X

Kendinle ve duygularınla kalabilme hali: Her duygu durumuna izin verebilir misin?

Bizler, bir duygu durumu geldiğinde ya içerisinde kendimizi kaybediyoruz ya da bu duygu bize ait değil diye düşünüp görmezden gelmeye çalışıyoruz. Sahi duygu ne demek? “İnsanın iç dünyasında oluşturduğu, uyandırdığı yankı, etki, tepki, izlenim.” Yani iç dünyanda olan, içinde gerçekleşen bir hali kabul etmemek ya da sadece ondan ibaret olduğunu düşünmek, seni kendine yabancılaştırır ya da seni seninle boğabilir. Her duygu durumuna izin vermek aslında, bütün duyguların varlığını kabul etmektir. Tabii bir noktadan sonra çözüme ilerlemek, kendini çıkmaza sokmamak önemlidir.

İnsanlığın bir kısmı ve tabii ki ben de, bazen gelen duygu durumunu anlayamıyoruz ya da anlama çabasıyla içerisinde kayboluyoruz. Aynı şekilde bir kısmı da kesinlikle duygu kelimesini kabul etmiyor. Öfke kelimesi belki onlar için var ama hüzün, acı, üzüntü gibi hislere yerleri yok. Oysa gülmek kadar öfke de doğal, öfke kadar üzülmek de doğal. Hepsi bir duygu durumunun eseri. Bu duygu kelimesinde bile bir kutuplaşma var sanki, çabuk öfkelenen insanlar çabuk üzülen insanlara “sen duygusalsın” diyebiliyor. Ya da çok gülen bir insan kızgın bir insana “sen de çok gerginsin hemen geriliyorsun” diyebiliyor. Halbuki hepsi duygu durumlarından kaynaklı ve baktığında duygusallık ve hassasiyet sonucu çok gülüyoruz, çok üzülüyoruz ve öfkeleniyoruz.

Hepimiz duygusal varlıklarız. Sadece bazı duygu durumlarını karakter ve bedendeki element dengesine göre daha yoğun yaşıyoruz. Buradaysa duygusal açıdan dengelenmeye ihtiyacımız olabilir. Her zaman üzülen bir insan, öfkelendiği zaman şaşırabilir ve bu duygu ona ait değilmiş gibi hisseder. Ya da öfkeli veya hep gülen bir insan bir an üzüldüğünde veya üzerine hüzün geldiğinde bunu anlayamayabilir. Çünkü alışmış olduğumuz normalimiz olan duygu durumları var ve biz o duygu durumundan bir başkasını deneyimlemeye kendimize alan açmıyoruz. Kendimize diğer duygular geldiğinde izin vermiyor olabilir miyiz?

“Bu kadar üzülme, yeter ne çok güldün, daha fazla sinirlenme, bu his de nereden çıktı, neyse çok da önemli değildir.” gibi milyonlarca cümle üretebilir zihnimiz. Öyle anlarda zihni dinlemek yerine o duygunun gelmesi ve gitmesi için izin verebilir miyiz? Belki de kendimizi o kadar sıkıştırmasak duygumuzun üzerinden daha hızlı geçeceğiz, derinliğinde kaybolmadan dengeyi bulacağız. Ya da bazen derinliğinde kaybolacağız ki kendimizin diğer yanıyla, diğer duygularıyla da tanışacağız.

Bunu herkes için genelleyemeyiz. Bazılarımızın duygularını tanımaya, bazılarımızın duygularını gözlemlemeye ihtiyacı vardır. Bazılarımızın da eğitmeye. Çünkü bazı duygu durumları hem bize hem de çevremize zarar verebilir. Öyle bir durumda duygu durumu izin verme halinden, taşkınlığa geçmiştir.

“Duygular nasıl eğitilir?” noktasında, duygusal eğitim gibi bakabiliriz. Bu bana ne kadar zarar veriyor veya fayda veriyor, bunu yaşamalı mıyım veya devam ettirmek beni çıkmaza mı sokuyor? Bu noktada eğitim aslında içsel dengedir. Dengeyi hayat boyu kazanmaya devam ederiz. Bazılarımız dengeli olduğunu bilir, bazılarımız ise olmadığını. Ve bazılarımız da olmadığını bilerek üzerinde çalışır. Herkesin hayat dersi başka bir şekilde planlandığı için çok renkte ve çok farklı duygu yoğunluklarında insan vardır. Önemli olan tanımlayamadığın bir duygu olduğunda bırak içeri girsin. Onu da tanı. Sonuçta o senin içsel dünyandan geliyor. Belki o an canını yakıyor ya da tam tersi hiç yaşamadığın kadar gülüp eğleniyorsun.

İşte o noktada kendini yargılamadan, o duygu durumuyla kal. Sadece yaşa. Sonra zararına karar vererek onu evinde kalması gerektiği kadar tut. Ve duygunun ilk geldiği an değil sonra, eğer o duygu sana zarar verecekse çözüme geç. Çünkü duygusal bir anın yoğunluğunda aslında dişil enerjide, yani oluşta olmamız gerekiyor. Eril enerji daha çok düşünen, tasarlayan ve çözümcül (bilgi odaklı) bir enerjidir. Sen kendine izin vermeden daha duyguyu bile hissedemeden, “Bu duygu da nereden çıktı? Hemen çözelim, anlayalım, idrak edelim ve yollayım.” hızıyla tanımlamaya çalışmak, kendini tanımanı engeller. Duyguları tanımlamak yerine tanımak gerek, arkadaş gibi bakmak… Ama tamamen arkadaşın da olmamalısın. Duygularına izin verirsen, onları tanımaya başlar ve kendini de tanımaya başlarsın. Ne istediğini, neyin zarar verdiğini veya neyin kısır döngüye soktuğunu, neyin seni kendinden uzaklaştırdığını anlayabilirsin. Kısacası önce hissetmelisin, sonrasında anlayış gelecektir. Kendini sıkıştırmana veya soru yağmuruna tutmana gerek yok.

Bazen kendini sorgulamadan, her duyguyu “BİLMEYE” çalışmadan, hissi deneyimlemek en iyisidir. Bırak, geçsin gitsin. Çünkü her şey geçicidir. Geçmeyen büyük bir his varsa eğer o senin birikmiş duygularındır ve belki de patlayacaktır. Böyle anları kendi başına halledemezsin, o ipliği yavaş yavaş birileriyle, belki de bir terapi yoluyla çözmelisin. Geçmeyen büyük his durumlarında o artık arkadaştan öte yerleşmiş bir ev arkadaşı olmuştur. Ve sana iyi gelip gelmediğini anlamak için de adım atmalısın.

Temelinde bütün duygular insan olduğunu hatırlatır. Hem bilmeye ve çözmeye çalışan hal seni robotikleştirir. Eril enerji saf haliyle seni yorabilir, dişil enerji de aynı şekilde. Bu yüzden dengeye gittiğin yol, duyguları kabul etmekten geçer. Bilmeye çalışmaktan değil, hissettiğinde kendine anlayış gösterdiğinde geçer. İşte orada duygusal dengeni kazanırsın. Ve artık tanıyamadığın bir his geldiğinde, aşamaları bilirsin. Bu da seni kendine tanıtacak bir yandır.

Işığımızı karanlığımıza bakarak buluruz. İşte o zaman kendinle kalabilmeyi başarırsın, içsel huzur bazen huzursuz durumların içinden geçerek gelir. Huzursuz halde bile kalabildiğinde ve çıkabildiğinde, zihin; “Bak kalabildiğin kadar çıkabiliyorsun. Senin elinde bu seçim.” demeye başlar.

Aslında somatik açıdan zihni eril diye ayırmamak gerekir. Çünkü dişil enerjinin, oluşun yansımaları bütün bedenini etkiler, bedenin aracılığıyla karar verip zihinde onaylatırsın. İç içe kavramları tanımlarken ayırsak da ayrılmaz bir bütündür; duygular ve mantık, dişil ve eril enerji. Ama o bütünlüğü yakalayamayız çoğu zaman. Hayat bir ritim içinde olduğu için bu durumların yakınlaşması ve uzaklaşması, dengelenme halindeki ritimleri oldukça doğaldır.

Biz de doğalız ve bütün duygu durumlarımız da doğal. Bu yüzden doğallığı yaşayabilmek için kendine izin verebilir misin? Öfkelendiğinde yargılamadan, gelsin ve deneyimle. Üzüldüğünde gelsin ve deneyimle. Çok güldüğünde bırak o da aksın gitsin. O an o duygu belki sadece gelmek istemiştir. Belki de başkalarının etkisi üzerinde kalmıştır. Ya da tamamen ihtiyacın başka bir şeydir ve kendini korkularından dolayı, asıl ihtiyacından uzaklaştırmışsındır.

Tanıdıktan sonra tanımlama zamanın da gelecek. Bazen de gelmeyecek, çünkü sadece insansın ve akışta nehre giren çöpler kadar, takılı kalan dallar da ve suyun içinde zevkle yüzen balıklar da doğal. O yüzden yaşamı ve kendi doğallığını, duygularını kucakla. Yabancı değilsin, anormal hiç değilsin. Yoğunluğun ister az ister çok. Bunun olması gereken bir hali yok. Sen sadece dünyanın renklerinden birisin, gelen duygular da öyle…

İlginizi çekebilir: İlişkilerde merkezinde kalabilmek: Dişil-eril enerji dengesi nasıl bulunur?

Serenay Köseoğlu: Serenay 2018'de Dokuz Eylül Güzel Sanatlar Film Tasarımı bölümünden mezun oldu. Okuldayken film çözümlemeleri ile birlikte, sembolizme ve psikolojiye merak saldı. İnsan zihni ve eylemlerini anlamaya çalışırken, Jung ve Freud ile yolculuğuna başladı. Zihnin, bedenden bağımsız olmadığını anladıktan sonra, bütünlüğü kavramak için bedenle derinleşme pratikleri yaptı. Modern dans dersleri aldıktan sonra, köklenmek ve bırakmak eylemleriyle tanıştı. Yin yoga ve hatha yoga atölyelerine katılarak yoluna devam etti. Son 2 aydır "Belly Dance ile Derinleşme" pratiği içerisinde, bedenin kıvrımlarını ve sınırlarını keşfediyor. Elementlerin hislerdeki ve bedendeki yansımalarını inceliyor. Integral Coach'u ile değer ve güven kavramlarına çalıştıktan sonra, öze yakınlaştıran bu pratikleri hatırlatmak istiyor. Dinginliği ve sadeliği deneyimlemek için, mindfulness atölyelerine katılıyor. Meditatif dans pratiklerine devam ediyor. Bu yolda yeni yeni keşfettiği tantric yogadan besleniyor. Psikoloji ve Ezoterizm alanında okumalar yapıyor, beden ve zihin arası sık sık gezintilere çıkıyor. Sevdiği birçok şeye; dansa, yemek yapmaya, iletişime ve tasarlamaya "Yaşama Sanatı" olarak bakıyor. Birkaç reklam ajansında metin yazarlığı ve prodüksiyon çalışması yaptıktan sonra, kreatif alanda yazmaya ve üretmeye devam ediyor. Mikro ve makro kozmosu anlamaya çalışırken, sık sık yazı yazan ve oluşu deneyimleyen bir öğrenci.

LEGO’dan hem çocukları hem yetişkinleri mutlu edecek en mükemmel yılbaşı hediyeleri

Yeni yıl, soğuk günleri sıcacık bir sevgiyle sarmalayan, neşe ve heyecan dolu büyülü bir dönem. Öyle ki yalnızca taptaze başlangıçların değil; sevdiklerimizi mutlu edecek fırsatların da habercisi. Bu özel dönemi daha da unutulmaz kılmanın ve yılbaşı coşkusunu sevdiklerimizle paylaşmanın en keyifli yollarından biri ise hiç şüphesiz gözlerden kalpler çıkaracak mükemmel yeni yıl hediyeleri. Peki ama gerçek anlamda mükemmel bir hediye bulmak mümkün mü?



Çocukken çok kolay olan hediye seçimi konusu, ne yazık ki yetişkinlikte zor bir hal alabiliyor. O zamanlar en sevdiğimiz karakterin yeni çıkan bir kitabı ya da havalı yeni bir oyuncak, bizi mutlu etmeye yeterdi. Ama büyüdükçe işler biraz karıştı… İhtiyaçlar, istekler, beklentiler, arzular, hepsi değişti, karmaşıklaştı. Haliyle, bir yetişkini ‘gerçekten’ mutlu edebilecek o ‘mükemmel’ hediyeyi bulmak da zorlu bir sanata dönüştü. Ama çözüm, sandığımızdan çok daha yakında olabilir. Belki de oyuna ve yaratıcılığa yeniden kucak açmak, tüm bu karmaşıklığı alıp götürmeye yetebilir. Siz de bu yıl sevdiklerinizi gerçekten heyecanlandıracak bir hediyenin peşine düştüyseniz aradıklarınızı LEGO’da bulabilirsiniz. Çocuklar için olduğu kadar yetişkinler için de oyunun, yaratıcılığın ve rahatlamanın kapılarını aralayan LEGO’da herkese uygun yüzlerce çeşit var:

Estetik ve dekoratif dokunuşları sevenlere özel

Çevrenizde gördüğü her boş duvarı doldurmak için hemen zihninde tasarım yapmaya başlayan ya da boş rafları estetik detaylarla dekore etmeye bayılan sevdikleriniz varsa, onlar için en iyi yılbaşı hediyesi bir LEGO’dan bir sanat eseri, doğadan bir parça veya mimari bir detay olabilir:

  • LEGO® Art Mona Lisa: Dekorasyonun yanı sıra sanat ve tarih meraklısı sevdikleriniz için Mona Lisa’nın 3D versiyonu şahane bir yeni yıl armağanı olabilir. Sevdiklerinizin duvarlarını süsleyerek yaşam alanlarına enerji katacak bu özel hediye, onların yaratıcı duygularını da harekete geçirebilir.
  • LEGO® Icons Yalıçapkını Kuşu: Doğanın dokunuşlarını yaşam alanlarına taşıyacak LEGO® Icons Yalıçapkını Kuşu, canlı renkleriyle sevdiklerinize yılbaşı coşkusunu yansıtırken mutluluktan gözlerinden kalpler çıkartabilir.

Enerjisini doğadan alanlara özel

Doğaya, yeşile, bitkilere düşkün, enerjisini, ilhamını büyüleyici çiçeklerden ve renklerden alan sevdikleriniz için de en mükemmel hediyeler, yine LEGO’da:

  • LEGO® Icons Orkide: Orkidelerin bitkiler aleminde çok özel bir yeri olduğu tartışılmaz. Siz de sevdiklerinize onların sizin için ne kadar özel olduğunu hissettirmek istiyorsanız bu seti kaçırmayın. 5 taban yaprağı ve 2 hava kökü ile gerçekçi bir görünüme sahip bu ikonik orkide setini görenler canlısından ayırmakta zorlanabilirler 🙂
  • LEGO® Icons Erik Çiçeği: Bu set, sevdiklerinize güzel bir kırmızı çiçeği tomurcuktan açmaya ve tam çiçeklenmeye kadar inşa etme fırsatı sunuyor. Üstelik sevdikleriniz bu seti sergilemekten de büyük haz duyacak. Hem şık bir dekor hem de yaratıcı bir yapım süreci, ikisi de bu mükemmel hediyede.

Hız, heyecan ve adrenalin tutkunlarına özel

Hız, şüphesiz ki büyük bir tutku. Özgürlüğüne düşkün, heyecanı seven, teknolojiye ve otomobil dünyasına meraklı herkes için LEGO’da şahane hediyeler bulabilirsiniz:

  • LEGO® Technic Mercedes-Benz G 500 Professional Line: Mercedes-Benz tutkusu olan herkesi heyecanlandıracak, otantik özelliklerle dolu ikonik G Serisi’nden bir model, mükemmel bir yılbaşı hediyesinden çok daha fazlası olabilir. Baştan sona adeta bir mühendislik deneyimi sunan bu modelin sevdiklerinizi çok mutlu edeceği kesin.
  • LEGO® Technic Emirates Team New Zealand AC75 Yat: Maceranın sudaki halini seven ve yelken sporuna da merak duyan sevdiklerinizi mutlu etmek için fazla düşünmenize gerek yok. Aradığınız hediye LEGO Technic Emirates Team New Zealand AC75 Yat. Biraz çılgın, biraz heyecanlı, en çok da kusursuz… Emin olun sevdikleriniz bu seti hem yaparken hem de sergilerken çok keyif alacak.

Sinemaseverlere özel

Beyaz perdenin büyüsüne kapılan sevdiklerinize, onların bu tutkusunu daha da derinleştirecek hediyelerle unutulmaz deneyimler sunabilirsiniz:

  • LEGO® Star Wars™ Millennium Falcon™: Çoğu sinemaseverin gönlünde taht kurmuş en özel serilerden biri hiç şüphesiz ki Star Wars. Star Wars™ Millennium Falcon’un kokpiti, uydu çanağı, topları ve diğer ikonik detaylarıyla sevdikleriniz inşa sürecini tamamlarken kendilerini galaksinin derinliklerinde bir macerada da hissedebilirler.
  • LEGO® Disney™ Genç Aslan Kral Simba: Sevdiklerinizin sinema tutkusunu nostaljik rüzgarlarla buluşturmak isterseniz, aradığınız mükemmel hediye yine LEGO’da. Onları LEGO® Disney™ Genç Aslan Kral Simba ile çocukluk anılarına doğru bir yolculuğa çıkarabilirsiniz.

Oyunculara ve uzay meraklılarına özel

Uzayın sınırsız gizemini merak eden ya da en zorlu oyunları bile tek hamlede geçmeyi başarabilen sevdikleriniz varsa, onlar için de en mükemmel yeni yıl hediyeleri LEGO’da:

  • LEGO® Super Mario™ Super Mario World™: Mario ve Yoshi: Mario, şüphesiz ki hem çocukların hem yetişkinlerin gönlünde büyük yer tutan en ikonik oyunlardan biri. Eğlenceli bir nostaljik tur, keyifli bir oyun deneyimi ya da rahatlatıcı bir aktiviteden çok daha fazlasını sunacak bu set, sevdiklerinize yepyeni bir dünya yaratmak için ilham verebilir.
  • LEGO® Technic NASA Apollo Ay Taşıtı – LRV: Kozmik maceracılar için en şahane hediye: NASA Apollo Ay Taşıtı (LRV) modeli. Sevdiklerinizi yıldızlara götürüp geri getirecek bu özel hediye, bambaşka dünyaların kapısını onlar için aralarken yaratıcı duygularını da harekete geçirebilir.

Bonus: Mırmır Pati ile eğlenceyi geri getirin

LEGO’nun sonsuz olasılıklarla dolu dünyasında en mükemmel hediyeler de eğlence de oyun da bitmez… Mırmır Pati, oyunu her yaştan insan için geri getiriyor ve herkesi yılın bu büyülü zamanını çok daha keyifli geçirmeye davet ediyor.

Mutlu bir yer inşa etmek isteyen herkes için mükemmel hediyeler ve çok daha fazlası LEGO’da. Hemen tıklayın ve sevdiklerinizi mutlu etmeye erkenden başlayın.

*Bu yazı LEGO katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale