Günümüzde pazarlandığı gibi yalnızca yogasını yapan, meditasyonunu kılan spiritüel olmuyor. Meditasyon, nefes ya da türevleri ancak içe yapılan yolculukta bütünleyici bir araç olabilir. Herkesin aracı kendine pek havalı, en faydalı. Özümüzde hepimiz, fiziksel bedenlerde ortaya çıkmış spiritüel varlıklarız. Modern insanının kendini pazarlayış şekliyle konseptten soğumadan evvel, diyeceklerime kulak verin, rica edeceğim.
Meditasyon yaptığım halde, saatlerce transta kalmalar, havalanmalar henüz bende görülmedi. Ses terapisinde, gözlerimin önünden akıl almaz görüntüler süzülmedi. Nefes terapisinde çocukluk travmalarım boy göstermedi. Ayoaska’yı dikince nasihat vermeye gelenlerim olmadı. Her sabah kendime reiki yapıyorum da henüz ellerimden akan bir enerji hissetmedim. Her ne kadar tüm bu yöntemler sayesinde kendimdeki dönüşümü görsem de, benim sistem disiplin ve tekrarla işliyor. Tüm bu yöntemleri harmanlayarak oluşturduğum ritüellerim ve kendimi tanıma disiplinim açıyor içimdeki kapıları. Şanslıysak ayrılık, kayıp, kavga gibi acı dolu bir deneyim geliyor başımıza da, içimize dönme sürecimizi kaçınılmaz kılıyor. El mahkum girilen kendini sorgulama sürecinin kaçınılmazı; şuursuzca akan gözyaşı ve bolca sümük aman sizi yıldırmasın. İki salya aramda, herkesin oturduğu yerden kendinden başka hiçbir şeye ihtiyacı olmadığı bir yöntem keşfettim: Tek başınalık.
Tek başınalık ve yalnızlık birbirine karıştırılmamalı. Yalnızlık insanı depresyona kadar götürebilirken, tek başınalığın nimetleri boyundan büyük. “İnsanların en büyük problemleri, sessiz bir odada yalnız kalamamaktan dolayı ortaya çıkar,” diye yazar Fransız matematikçi Blaise Pascal. Çoğumuzun buna “vakti olmadığını” biliyorum. Benim de yoktu. Gece gündüz çalışıyordum. İşkolikliğimin ve hızla akan yaşam tempomun, düşüncelerimden kaçış olduğunu tek başıma kalınca keşfedebildim. Telefon, televizyon, laptop, dostlar ve türevleri olmadan durmak bahsettiğim. Tek başına kaldığın gibi aklına üşüşen düşüncelerden kaçmak için arkadaşlarına koşmamak. Sevgiliye sokulmamak. Telefona sarılmamak. Hislerini uyuşturmamak. İç sesin sana hangi yöne esmen, neleri dönüştürmen gerektiğini nasılsa fısıldar.
Doğarken, ölürken, düşüncelerimizle boğuşurken zaten bir başımızayız a dostlar. Önce kendimize tahammülümüz olsun. İnsan kendi kaosuyla kendi boğuşmalı. Bastırdığı karanlık yönlerinin ışığı, yine kendi olmalı. Acıtsa da kucaklamalı yaralarını. Önce kendini sevmeli. İşte o zaman ilişki ihtiyacımız olmaktan çıkar. Beklentilerimiz geride kalır. Korkularımız hafifler. Bugün tutunduğun her şey ve herkes bir gün yok olabilir hayatından. Kendin hariç.
İlginizi çekebilir: Dünyadan beklediğimiz değişimin kendisi olmak: İlk adım kendimizi sevmek