklar durumda.

Bu araştırma bize ne anlatıyor?

Yağ yakımı her ne kadar zor olursa olsun, aslında nefes almak kadar doğal bir süreç. Sindirdiğimiz tüm karbonhidratlar karbondioksit ve suya çevriliyor. Proteinlerin kaderi de karbonhidratlarla aynı; üreye dönüşen küçük bir kısmı hariç. Yani kolona sindirilmeden ulaşan tek içerik olan lifler dışında çiğnediğiniz her şey kan dolaşımına katılıp organlara giderken, solunumla atılana kadar orada kalıyor.

Bu araştırmadan çıkarabileceğimiz öncelikli ders; kısa sürede çok kilo vermeyi vaat eden diyetlerin aslında gerçekçi olmaması. Çünkü solunum, yediklerinizle -ya da yemediklerinizle- etikileyebileceğiniz bir süreç değil. Diğer bir deyişle bir gün içerisinde verebileceğimiz kilo miktarı sınırlı.

Bir kişinin ortalama vücut ağırlığını 75 kilogramdan hesaplayacak olursak; bu kişinin dinlenme metabolizma hızı günde ortalama 590 gram karbondioksit üretiyor. Kullanacağınız herhangi bir takviye ya da besin de bu rakamı değiştiremiyor.

Yediklerimizin hiç mi önemi yok?

Tabii ki yediklerimiz önemli, hatta yiyecek seçimlerimizin vücudumuzun nasıl göründüğü üzerinde çok büyük bir etkisi var. Besin seçimlerimiz yağ yakım sürecinin kimyasında herhangi bir şeyi değiştiremiyor olabilir; ne var ki ne kadar dengeli ve düzenli beslendiğimiz, asitli ve şekerli gıdaları ne kadar tükettiğimiz ve vücudumuza aldığımız karbon miktarı, sonrasında vücudumuzun “yakması gereken” karbon miktarını belirleyen temel etken.

Peki nasıl kilo vereceğiz?

Eğer yağlar karbondioksite dönüşüyorsa, daha çok nefes alıp vermek kilo vermemize yardımcı olur mu? Maalesef hayır. Ancak vücudunuzdan daha çok karbondioksit atmanın ya da diğer bir deyişle vücutta üretilen karbondioksit miktarını artırmanın etkili bir yolu var: Kaslarınızı çalıştırmak.

Araştırmacılar Ruben Meerman ve Andrew Brown bu konuya şöyle cevap veriyor: “Kilo verme süreci sancılı olsa da fazla kilolardan kurtulmak için formülün kendisi aslında gayet basit: Ya daha az karbon temelli yiyecekler tüketeceğiz ya da vücutta birikmiş fazla karbonu atmak için daha fazla egzersiz yapacağız.”

Araştırmanın yürütücülerinden Ruben Meerman’ın konuyla ilgili TED konuşmasına göz atmak isterseniz:

Kaynaklar:
Popular Science
The Conversation
Fitness Mercola
Evrim Ağacı

Merve Uvut: Meraklı, detaylara takıntılı, ince işçiliğin hayranı. Merak etmekle kalmıyor; araştırmayı, öğrenmeyi ve öğrendiklerini paylaşmayı seviyor. Uplifers'la birlikte yeni şeyler deneyimlemeye, öğrenmeye ve büyümeye devam ediyor.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale