Kendinle savaşma, seviş: Öz şefkatle anda kalmak
İnsan kaç defa dönüm noktam dediği bir olay yaşar? Kaç defa tam bir tümseği geçtim derken çukura girer? Sonra kaç defa daha çıkar yola devam eder? Bazen ne gittiğimiz yolların ne attığımız adımların sayısını bilebiliriz. Sadece belki de kendimize hatırlatmamız gereken en önemli derslerden biri saymayı bırakıp yolun tadına varmak gerektiğidir. En önemlisi de değiştirmeye çalıştığımız onca olaya, onca çabaya rağmen değişimin sadece bizim neyi nasıl gördüğümüzle anlam kazandığını tekrar tekrar kendimize hatırlatmamız gerektiğidir. Değişim yalnızca kişinin kendisinden başlar.
İnsanın en büyük savaşı kendisiyle olan savaşıdır. Ama bazen savaşmak yerine kendimize ne kadar sıkı sarılmamız gerektiğini unutabiliyoruz. Ve bazen kabul ettiğiniz küçücük bir yardım kendinize ne kadar çok sarılmanız gerektiğini hatırlatıyor…
Hepimiz bazen depresyon çukuruna düşüp hayattan keyif alamayacak duruma gelebiliriz. Her gün aynı güne uyanmak, ekonomik sıkıntılar, gelecek kaygısı, monotonluk, yalnızlık hissi bazen hepimizin hayatında var olan ve zaman zaman olabilecek duygu ve durumlardır. Böyle zamanlarda her şeyden önce duygularımızın farkına varıp birilerinden yardım istemekten çekinmemek kendiniz için atacağınız önemli bir adımdır. Ama ilk önce kendi değerinizin farkında olup kendinize sevgi ile sımsıkı sarılmak, hatalarınızla yüzleşmek ve daha sıkı sarılmak kendiniz için atmanız gereken ilk önemli adımdır. Sonrasında sizi anlayabileceğini düşündüğünüz ve dostça dinleyebilecek birine içinizi dökmek çözümün diğer basamağıdır. Ama durumun derecesine göre çözümün asıl kaynağına ulaşmak bir uzman yardımı ile mümkün olur. İşte bu adımdan sonra kendinizle savaşmayı bırakıp sevişmeye başlarsınız. Sevgi ile aşılamayacak hiçbir savaş tanımıyorum… Buna inanın!
Öyle zamanlar oluyor ki insanın hayatında, bugün doğru olarak attığınız bir adım yarın bir o kadar yanlış geliyor. Veya tam tersi… O zaman doğru olan nedir ve neye göre karar vereceğim diye düşünürken insanın doğruyu yalnızca kalbini dinleyerek bulabileceğinin farkına varıyorsunuz. Kalp bir şekilde hissediyor. “Mantığı kaldırın, çöpe atın” demiyorum ama kalbimle attığım hiçbir adımdan pişman olmadım. Sadece kalbinizin gerçekten derinlerine bakmanız gerekiyor. Su yüzüne yansıyan illüzyondan çok daha derine inmelisiniz. İnsan, gerçeği yalnızca kalbiyle görebiliyor gerçekten.
Her şeyin gelip geçeceği düşüncesinin farkına varmak ve bulunduğun anın saf farkındalığı, tüm karmaşayı süpürüp sakinlik ve hafiflik veriyor. Her şey gelip geçiyor. Mevsimler değişiyor. Her şey akıp gidiyor. Geriye sadece mutlu anlar kalıyor. Zor zamanlardan geçerken şu dört kural arkadaş olsun ruhuna ve yoluna:
- Kendine sımsıkı sarıl! Sen değerlisin!
- Anda kal! Nereye varacağın değil, yolun kendisidir keyifli olan, anın tadını çıkar!
- Her şey gelip geçicidir! Bunu hep hatırlat kendine! Hiçbir şeyin kalıcı olmadığını kabul etmek kadar seni hafifleten bir duygu yok! Zaman bir şekilde dönüştürecek, sarıp sarmalayacak, unutma!
- Sadece olduğu gibi kabul etmeyi dene her şeyi ve bırak! Gerektiğinde bırakabilmek sana yeniden başlamak için güç verir…
Sevgilerimle…
İlginizi çekebilir: Olumluya odaklanmak için bakış açınızı değiştirin