Kendiniz olmak sandığınız kadar zor değil: 5 adımda özgürleşebilirsiniz
Geçen gün Instagram profilimde “Kendi mantralarımız neler olabilir?” diye bir anket sorusu sordum. Fark ettim ki çoğumuzun zor zamanlarında destek olan, güzel anların kıymetini hatırlatan, güveni ve ilhamı çağrıştıran kendine tekrar ettiği sözleri ve cümleleri varmış. Gelen cevaplara baktığımda “kendimiz olabilmek” veya “kendi sihrimizi yaşayabilmek” için bu hakkı hatırlamaya ihtiyaç duyduğumuzu görünce hem anladım hem de şaşırdım. Anladım çünkü ben de kendim olabileceğimi otuzlu yaşlara yaklaşırken fark etmiştim. Şaşırdım çünkü varoluşumuzun temelinde yatan bu temel hakka nasıl yabancılaşabildiğimizi gördüm.
İnanıyorum ki kendimiz olabilmek için önce dürüst olmalıyız, bununla birlikte dürüstlük derken dangır dungur konuşan ve kalbimizi kırdığını söylediğimizde “dost acı söyler” diyen arkadaşımızın tavrından bahsetmiyorum. Dürüstlük ve şeffaflığın birlikte olduğu, biraz da özenle harmanlandığı bir hali anlatmak istiyorum. Yani kendimizi bir yumurtaya benzetecek olursak önce bizi dışarıdan gelecek etkilere karşı koruyan, yine de kırılganlığı kendinde barındıran kabuğumuz, kabuğumuz çatlasa bile özümüzü esnek ve akışkan bir halle saran beyazımız ve “kendimiz” olarak adlandırdığımız bize özgü sihrimiz olan sarımızın olduğu katmanlar halinde bugüne gelebildik. Yapıcı bir süreç içinde o sarının kapladığı alanı büyütmek için biraz dikkat, biraz emek, biraz da demin bahsettiğim halden gerektiğini düşünüyorum ki kendimiz olabilelim, otomatik düşüncelere, tavırlara, duygulara ve kalıplara girmeyelim.
Peki nereden başlayacağız? Maddeli şeyleri seven sol beynimizden daha önceki yazılarımda bahsetmiştim. Ve bugün de kendine “to do list” yazmayı seven o yanımıza seslenerek birkaç öneride bulunmak istiyorum.
- Kendimiz olabilmek için önce içimizde olan bitenlerle bağlantı kurmayı denemeliyiz. Yani bu ne demek? Fiziksel ihtiyaçlarımızı dile dökebildiğimiz kadar, ruhsal ve zihinsel ihtiyaçlarımızı da anlayıp anlatabilecek bir dil geliştirmek oldukça önemli.
- Kendi ihtiyaçlarımızı karşılamak önceliğimiz olmalı, hem de öyle havalı şeylerden bahsetmiyorum. Çok basit bir örnek verecek olursam bedenin sana tuvalete gitmen gerektiğinin sinyalini veriyorsa ona göre davranmaktan bahsediyorum. Yani “Dur şu işi bitireyim de öyle gideyim” diye diye saatlerce fiziksel ihtiyaçlarını ertelemeyi seçersen duygusal ve zihinsel ihtiyaçlarına nasıl yaklaşacaksın?
- Kendi hikayesini koruyamayan şehirlerin bile asimile olduğu bu çağda kendi hikayene sahip çıkmak bizi bize yakınlaştırıyor. Yani sen yolculuğuna nasıl başladın, hangi yollardan geçtin, şartların ve çevrendeki olaylar nasıl evrildi ve şimdi nasıl görünüyorsun diye kurgulayıp hikayeni yazmaya ne dersin?
- Sonra sıra ilişkilerde. Kendin olmaya izin veren veya seni yönlendiren ilişkilerinin bir listesini yapıp sana neler kattığını yazabilirsin. Bazen yazdığını okumak insanın içinde derin yerlere dokunuyor, konuşmaktan veya düşünmekten farklı oluyor. O yüzden yazman için seni bir kez daha yüreklendiriyorum.
- Ve son olarak; bedeninle daha fazla ilişki kurmanın kıymetini fark etmek! Geç ikna olduğum gerçeklerden olduğu için sona saklamak istedim. Duş alırken, tırnaklarını keserken, su içerken, koltuğa uzanırken ve daha bir sürü anda dikkatini bedene getirebilir misin? Sanki sadece zihnimiz varmış gibi davranan sisteme aldanmayıp bedeni bir kolaylaştırıcı yerine varoluşunun bir katmanı gibi algılayınca kendin olmak kavramına adım adım yaklaştığımıza inanıyorum.
Yani, evet kendimiz olmak için kendimize özen göstermeye, özeni göstereceğimiz yeri ve formu bilmek için de kendimizi fark etmeye ihtiyacımız var. Nasıl ki bugünkü halimize bir günde gelmediysek; karşımızdakinin beden dilinden bizden ne beklediğini anlama kapasitemiz, jest ve mimikleri yorumlama becerimiz doğuştan gelmediyse kendimizle tanışmak için de günbegün emek vereceğiz. Ve sonra bir an gelecek, o sihirli anda nasıl olacağımızı biz seçeceğiz. Ve inan, o kadar bilinçli bir tercih olacak ki özgürlüğü ve özgünlüğü tam içimizde hissedeceğiz!
Sevgiler…
İlginizi çekebilir: Yeni yıla girmeden de karar alabilirsiniz: 3 haftalık bir “challenge” önerisi