X

Dr. Mark Hyman’a göre vücudun kilo vermeye direnmesinin 3 nedeni

Bazen doğru yiyeceklerle dengeli bir şekilde beslenmek ve egzersiz yapmak gibi sağlıklı yaşam alışkanlıklarına rağmen kilo vermekte zorlanabiliriz. Hatta birçok insan bu dertten muzdarip ve kendisine “Her şeyi doğru yapmama rağmen neden kilo veremiyorum” diye soruyor. Amerikalı Doktor Mark Hyman, birçok faktörün kilo verme direncine katkıda bulunabileceğini, bu noktada özellikle hormonal dengesizliklerin ele alınmasının kilo vermeye yardımcı olabileceğini söylüyor. Hyman’a göre söz konusu kilo verme direnci olduğunda üç büyük hormonun dengesizliği karşımıza çıkıyor: Tiroid, kortizol ve cinsiyet hormonları.

Kilo vermekle mücadele etmenizin üç büyük sorumlusu

Dr. Mark Hyman eğer kilo vermekle mücadele ediyor ve bu konuda çok zorlanıyorsanız, kilo vermeye karşı direncinizin gizli nedenleri olabileceğini söylüyor. Buna göre kilo verme direnciniz, ne yediğiniz veya ne kadar egzersiz yaptığınızla hiçbir ilgisi olmayan birçok faktöre bağlı olabilir. Bunlardan bazıları beslenme durumunuzdaki dengesizlikler, virüs enfeksiyonlarından kaynaklanan kronik iltihaplanma, metabolik problemler, toksinler ve çevresel faktörler, sızdıran bağırsak sendromu, mikrobiyomunuz, metabolizmanız, hatta genleriniz gibi şeyler… Burada özellikle genelde gözden kaçabilen şey ise hormonal dengesizlikler.

Söz konusu hormonlar olduğunda, olası bir dengesizlik iltihaba neden olarak kilo alımına yol açabilir. Kronik hastalıkların, yaşlanmanın, biz yaşlandıkça ters giden hemen her şeyin itici gücü bu ve çok fazla insülindir. Yani insülin direncinden söz ediyoruz. İnsülin, temelde yağ depolama hormonudur. Bununla birlikte insülini düzenlemek için edinebileceğimiz alışkanlıklar da var. Detaylı bilgi için ilgili yazımızı inceleyebilirsiniz: Sıkı dur insülin direnci, ben geliyorum!

Ama Dr. Hyman kilo verme direnci noktasında, insülinin ötesindeki şeylere de dikkat çekiyor. Peki acaba diğer hormonlar kilonuzu ve sağlığınızı; tiroid, stres ve cinsiyet hormonlarınızı nasıl etkiler?

1. Düşük tiroid fonksiyonu

Daha önce de belirttiğimiz gibi, kilo verme direncinin yaygın nedenlerinden biri tiroid hormonu dengesizlikleri. Hyman bunun ciddi bir sorun olduğunu, çünkü tiroidin kömür madenindeki kanaryaya benzediğini söylüyor: “Tiroid, her türlü çevresel toksine, beslenmemizdeki strese ve glütene karşı süper hassastır. Ve düşük tiroid fonksiyonu, 5 kadından 1’ini ve 10 erkekten 1’ini etkileyecek kadar yaygındır. Daha da kötüsü, bu vakaların yarısının teşhis edilemiyor olmasıdır.”

Peki düşük tiroid fonksiyonuna veya tiroid dengesizliklerine neden olan nedir? Dr. Hyman’a göre onlara neden olan birçok şey var. Ama önce kısaca belirtilerine değinelim. İşte tiroidinizin düzgün çalışmayabileceğine dair ipuçları:

  • Depresyon
  • Kuru cilt
  • Saç ve kaş dökülmesi
  • Kabızlık
  • Düşük cinsel dürtü
  • Yüksek kolesterol
  • Güçsüz tırnaklar, incelmiş saçlar
  • Kas krampları
  • Uyku problemleri
  • Ödem
  • Kronik yorgunluk

Bu semptomları yaşayan biri genellikle doktora gider ve normal bir test yaptırır. Otoimmün bir tiroid hastalığı olan Hashimoto, tiroid fonksiyon bozukluğuna neden olan ana şeylerden biridir. Ve gluten sıklıkla, muhtemelen vakaların yaklaşık %30’unda, Hashimoto hastalığı ile ilişkilendirilir. Ayrıca çevresel toksinler, ağır metaller, cıva, kurşun, beslenme eksiklikleri de tiroid fonksiyonunu etkiler. Özellikle düşük selenyum, çinko, iyot, omega-3 yağları, D vitamini tiroid fonksiyonu üzerinde etki sahibidir. Dr. Hyman çoğu doktorun düzgün bir şekilde test yapmadığını ve nasıl teşhis koyacağını bilmediğini öne sürüyor. Bu noktada doğru tedavi çok önemli, aksi takdirde kişi kilo almakla ve tüm bu semptomlarla mücadele edebilir. Ve bir kez daha altını çiziyor: “Eğer kilo vermekle mücadele ediyor ve nedenini bulamıyorsanız, sorununuz düşük tiroid fonksiyonu olabilir.”

Peki, tiroid fonksiyonunu optimize etmek ve kilo kontrolü için neler yapabiliriz?

  • Dr. Hyman ilk olarak doğru testleri yaptırmanızı öneriyor. Bunlar çoğu doktorun yaptığı bir test olan TSH, T3 ve T4 testleri. Ayrıca tiroid antikor testleri, tiroid peroksidaz denen bir şey ve anti-tiroglobulin antikorlara da bakılması gerektiğini belirtiyor.
  • Tiroid için bir başka önemli olan şey ise doğru beslenmek. Hyman’a göre doğru beslenmezseniz, doğru yolda olmazsınız çünkü diyetiniz tiroid fonksiyonunuzu direkt olarak etkiler. Tiroid fonksiyonu için tüm besinlere ihtiyacınız var, ancak tiroidinize zarar veren şeyleri diyetinize dahil etmediğinizden de emin olmalısınız. Bunlardan biri çiğ bir şekilde tüketilen turpgiller, brokoli, karalahana, lahana, Brüksel lahanası. Ayrıca, tiroid fonksiyonunuzu gerçekten harekete geçirmek için ihtiyacınız olan besinleri içeren yiyecekleri de tüketmeyi deneyin. Örneğin balıkta ve deniz yosununda bulunan iyot, kabak çekirdeğinde bulunan çinko, Brezilya fıstığında bulunan selenyum… D vitaminini ise yağlı balıklar, mantarlar yoluyla veya takviye olarak kullanabilirsiniz.
  • Dr. Hyman içilen suda, tiroid blokerleri olarak bilinen florür veya klor olmamasına da özen gösterilmesi gerektiğini söylüyor. Bunun için evde suyunuzu filtreleyebilirsiniz.

2. Kortizol hormonu dengesizlikleri

Kilo vermekle mücadele etmenizin bir diğer hormonal nedeni ise kortizol olabilir. Dr. Hyman’a göre stres hormonu olan kortizol de kilo aldırır. Çoğumuz stres tepkimizde aşırı aktifiz ve sinir sistemimizi sıfırlayamıyoruz. Yüksek kortizol seviyelerine sahip olunduğunda karın bölgesindeki yağlanma artabilir. Bu, kasların parçalanmasına neden olur ve kişiyi insüline daha dirençli hale getirir. Tansiyonu yükseltir, beyindeki hafıza merkezini küçültür. Stres aynı zamanda yağ hücrelerini de etkiler.

“Sinir sisteminiz, otonom sinir sisteminiz, sempatik sinir sisteminiz, “savaş ya da kaç” sinir sisteminiz, yağ hücrelerinize benzer nöronal bağlantılara sahiptir. Yani stresli olduğunuzda, yağ hücreleriniz sizi dinler. Vücudunuz gerçekten stres halindeyken, başlangıçta kilo vermek için tasarlanmamıştır, siz de vücudunuzu şeker ve yağ ile doldurmak istersiniz. Böylece, temel olarak, metabolizma sürecini engeller, yağ depolamanızı artırırsınız.”

Dolayısıyla kortizol hormonu dengesini korumak için sinir sistemini sıfırlamayı öğrenmek oldukça önemli. Stressiz bir hayat yaşamaktan paçayı kurtaramayız ama nefes egzersizleri, meditasyon, yoga, masaj gibi uygulamalara başvurarak stresi yönetmeyi öğrenebiliriz. Tüm bunlar sinir sisteminizi güçlü bir şekilde sıfırlar ve fizyolojik durumunuzu değiştirir.

3. Cinsiyet hormonları dengesizlikleri

Dr. Hyman kiloyu etkileyen bir diğer şeyin de cinsiyet hormonları olduğunu söylüyor. Bunların başlıcaları östrojen, testosteron, progesteron. Hyman, kadınlar ve erkeklerde bulunan cinsiyet hormonlarının dengede kalabilmesi için ise şeker ve nişastadan oluşan besinlerin tüketilmemesi gerektiğini söylüyor: “Temel olarak, karbonhidrat açısından zengin, nişastalı, şekerli bir diyet yüksek östrojen seviyelerine neden oluyor. Ayrıca çevresel toksinler de bunda etki sahibi. Alkol en büyük suçlulardan biri. Bu gerçekten dikkat edilmesi gereken bir konu, çünkü östrojen kilo alımına yol açıyor.”

Lif eksikliği, çok fazla antibiyotik, bağırsak florası gibi etmenler de östrojen seviyelerine müdahale edebilir. Erkeklerde yüksek östrojen seviyelerinin en büyük belirtisi, karın bölgesinde yağlanma ve tüy dökülmesi. Peki kadınlar çok fazla östrojen aldıklarında neler oluyor? Göğüslerde hassasiyet, ödem, PMS, miyomlar, yoğun adet kanaması; bunlardan birkaçı.

Olası bir diğer sorun da erkeklerde testosteron seviyelerinin düşük olması. Testosteronun düşmesi çok önemli, çünkü kas kaybına ve zayıf bir metabolizmaya yol açıyor. Dr. Hyman egzersiz eksikliği, çok fazla alkol tüketmek, çok fazla stres, çevresel toksinler, pre-diyabet, diyabet, hipofiz sorunlarının testosteronu düşürebileceğini belirtiyor. Sonuçları ise daha önce de belirttiğimiz gibi kas kaybı, cinsel isteksizlik, cinsel fonksiyon kaybı, yorgunluk, zihinsel bulanıklık, kemik kaybı olabilir. Gerçekten, kas kaybettiğinizde metabolizmanız yavaşlar, daha fazla kilo alırsınız ve bu da bir kısır döngü yaratır.

Peki cinsiyet hormonları dengesizliklerini düzeltmek için neler yapabiliriz?

  • Dr. Hyman, bazı beslenme ve yaşam tarzı alışkanlıklarıyla bunu yapmanın çok kolay olduğunu söylüyor:
  • Nişasta ve şeker bakımından düşük; sağlıklı yağlar, lif, protein bakımından zengin bir diyetle bağırsak floranızı dengeleyin.
  • Lif gerçekten önemli. Özellikle keten tohumu, erkeklerde ve kadınlarda hormonal dengeyi düzenlemeye yardımcı olabilir. Bunun için günde iki yemek kaşığı keten tohumunu salatalarınıza eklemeyi deneyebilirsiniz.
  • Günlük bağırsak hareketlerinizin düzenli olduğundan emin olun. Gerekliyse bunu destekleyebilecek magnezyum sitrat, C vitamini, probiyotikler gibi takviyelere başvurmayı düşünebilirsiniz.
  • Alkolden uzak durun. Alkol tüm cinsiyet hormonlarını olumsuz etkiler ve meme, rahim, yumurtalık, prostat kanseri riskini artırabilir.
  • Düzenli olarak hareket edin. Egzersiz, hormonların en büyük düzenleyicisidir. Düzenli egzersiz yaparak hormonlarınızı dengeleyebilir, testosteronu artırabilir, östrojeni azaltabilir, kas inşa edebilir, yağ kaybedebilirsiniz.
  • Sonuç olarak eğer tüm çabanıza rağmen kilo vermeye karşı dirençle mücadele ediyorsanız Dr. Hyman’ın özellikle vurgu yaptığı tüm bu noktalar üzerine düşünmeniz faydalı olabilir. Bir sağlık uzmanına başvurarak hormonlarınızı, tiroidinizi, kortizolünüzü, stres ve cinsiyet hormonlarınızı kontrol ettirmeyi düşünebilirsiniz. Sorunun tespit edilmesi durumunda, mutlaka onu iyileştirmenin bir yolunu da bulacaksınız.

İlginizi çekebilir: Dr. Mark Hyman: “Zayıf ama sağlıksız olmak obeziteden daha tehlikeli”

Kaynak: drhyman

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Aldığımız iki nefesten biri denizden: #MaviNefesProjesi

Denizler, gezegenimizin kalbinde atan en önemli yaşam kaynakları. Sadece tatil rotalarını ya da en şahane manzaraları süslemekle kalmayan bu su ve hayat kaynaklarımız, gezegenimizin dengesi ve canlı yaşamlarının devamı için de kritik bir rol sahibi. Çünkü, ihtiyaç duyduğumuz oksijenin yarısından fazlası denizlerden geliyor. Ancak, denizlerimizin karşı karşıya olduğu tehditler, ekosistemin geleceğini tehlikeye atıyor.



İklim değişikliği, çevre kirliliği, insan müdahaleleri, plastik atıklar, petrol sızıntıları veya müsilaj gibi pek çok faktör, denizleri kirletmekle kalmıyor geleceğimizi de adım adım yok etmeye başlıyor. Çünkü denizlerdeki kirlilik, hem denizdeki hem de karadaki canlı yaşamını tehdit ediyor ve ekosistemin dengesini bozarak gezegenimizin geleceğinden çalıyor.

Denizlerimizin ve gezegenimizin karşı karşıya olduğu tehditler karşısında sessiz kalmayan Garanti BBVA, DenizTemiz Derneği/TURMEPA iş birliğiyle sürdürdüğü Mavi Nefes Projesi ile bu yıl da denizlerimize, yani yaşam kaynağımıza, sahip çıkıyor. Mavi Nefes Projesi, başta plastikler olmak üzere deniz çöplerinin toplanmasına ve deniz ekosisteminin korunmasına katkı sağlıyor ve denizlerimizdeki oksijen kaynakları olan deniz çayırlarını ve mercanları çoğaltıyor.

“Dünyaya iyi bakıyoruz, geleceğe iyi bakıyoruz.”

“Dünyaya iyi bakıyoruz, geleceğe iyi bakıyoruz.” misyonuyla yola çıkan Garanti BBVA, DenizTemiz Derneği/ TURMEPA ile birlikte hem deniz kirliliğini azaltmak hem de denizlerdeki biyoçeşitliliği korumak ve deniz ekosistemini rehabilite etmek için uzun soluklu bilimsel koruma ve izleme çalışmaları yürütüyor.

Mavi Nefes Projesi kapsamında Eylül 2021-Haziran 2024 döneminde Marmara Denizi, Adrasan ve Van Gölü’nde yaklaşık 200 bin kişinin günlük üretimine eşit 230 ton katı ve sıvı atık toplandı, uygun olan atıkların geri dönüşüme kazandırılması içinse çalışmalar sürüyor.



Projenin eğitim ayağında ise deniz temizliği konusundaki farkındalığı artırmak amacıyla ortaokul öğrencilerine ve öğretmenlerine denizlerin önemi, deniz ekosisteminin korunması ve sürdürülebilir su kaynakları için bireysel sorumluluklar konularında eğitimler veriliyor. Mavi Nefes Eğitim Otobüsü ve çevrim içi eğitimlerle 3 yıl boyunca 8 ilde yaklaşık 80 bin öğrenciye ulaşıldığı biliniyor.

Bu başarılı iş birliği, hem denizlerimize hem de gezegenimize hayat verirken; temiz denizlerin, sağlıklı ve uzun ömürlü bir yaşamın temelini olduğunu da bir kez daha bizlere hatırlatıyor. Denizlerdeki deniz çayırlarını ve mercanları koruyup çoğaltmak için çalışmaların sürdürüldüğü Mavi Nefes Projesi sayesinde “aldığımız iki nefesten biri denizden” diyen Garanti BBVA, DenizTemiz Derneği/ TURMEPA ile tertemiz ve sağlıklı yarınların kapısını aralıyor. Bu başarılı iş birliğinden ilham alarak geleceğimizden çalmak yerine geleceğimizi korumak için çalışmak ve denizlerin yaşam kaynağımız olduğunu her an hatırlamak ve hatırlatmak, hepimizin yarınlarımıza yapacağımız en büyük yatırım.

*Bu yazı Garanti BBVA katkılarıyla hazırlanmıştır.



Orkid, “Sporla Güçlen” projesine verdiği destekle kız çocuklarının geleceğine ışık tutuyor

Bir kız çocuğu düşünün: Günün ilk ışıklarıyla birlikte koşuya çıkan, her sabah elinde topuyla antrenman yapan, büyük bir hevesle hem bedenini hem de zihnini beslemek için yıllarca gönül verdiği spor dalı uğruna çalışmaya devam eden ve uzun yıllar sonra gözlerinden ışıklar saçarak ilk kupasını milyonların önünde havaya kaldıran… Ne harika bir tablo, öyle değil mi?



Toplumun her köşesinde, binlerce kız çocuğu bu anı yaşamayı hak ediyor. Ancak, ne yazık ki birçoğu için spor; erişilmesi çok güç bir lüks, uzak bir hayal gibi kalıyor hayatları boyunca. Oysa spor, sağlığın, özgüvenin, azmin, başarının, kararlılığın, istikrarın temellerini atan, kız çocuklarının güçlü bireyler olarak yetişmesine katkı sağlayan en önemli araçlardan biri. Bu önemin farkında olan ve kız çocuklarını spor yoluyla güçlendirmek isteyen Orkid, Watsons iş birliği ile Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi’nin (TMOK) Diyarbakır, Gaziantep ve Şanlıurfa’da yürüttüğü “Sporla Güçlen” projesine destek veriyor.

Geleceğe atılan adımlar: Kız çocukları, ‘sporla güçleniyor’

Türkiye’de kadınları ilk kez hijyenik pedle buluşturan P&G’nin kadın bakım markası Orkid, 45 yılı aşkın süredir dünyadaki tüm kadınların hayatını kolaylaştırmak, onları her alanda desteklemek için imza attığı çalışmalarına bir yenisini daha ekleyerek “Sporla Güçlen” projesiyle kız çocuklarının yanında oluyor.

Kız çocuklarına sporla yeni yollar açmayı ve kız çocuklarının geleceğini aydınlatmayı hedefleyen Orkid, yürüttüğü bu iş birliğiyle kız çocuklarının eğitim ve spor yaşamlarını desteklemeyi, onların fiziksel, zihinsel ve sosyal gelişimlerine katkı sağlamayı amaçlıyor. Kız çocuklarının hayatta karşılaşacakları tüm zorluklar karşısında çok daha güçlü durmalarını sağlayan, onların bütüncül gelişimini desteklerken duygusal dayanıklılık kazanmalarına da zemin hazırlayan sporun gücü, yadsınamayacak kadar fazla. Öyle ki; Orkid’in, İpsos ile Türkiye genelinde gerçekleştirdiği araştırmaya göre; ergenlik döneminde spor yapan kadınların %77’si, sporun bugün oldukları kişi olmalarına yardımcı olduğunu belirtiyor. Dahası, yapılan bu araştırmaya göre; ergenlik döneminde spor yapan kızlar, istedikleri kişi olmalarına yardımcı olabilecek özgüven ve becerileri sporla kazanıyor.

Buna rağmen genç kızların neredeyse yarısının düzenli spor yapmadığı sonucuna ulaşan Orkid, TMOK ve Watsons iş birliği ile kız çocuklarının sporla güçlenmesi için onların yanında yer alıyor. Kız çocuklarının hem eğitimlerine hem de spora devam etmelerine yönelik gerekli spor malzemelerinin temin edilmesini destekleyen Sporla Güçlen projesi ile Diyarbakır, Gaziantep ve Şanlıurfa’da bulunan okullardaki kız öğrenciler dönem boyunca badminton, basketbol ve voleybol dallarında eğitim alıyor.



Kadınların daha özgüvenli olmasını destekleyen ve spor ile olan bağlarını güçlendirmeye odaklanan bir marka olarak Orkid, hiçbir kız çocuğunun bu haklarından mahrum kalmaması için çalışıyor. Bu sayede geleceğin sağlıklı, özgüvenli, başarılı ve belki de milli sporcuları bugünden yetişmeye başlıyor. Gelecek nesillerin hayallerine ulaşmalarına yardımcı olmak için onların yanında olmaya ve onları cesaretlendirmeye devam eden Orkid, kız çocuklarına yeterli imkan sağlandıkça daha eşit ve aydınlık yarınların mümkün olduğuna inanıyor.

Kız çocuklarını genç yaşta sporla tanıştırarak onların kendi potansiyellerini keşfetmelerine olanak tanıyan bu projenin ve başta Orkid ile Watsons olmak üzere projenin tüm destekçilerinin ülkemize ve dünyaya ilham olması, kız çocuklarının ışıl ışıl bir geleceğe doğru çok daha emin adımlarla yürümesi hepimizin en büyük temennisi.

Güçlü kadınlar, güçlü yarınlar için, #SporlaGüçlen projesine destek veren Orkid ürünlerini Watsons’ta keşfetmek için tıklayın.

*Bu yazı Orkid katkılarıyla hazırlanmıştır.



Sofralarda sürdürülebilir şıklığın yeni adı: Porland Re-Gen

Doğaya olan etkimiz, her gün attığımız adımlarla yeniden şekilleniyor. Günlük yaşamımızda aldığımız kararlar, tüketim alışkanlıklarımız ve yaşam tarzımız, doğa üzerinde hiç silinmeyecek izler bırakıyor, üstelik bu izler günden güne daha da derinleşiyor. Ulaşım tercihlerimizden yeme-içme alışkanlıklarımıza, satın aldığımız ürünlerden şehir hatta ülke dışından verdiğimiz siparişlere kadar hayatımızın her alanında karşımıza çıkan bu etki, yani karbon ayak izimiz, aynı zamanda günlük yaşamda kullandığımız eşyalarla da yakından ilişkili. Ne yediğimiz, ne içtiğimiz kadar yediklerimizi-içtiklerimizi nasıl tükettiğimiz de karbon ayak izimiz üzerinde etki sahibi.



Bu durumun farkında olan ve çevre bilinciyle hareket eden Porland, kırık porselenleri yeniden hayata döndüren Re-Gen Koleksiyonu ile sürdürülebilirlik anlayışını bir adım daha ileriye taşıyor ve dünyada bir ilke imza atıyor. Dünyaya karşı sorumluluk ilkesini odağına alarak üretim süreçlerini yürüten Porland, bu yenilikçi adımıyla bize de gezegenimize olan sorumluluklarımızı bir kez daha hatırlatıyor. İklim krizine karşı geliştirdiği iş modeli sayesinde çevre dostu üretim ve sıfır atık felsefesini benimseyen vizyoner marka, Re-Gen Koleksiyonu ile hem sofraları iyi tasarımla buluşturuyor hem de daha sürdürülebilir bir dünya için yeni şanslar yaratıyor.

Kırık porselenlerden geleceğe: Daha sürdürülebilir bir dünya

Re-Gen ile artık kırık porselenler, sıradan bir atık olmaktan çıkıyor ve yeniden işlenerek hem doğaya hem insana hem de gezegenimize dost bir anlayışı temsil ediyor. Doğayla her şekilde uyumlu, sosyal açıdan faydalı, toplumsal olarak kapsayıcı ve kültürel bağlamda sürdürülebilir bir yaklaşımın öncüsü olan Re-Gen Koleksiyonu, ayrıca tamamen doğal bileşenlerle üretildiği için bakteri ve mikrop barındırmıyor. Dayanıklı ve uzun ömürlü olmasının yanı sıra sağlıklı bir kullanım deneyimi de sunuyor.

Böylece, koleksiyonda yer alan her bir parça sadece bir tabak ya da kupa olmaktan öte, doğaya saygılı ve sürdürülebilir bir yaşam döngüsünün parçası haline geliyor ve gezegenimize olan borcumuzu ödeme yolunda atılmış küçük ama etkili bir adımı simgeliyor.

Doğanın estetik yansıması, sofralara taşınıyor

Porselenin yeniden hayat bulduğu bu koleksiyon, Salda, Ontario, Birdsong ve One and Only isimli dört farklı tasarımdan oluşuyor ve ömürlük desen garantisiyle de zarafetini uzun yıllar koruyor. Re-Gen, sadece estetik açıdan harikalar sunmakla kalmıyor, aynı zamanda çevresel sorumluluğun mükemmel bir örneği olma misyonunu da üstlenerek döngüsel ekonomiye katkı sağlıyor.



Koleksiyonda yer alan her bir parça, doğanın izlerini üzerinde taşıyor. Doğanın sakinliğini, huzurunu, zarafetini yansıtan bu parçalar, sağlıklı, şık ve sürdürülebilir sofralar sunarken sadece bugünü değil, yarını da düşünerek hareket etmemiz gerektiğini hatırlatıyor. Ve günlük hayatın içerisinde çoğu zaman fark etmediğimiz küçük tercihlerin bile ne kadar büyük öneme sahip olduğunu gösteriyor.

İlhamını doğadan alan Re-Gen Koleksiyonu’nun bir parçası olan Salda, Türkiye’nin güneydoğusunda bir volkanik krater gölü olan Salda’nın eşsiz kumsalını yansıtırken; Kanada’nın en güzel eyaletlerinden Ontario’nun masmavi göllerinden esinlenilerek yaratılan Ontario ise mavinin her tonunda derinleştirici bir etki sunuyor. Öte yandan, kuş seslerinin doğadaki varlığını temsil eden yaprak, çiçek ve kuş motifleriyle bezeli Birdsong ise huzur ve mutluluk duygularını sofralarda ön plana çıkarıyor. Gökyüzünün en ihtişamlı halini yansıtan One and Only tasarımları ise göz alıcı renkleriyle doğanın büyülü dokunuşlarını sofralara taşıyor. Karbon emilimini azaltma amacıyla tasarlanan ve güncel teknolojiler kullanılarak üretilen bu koleksiyon, porselen atıklarını sanatla buluştururken geleceğe de şekil veriyor.

Geçen bir yıldaki sürdürülebilirlik çalışmalarıyla 61 ton plastik, 169 ton kağıt, 80 ton ahşap, 80.800 ton su, 301 ton porseleni geri kazandıran Porland, bu sayede 735 ton CO2 emisyonunun engellenmesine öncülük etti. Sürdürülebilirliğe sağladığı katkılarla sektörün öncüsü olan ve ilklere imza atan Porland’ın ilham verici Re-Gen Koleksiyonu’nu daha yakından keşfetmek için hemen tıklayın.

*Bu yazı Porland katkılarıyla hazırlanmıştır.



“Türkiye’nin Kadın Girişimcisi Yarışması” için başvurular başladı

İnsanlığın varoluşundan bu yana kadınlar, toplumda pek çok ilham veren, güçlü roller üstlendi. Her ne kadar toplumsal cinsiyet eşitsizliği kadınların mücadelesini her dönemde zorlaştırmış olsa da; günümüzde kadınlar iş hayatından siyasete, eğitimden medyaya toplumun pek çok alanında yer almaya, seslerini duyurmaya ve görünürlüklerini güçlendirmeye devam ediyorlar. Artık başarılı kadın hikayelerinin pek çok örneği var; özellikle de girişimcilik sektöründe.



Kadınlar girişimcilik dünyasına isimlerini altın harflerle yazdırmaya ve pek çok farklı sektörde muhteşem izlere imza atmaya devam ettikçe, kadın girişimcilerin hikayelerini paylaşmalarına aracı olacak pek çok etkinlik ve yarışma düzenleniyor. Böylelikle hem kadınların girişimcilik konusunda daha aktif olmalarına hem de ilham verici hikayelerini diğer kadınlarla paylaşmalarına olanak sağlanıyor. Bu yarışmaların ilki ve en köklülerinden biri de Türkiye’nin Kadın Girişimcisi Yarışması.

 “Türkiye’nin Kadın Girişimcisi Yarışması, kadın girişimcilerin çevrelerinde yarattığı farka ve faydaya da odaklanırken, girişimcilikteki başarısını Türkiye’ye duyuran kadınların başka kadınlara katkı sağlama konusundaki motivasyonlarını da artıyor. Kadın girişimcileri ve kooperatifleri, büyük bir heyecanla gerçekleşen jüri değerlendirmesi sonucu belirlediğimiz birincilerden biri olması için Türkiye’nin Kadın Girişimcisi Yarışması’na başvurmaya davet ediyoruz.” – Garanti BBVA Genel Müdür Yardımcısı Sibel Kaya

Garanti BBVA, Ekonomist Dergisi ve KAGİDER iş birliğiyle: Türkiye’nin Kadın Girişimcisi Yarışması

Türkiye’de, kadın girişimcilere yönelik çeşitli çalışmalar yürüten ilk özel banka olan Garanti BBVA, girişimcilik konusuna büyük önem veren, konuyu sayfalarına taşıyan Ekonomist Dergisi ve Türkiye’de kadın girişimciliği ve liderliğini geliştirmeyi hedefleyen sivil toplum örgütü KAGİDER’in iş birliğiyle 2006 yılından bu yana kesintisiz olarak gerçekleşen Türkiye’nin Kadın Girişimcisi Yarışması” bu yıl 18. kez düzenleniyor.

Yarışmada başvurular, Türkiye’nin Kadın Girişimcisi, Türkiye’nin Teknolojide Gelecek Vadeden Kadın Girişimcisi, Türkiye’nin Yöresinde Sürdürülebilir Fark Yaratan Kadın Girişimcisi, Türkiye’nin Kadın Sosyal Etki Girişimcisi ve Türkiye’nin Kadın Kooperatifi olmak üzere 5 kategoride değerlendiriliyor.



Yarışmanın kazananları ise Şubat ayında yapılacak olan ödül töreni ile açıklanacak. “Türkiye’nin Kadın Girişimcisi” ödülünü alacak girişimci 250.000 TL, “Türkiye’nin Yöresinde Sürdürülebilir Fark Yaratan Kadın Girişimcisi”, “Türkiye’nin Teknolojide Gelecek Vadeden Kadın Girişimcisi”, “Türkiye’nin Kadın Sosyal Etki Girişimcisi” ve “Türkiye’nin Kadın Kooperatifi” kategorilerinin birincileri ise 200 biner TL’lik ödülün sahibi olacak.

“Kadın girişimciliğinin sürdürülebilir kalkınmaya olan etkisini görmek ve bu başarıları ödüllendirmek bizim için büyük bir mutluluk. Kadın girişimcilerin ekonomiye kazandırdığı değer, ülkemizin geleceği için büyük önem taşıyor. Yarışmaya katılacak tüm kadınlara başarılar diliyorum. Hep birlikte, kadınların gücünü daha da ileriye taşıyacağız.” – KAGİDER Yönetim Kurulu Başkanı Esra Bezircioğlu

2025 yılının kadın girişimcisi siz olabilirsiniz

Hikayenizle tüm kadınlara ilham olmak ve başarılarınızı tüm Türkiye’ye duyurmak istiyorsanız; 15 Kadım 2024 tarihine kadar www.garantibbvakadingirisimci.com adresindeki formu doldurarak yarışmaya başvurabilirsiniz.

“Türkiye’de kadının ekosisteme katkısını daha da artırmayı, girişimci kadınları cesaretlendirmeyi amaçladığımız bu yarışma önemli bir aşama kaydetti. 17 yılda 45 bin başvuru olmamız, yıllar içinde kategori sayısının bir iken geçen yıl itibarıyla beşe çıkması çok kıymetli. Ekonomist dergisi, Garanti BBVA ve KAGİDER olarak kadın girişimcilerimizi yarışmamıza davet ediyoruz.” –Ekonomist Dergisi Yayın Yönetmeni Talip Yılmaz



İlgili Makale