Kendinizi sevmenin ilk adımı: Kendi estetik normlarınızı oluşturun
Estetik takıntımız nereden geliyor acaba? Nerede, ne zaman çıkıyor ortaya? Muhtemelen insanlık ortaya çıktığı zamandan beri bizimle ama bu kavram bizimle evrileceğine ve kafaca bizi genişleteceğine, maalesef gittikçe bizi daha sıkan ve sıkıştıran bir kavrama dönüştü.
Güzel hissetmeyi, görünmeyi, görmeyi hepimiz isteriz. Çok içgüdüsel bir durum bu ama kaçırdığımız bir nokta var: Tek bir gerçek, tek bir doğru olmadığı gibi tek bir güzellik kavramı da yok. Dünyadaki 7 milyar insanın algısı nasıl birbirinden farklıysa, aslında güzel diye algıladığımız şeyler için de aynı durum söz konusu. Şu an dünyada yaptığımız şey bence şu: Biri ortaya “güzel şudur” diye bir yeri işaret ediyor ve tüm giyim, estetik vb. sektörleri o noktaya hizmet ederken sıkıştırılıyoruz.
Geçenlerde Kundalini yoga hocam İrem Greenfield bir sohbet sırasında söylemişti: “Görsel güzelliğe takıldığımızdan ve fiziksel görüntüye hapsedildiğimizden dolayı manavdan meyve seçerken bile hep gidip en pürüzsüzü, göze en estetik geleni seçiyoruz. Evimize alırken beneksiz muzları seçiyoruz, yamuk elmalar yerine yusyuvarlak, parlak elmalara yöneliyoruz. Eskiden karpuzlar, çilekler yamuktu. Şimdi onlar bile belli normların içerisinde.” Ne kadar doğru diye düşünmüştüm o an içimden. Her yerde fiziksel estetik normlar pompalandığı için hiç farkında olmadan öyle bir yerleşmiş ki bu normlar bize, seçimlerimiz de bilinçaltımızdan hep bu yönde oluyor.
O zaman doğallık nerede? Kendimiz olmamızdan her anlamda ne kadar uzaklaştırılıyoruz aslında, farkında mısınız? “Ne olursan ol ama sakın kendin olma” gibi tüm verilen mesajlar sanki. Belirtilen normlara uymayıp kendin olursan farklısın; yani eğrisin, eksiksin, hatalısın, değersizsin, sevilmezsin. Of çok yorucu değil mi bu? Aslında içerisinde sürekli stres barındırmıyor mu? Sevilelim, değer görelim, beğenilelim diye kendimizi, gerçeğimizi saklamak için yarattığımız ve üstüne taktığımız maskeler ağırlık yapmıyor mu size de?
Karakter olarak hayatta herhangi bir şeyi benimsemem için mantığıma oturması gerekiyor ve bu durum inanın büyüdükçe, kendimle çalıştıkça fazlasıyla mantıksız gelmeye başladı. Neden ben bana dışarıdan, hiç tanımadığım, beni hiç tanımayan insanlar tarafından koyulan kurallara göre yaşayayım ki?
Başkalarına uymaya harcayacağım zamanı, enerjiyi, parayı uzun bir süredir ben kendimi olduğum gibi kabul edip sevme yoluna harcamaya başladım. Dışarıda bu kadar çok aksi yönde uyaran varken zorlandığım noktalar tabii ki oluyor insan olarak, ama her geçen gün dışarısı yerine kendimi dinlemeyi pusula ediniyorum kendime.
O zaman ne mi oluyor? Belki hiç moda olmayan ve o sırada gözlerin görmeye alışık olmadığı için komik görünen bir kazak giydiğimde… Hatta giyebiliyorum diyerek bitirmek daha güzel olacak bu cümleyi sanırım. Her şeyden önce kimseyi dinlemeden giyebiliyorum! Sonra bir de üstüne kendimi çok rahat ve mutlu hissediyorum ve hatta güzel buluyorum çünkü benim o anki gerçeğimi dışarıya yansıtmış oluyorum. Kendimi o an giydiğim kazak aracılığıyla gerçekleştirebiliyorum. Bazen sonuçları bana garip bakılması, anlaşılmamak vb. olabiliyor ama hayat bana her geçen gün kendim olmanın çok ama çok kıymetli bir şey olduğunu öğretiyor.
Yani ben diyorum ki o kıymetli, harika, sınırsız enerjilerinizi sizi gerçekten mutlu edecek yerlere yöneltin. Mesela kendiniz olmaya, mesela kendinize aşık olmaya..
İnanın oralardan hayat çok daha özgür ve dünya daha yaşanılası bir yer. Bir adet tavsiye olsun benden bize bugün için.
Çok sevgiyle…
İlginizi çekebilir: Tek boynuzlu bir geyiğin düşündürdükleri: Kendini olduğu gibi kabul etmek