Aziz John Kilisesi’nin arka şapelinde bir sanatçı uzay marulu yetiştiriyor. Uzay marulu yetiştirmek için lekeli cam pencerelerden giren ışıklardan ve LED ışıklarından yardım alınarak domates,marul,bezelye gibi sebzeler yetiştirilebiliyor. Suzanne Anker için kurulumun arkasındaki Astrokültür denen sanatçının emeği var. Astrokültürün bitkiye sinyaller yollayamasına dayanan yöntem bitki yetiştimede alternatif olarak gelecekte başvurulan yöntem olacağı düşünülüyor.
Onun bahçecilik tekniği bitkinin büyümesi için toprak ve güneş ışığı gereklidir gerçeğini darmadağın edebilir. Anker bitkilerini mor ışıkta yetiştiriyor; çünkü mor ışık bitkilerin en yüksek fotosentez hızına ulaştığı renk olarak biliniyor.
Anker esasen Veggie System adını verdiği kapalı mekanlar için kendin yap Vegan Sistemi’ni Uluslararası Uzay İstasyonu için tasarlamış. İlkbaharda tuğla görünümlü saksıların uzayda nasıl büyüyebileceğini incelemenmesi için Uluslararası Uzay İstasyonu’na gönderdi. Saksılar bitkilerin beslenebilmesi için besin maddelerine ve outredgeous denilen kırmızı marul yaprağına sahiplerdi. Bitkiler için özel olarak istasyon denilen yerlere yerleştiriliyorlar ve burada su eklenip, iklim kontrolü yapılıyor. Ağustos ayında astronotlar, serpilen uzay marullarına balzamik sirke, zeytinyağı ve narenciye ekleyerek ilk uzay salatalarını yediler.
Teknologlar tarımı sadece uzayda değil dünyada da kapalı alana taşımak konusuna karşı büyük ilgi duyuyorlar. MIT Media Laboratuvarı’nın Cityfarm isimli projesi tarımda çevreyi en elverişli şekilde kontrol etmeyi amaçlıyor. Londra’daki ‘Growing Underground’ isimli proje ise metro tünelinde yeraltı çiftliği kurarak tükenen kaynaklara alternatif sunuyor. Freight Farms isimli proje ise kargo konteynerlere iklim kontrolü olan,istif edilmiş ve uygun hale getirilmiş özellikleriyle belirli ürünler için mini çiftlik görevi görüyor.
Anker 2009 yılından beri Astrokültür konusuyla ilgileniyor. Onu bu alana iten ise Wunderkammer yani ‘merak dolabı’ adı verilen birçok objenin kategorilerine göre sıralandığı alan. Dünyadaki önde gelen bioartistlerinden olan Anker bilimin aletleri ve teknikleriyle ilgilenerek yaratmaya 80’lerden itibaren başladı. Astronotların aksine, Anker’in numune ürünü henüz yok. Şimdiye dek hiçbir sergisi yemelik ürün verecek kadar uzun sürmedi. Katedraldeki sergisinin 3 Nisan’a kadar süreceğini varsayarsak, Anker ilk ürününün tadına bakma şansını yakalayacak.
Kaynak:
popsci.com
İlginizi çekebilecek diğer yazılar :
“Copy-paste beyin” ve sonsuz yaşam
Sesin evrimi: Darwin’in doğal seçilim mekanizmasıyla evrimleşen sesler ve DarwinTunes