“Herkes doğru insanı arıyor ama kimse doğru insan olmak istemiyor”
Buda
İlişkiniz yok. Bir romantik ilişki arayışı içindesiniz. Ancak kendinizi sık sık “Etrafta düzgün insan yok” cümlesi kurarken mi yakalıyorsunuz? Yalnız değilsiniz. Çoğu insan etrafta düzgün kadın ya da düzgün adam olmadığından yakınıyor. Sosyal Değişim Teorisi’ne göre bireyler romantik ilişkilerinde pozitif sonuçlara (gelirlere) ve negatif sonuçlara (giderlere) odaklanır. Sabetelli, ilişki doyumunu Sosyal Değişim Modeli ile açıklamaktadır. Bireyler belirli bir kişiyle ilişkiye, o ilişkinin sağlayabileceği yararlar için girmektedir. Bu doğrultuda ilişkinin sağlayacağı kazançlar, ilişkiye harcanacak giderlerden fazladır. Bireylerin ilişkiden sağlayacağı kazançlar, partnerlerinin fiziksel çekicilik, espri anlayışı gibi özelliklerine ve çiftler arası ilişkinin kalitesine bağlıdır.
İlişki arayışındaki en büyük sorunlardan biri herkesin karşısındakinden neler alabileceğine odaklanması, ancak kimsenin karşısındakine neler verebileceğini göz önünde bulundurmaması. Birlikte küçük bir liste yapmaya ne dersiniz? Bir sayfayı ortadan ikiye ayırın. Sayfanın bir yanına sizin kurmak istediğiniz romantik ilişkide karşı tarafa neler önerebileceğinizi yazın. Sayfanın diğer yanına ise bir ilişkide size verilmesini istediklerinizi yazın. Sonra bu iki listeyi karşılaştırın. Biz kendimiz sabırsız biriysek, karşımızdaki insandan sabırlı olmasını istemek ne kadar mantıklı sizce? Ya da biz empati yeteneği zayıf bir insansak, bize empati gösterilmesini beklemek hakkımız mı? Bizim ilişkiye katacaklarımız ilişkinin tatmin seviyesini artıracaktır. Örneğin empati yeteneği yüksek kişilerin ilişki doyumlarının daha fazla olduğu bulunmuştur (Davis ve Oathout, 1987).
Diğer yarınızı değil, kendinizi arayın
Neredeyse herkes diğer yarısını arıyor. Peki biz kendi başımıza eksik miyiz ki böyle bir arayış içindeyiz? Çoğu insanın ilişkiye girme nedenleri arasında içlerindeki boşluğu doldurmak var. Dünyanın en romantik ilişkisini yaşasak da biz kendi üzerimizde çalışmadıktan ve kendi ruhsal yaralarımızı iyileştirmedikten sonra, romantik partnerimiz bizim içimizdeki boşluğu dolduramaz.
Bunun yanı sıra, romantik partnerimizi mutluluğumuzun tek sorumlusu olarak görmek de son derece yanlış bir yaklaşım. Kendi mutluluğumuzdan sorumlu bir tek insan var. O da kendimiziz. Birçok insan ilişkiye girdiği kişinin adeta sihirli bir şekilde hayatını değiştirmesini, içindeki varoluşsal boşluk duygusunu doldurmasını bekliyor.
Ancak bu pek de mantıklı olmayan bir düşüncedir ve bu düşüncenin bize mutluluk getirme olasılığı son derece düşüktür. Nasıl bir insana aşık olmak istiyorsanız o insana dönüşün. Diğer yarınızı değil, kendinizi arayın. Mutluluğunuzu istediğiniz tarzda bir insanla tanışana kadar ertelemeyin. Kendi içinizde mutlu olmayı öğrenerek hayat enerjinizi, cazibenizi artırın. Önce hayatın kendisiyle aşk yaşayın ve hemen şimdi mutlu olun.
Etrafta düzgün kimse yok mu gerçekten?
Gelelim “etrafta ilişki yaşayacak düzgün kimse yok” cümlesine. Eğer bir kişi sürekli olarak kendisine uygun olmayan, kendisini üzen, zarar veren romantik partnerler buluyorsa, bu kişinin objektif bir şekilde bu durumu analiz edip, “düzgün” insanlar bulamamasının ardında yatan nedenleri düşünmesi gerekli değil midir?
Bartholomew’a göre bebek ile bakıcısı arasında gelişen bağlanma stili bireyin gelecekteki ilişkilerini etkiler, başka bir deyişle sonraki sosyal ilişkilerinin prototipini oluşturur. Bağlanma ilişkileri, erişkinlerin duygusal yaşamında güçlü bir rol oynar (Bowlby, 1980).
Yani anlayacağınız ilişki kurulacak “düzgün” bir insan bulunmamasının nedeni biraz da kişilerin çocukluklarında yatar. Çocukken anneniz ya da babanız sizi sık sık eleştirip varlığınıza saygı göstermeyen davranışlar sergiledilerse sizin de büyüdüğünüzde, size tıpkı anneniz babanız gibi davranan sevgililer bulma olasılığınız yüksektir. Çözüm, dış dünyayı suçlamaktan vazgeçip, karşınıza sürekli çıkan “düzgün” olmayan sevgili modelinin çocukluğunuzla olan ilişkisinin farkına varmak, ve eğer istiyorsanız bir psikologtan yardım alarak bu konular üzerinde çalışmaktır.
Sorularınız için bana rsolaker@gmail.com adresinden ulaşabilirsiniz. Daha iyimser olmakla ilgili psikoloji egzersizlerini ise Instagram hesabımdan paylaşıyorum.
Bu yazının tüm hakları Rana Kutvan’a ve Uplifers’a aittir. İzinsiz ve uygun şekilde referans verilmeksizin kopyalanması, çoğaltılması ve başka mecralarda paylaşılması kesinlikle yasaktır.
Kaynaklar:
Bartholomew, K. & Horowitz, L. M. (1991). Attachment styles among young adults: A test of a four-category model. Journal of Personality and Social Psychology. 61 (2), 226-244.
Bowlby, J. (1980). Attachment and loss: Sadness and depression. New York: Basic Books.
Davis, M. H., & Oathout, H. A. (1987). Maintenance of satisfaction in romantic relationships: Empathy and relational competence. Journal of Personality and Social Psychology, 53(2), 397-410.
Sabatelli, R. M., & Pearce, J. (1986). Exploring marital expectations. Journal of Social and Personal Relationships, 3(3), 307-321.
İlginizi çekebilir: Kendinize iyilik yaparak mutlu olmak için zihninizi eğitin