X

Kendinizi sevmenin ilk adımı: Kendi estetik normlarınızı oluşturun

Estetik takıntımız nereden geliyor acaba? Nerede, ne zaman çıkıyor ortaya? Muhtemelen insanlık ortaya çıktığı zamandan beri bizimle ama bu kavram bizimle evrileceğine ve kafaca bizi genişleteceğine, maalesef gittikçe bizi daha sıkan ve sıkıştıran bir kavrama dönüştü.

Güzel hissetmeyi, görünmeyi, görmeyi hepimiz isteriz. Çok içgüdüsel bir durum bu ama kaçırdığımız bir nokta var: Tek bir gerçek, tek bir doğru olmadığı gibi tek bir güzellik kavramı da yok. Dünyadaki 7 milyar insanın algısı nasıl birbirinden farklıysa, aslında güzel diye algıladığımız şeyler için de aynı durum söz konusu. Şu an dünyada yaptığımız şey bence şu: Biri ortaya “güzel şudur” diye bir yeri işaret ediyor ve tüm giyim, estetik vb. sektörleri o noktaya hizmet ederken sıkıştırılıyoruz.

Geçenlerde Kundalini yoga hocam İrem Greenfield bir sohbet sırasında söylemişti: “Görsel güzelliğe takıldığımızdan ve fiziksel görüntüye hapsedildiğimizden dolayı manavdan meyve seçerken bile hep gidip en pürüzsüzü, göze en estetik geleni seçiyoruz. Evimize alırken beneksiz muzları seçiyoruz, yamuk elmalar yerine yusyuvarlak, parlak elmalara yöneliyoruz. Eskiden karpuzlar, çilekler yamuktu. Şimdi onlar bile belli normların içerisinde.” Ne kadar doğru diye düşünmüştüm o an içimden. Her yerde fiziksel estetik normlar pompalandığı için hiç farkında olmadan öyle bir yerleşmiş ki bu normlar bize, seçimlerimiz de bilinçaltımızdan hep bu yönde oluyor.

O zaman doğallık nerede? Kendimiz olmamızdan her anlamda ne kadar uzaklaştırılıyoruz aslında, farkında mısınız? “Ne olursan ol ama sakın kendin olma” gibi tüm verilen mesajlar sanki. Belirtilen normlara uymayıp kendin olursan farklısın; yani eğrisin, eksiksin, hatalısın, değersizsin, sevilmezsin. Of çok yorucu değil mi bu? Aslında içerisinde sürekli stres barındırmıyor mu? Sevilelim, değer görelim, beğenilelim diye kendimizi, gerçeğimizi saklamak için yarattığımız ve üstüne taktığımız maskeler ağırlık yapmıyor mu size de?

Karakter olarak hayatta herhangi bir şeyi benimsemem için mantığıma oturması gerekiyor ve bu durum inanın büyüdükçe, kendimle çalıştıkça fazlasıyla mantıksız gelmeye başladı. Neden ben bana dışarıdan, hiç tanımadığım, beni hiç tanımayan insanlar tarafından koyulan kurallara göre yaşayayım ki?

Başkalarına uymaya harcayacağım zamanı, enerjiyi, parayı uzun bir süredir ben kendimi olduğum gibi kabul edip sevme yoluna harcamaya başladım. Dışarıda bu kadar çok aksi yönde uyaran varken zorlandığım noktalar tabii ki oluyor insan olarak, ama her geçen gün dışarısı yerine kendimi dinlemeyi pusula ediniyorum kendime.

O zaman ne mi oluyor? Belki hiç moda olmayan ve o sırada gözlerin görmeye alışık olmadığı için komik görünen bir kazak giydiğimde… Hatta giyebiliyorum diyerek bitirmek daha güzel olacak bu cümleyi sanırım. Her şeyden önce kimseyi dinlemeden giyebiliyorum! Sonra bir de üstüne kendimi çok rahat ve mutlu hissediyorum ve hatta güzel buluyorum çünkü benim o anki gerçeğimi dışarıya yansıtmış oluyorum. Kendimi o an giydiğim kazak aracılığıyla gerçekleştirebiliyorum. Bazen sonuçları bana garip bakılması, anlaşılmamak vb. olabiliyor ama hayat bana her geçen gün kendim olmanın çok ama çok kıymetli bir şey olduğunu öğretiyor.

Yani ben diyorum ki o kıymetli, harika, sınırsız enerjilerinizi sizi gerçekten mutlu edecek yerlere yöneltin. Mesela kendiniz olmaya, mesela kendinize aşık olmaya..

İnanın oralardan hayat çok daha özgür ve dünya daha yaşanılası bir yer. Bir adet tavsiye olsun benden bize bugün için.

Çok sevgiyle…

İlginizi çekebilir: Tek boynuzlu bir geyiğin düşündürdükleri: Kendini olduğu gibi kabul etmek

Gamze Baytan: Selamlar, Gamze ben. Meditasyon ve yoga hocasıyım. 7/24 çalıştığım organizasyon sektöründen bir anda "Ne yapıyorum ben kendim için" diyerek çalışma hayatımda ne istediğime karar vermek adına verdiğim arada; kendimi bir anda bol kitap, bol sorgulama, bol seans ve bol yazının içerisinde buldum. Yol yolu açtı ve ben artık izlemek yerine hayata katılmayı seçtim. Eylül '15'te Ezgi Sorman'dan aldığım Meditasyon Eğitimi Eğitmenliği'nden mezun oldum. Şu an toplam 2 günden oluşan ve içerisinde “stres nedir, bedene etkileri nedir, sağlıklı seçimler yapmamız nasıl mümkündür, meditasyon nedir, ne işimize yarar, faydaları nedir, biz aslında kimiz” gibi soruların cevabını konuşup; her birimizin modu her an değişkenlik gösterdiği için tek bir tekniğe kendimizi sıkıştırmak yerine, esnek olabilmek adına 3 ayrı varyasyonun deneyimendiği eğitimler ve grup meditasyonları yapmaktayım. Yollar bitmez tabi hayat boyu; görebildiğimiz sürece. Ayık ve uyanık olarak yakalayabildiğimiz takdirde hayatı. Ve Cihangir Yoga'da Berivan Aslan Sungur'un Yin Yoga Eğitmenliği eğitimiyle kesişti yolum. Temmuz '17’de de meditasyon hocalığımın yanı sıra yin yoga hocalığına tam anlamıyla adım atmış oluyorum. Ben ruh-zihin-beden ile bütünüyle çalışmaktan çok keyif alıyorum. Yeni şeyler keşfediyorum. Hayatta hem daha güçlü hem daha esnek durabiliyorum artık. Her şey artık hem daha derin hem daha hafif. Ve bütün bu deneyimleri daha rahat anlamamı, içselleştirmemi, görmemi sağlayan en büyük araç da kelimelerim. Yazıyorum çünkü yazı benim bu hayatta ruhumla özgürce dansedebildiğim en özgür alan. Yazıyorum çünkü yaşadığımız, başımıza gelen herhangi bir şeyde yalnız olmadığımızı, çaresiz olmadığımızı bilelim, kuvvetimizi yine birbirimizden alalım, birbirimize yayalım ve şifa olalım diye.. Tüm insanlığa yayılmak niyetiyle. Mail adresim: gamzebaytan@gmail.com
İlgili Makale