“Yol, kendini Yol’a adamış kişilere gücünü devreder.” Tao Te Ching
Hayatımızın her anında yol ayrımları ile karşılaşırız, seçimler yaparız. Ve seçtiklerimiz yeni seçimlerimizin de köklerini oluşturur. Öyle anlar gelir ki, bir adım daha atabilecek halimiz kalmaz. “Yıkıldım, bu noktadan sonra ben ne yapacağım” diye düşünürüz. Hayatımızın alt üst olduğunu varsayarız. Kendimizi başarısız olarak nitelendiririz örneğin, çok istediğimiz bir pozisyon için kabul edilmemişizdir. Bizden “çok daha” iyilerinin tercih edildiklerini düşünürüz. Bir başvuru daha yapacak cesaretimiz tükenip bitiverir. Kendi kendimizi tercih edilmeyen olarak kocaman harflerle kocaman ağır düşüncelerimiz ile damgalayıveririz…
Ben bugün sizlerle birlikte bugüne kadar çıktığımız yollara bakalım istiyorum. Buradan yola çıkalım istiyorum birlikte. Evet yanlış okumadınız, bu yazı bittiğinde en azından bir konuda sizinle birlikte adım atamadığınız ve ilerleyemem, korkarım, nasıl yaparım dediğiniz en az bir konuda çoktan yola çıkmış olalım istiyorum…
Birçoğumuz için yola çıkmakta, yani yeni bir şeye başlamakta, zorlu bir şey denemekte veya yeni bir ilişki için cesaretle adım atmakta yolu engelleyen diye tanımlayabileceğimiz sebeplerimiz vardır. Şimdi bu sebepleri biraz inceleyelim istiyorum, bu sebepler “gerçekten” gerçekte var olmakta mıdır veya sadece bir düşünce olarak varlıkları bile bizlere mi bağlıdır? Bu engellerden en büyüğü daha önce yaşamış olduklarımız, yani bizim kazandığımız hayat tecrübelerimizdir. Fakat bizler bu tecrübeleri kötü olarak nitelendiririz. Örneğin aldatıldığımızda bu dünyanın sonudur, kaybederiz, kendimizden şüphe ederiz… Oysa ki bir ilişki farklı sebeplerle bitebilir, her başlangıç gibi sonuç da doğal bir akıştır. İlişkilerin doğal dengesi içerisinde nasıl başlangıç var ise bitiş de aynı olasılıkla yer alır.
Şimdi gelin bu tecrübeye tamamıyla farklı bir açıdan bakalım. Eğer bizim yolumuz gerçek bir ilişki arayışı ise bu yaşadığımız aldatılma ve ayrılma süreci, sadece yolumuzda bizi daha da güçlendiren, bize gerçeği, ilişkilerin dengesini ve daha da derinden baktığımızda, kendi kendimizi daha iyi tanımak üzere bir şans veren bir tecrübedir. Bu tecrübe ile hayatımızda gerçek bir ilişki istiyorsak, nasıl yaklaşmamız gerektiğini öğrenmiş oluruz. Önemli olanın diğerine odaklanmak yerine sadece ve sadece kendimiz olduğunu idrak ederiz. Her ilişkide başlangıçlar ve bitişler olacağını kabul ederek ilişkilerimize daha olgun bir yaklaşımla bakabilmeyi öğreniriz. Kaybetmeyi deneyimlemişizdir. Aslında kimseyi ve hiçbir sevgiyi kaybetmediğimizi, her kim ile birlikteysek hayatımızda bize eşlik ettiği için ve en önemlisi tüm öğrettikleri için ona sadece yoğun bir minnet ile teşekkür etmeyi deneyimleriz. Biz ancak bu aşamaları geçtikten sonra “gerçek” bir ilişkiye ulaşabiliriz.
Çünkü gerçekten sevmek, kin, nefret, ego, diğerini kısıtlama, kendimizi unutma, kendimizi geri plana atmak ve kıskançlık gibi kavramlar ile tanımlanmamaktadır. Evet, yolumuz oldukça uzundur, tüm bu kavramlardan bağımsızlaşmamız gerekir ki bizler o gerçek ilişkiyi gerçekten yolumuza çıktığında hakkıyla görebilelim, hakkıyla yaşayabilelim…
Peki, sizce bizler ne yaparız, bu anlattıklarımız yerine o kadar kolaylıkla düşünürüz ki, “Ben neden layık görülmüyorum? Ben bu yolu yürüyemiyorum? Neden benim yollarımda hep engeller var?Neden hep kötü şeyler benim başıma geliyor? Neden ben sürekli kaybediyorum, ben aradığım kişiyi bulamayacak mıyım? Neden diğerlerinin yolları bu kadar kolayken benim yolum bu kadar zorlu?” diye sorar dururuz. Kendi yollarımızı kendimizce bir güzel kapatırız değil mi? Aslında yol bizi sadece sevmektedir, yol bize tüm güzelliğini vermektedir, yol biz istediğimizde sonuna kadar her an en iyinin bizi bulacağına inandığımızda olabilecek en ama en iyisini vermektedir.
Bakın sevgili Chris Prentiss muhteşem eseri Zen ve Mutluluk Sanatı ile yola çıkmayı ve yolda olduğumuzda yolumuza, hikayemize ve en önemlisi kendimize sonuna kadar inanmayı nasıl yorumluyor:
“… Çoğu zaman, belirli bir durum ya da olay için düşünmek ya da hissetmek istediğimiz tepkiyi değerlendirmeye vakit ayırmıyoruz. Bu seçimi yapmak emek gerektiriyor. Duraksamak, durum üzerine düşünüp taşınmak, hedefin mutlu olmak olduğunu hatırlamak, diğer seçenekleri değerlendirmek ve durum her ne olursa olsun mutlu olmayı seçmek ve her şeyin nihayetinde bizim faydamıza olacağını bilmek planlanmış zihinsel bir gayret gerektiriyor.
En zoru da, durum acı verici olduğunda, bizden bir şey götürdüğünde ya da bizim için bir felaket tehdidi oluşturduğunda bu gayreti gösterebilmek. Böyle zamanlarda, mutlu olmayı seçmek, imkansız gibi görünebilir fakat birçok insan bunu yapmayı öğreniyor ve sorsanız size sonucun bütün çabalara değer olduğunu söyleyeceklerdir.
Yapabilirsiniz.
…Kötü bir şey olacağına, kaybedeceğinize, yeterince iyi olmadığınıza, güçlü olmadığınıza, zeki ya da kendiniz olmadığınıza dair doğru olmayan sürekli dırdırlanmalar kaybolup gidecek. Endişelerinizin yerini, Evrenin bir parçası olarak Sizin, değerli bir mücevher gibi -ki öylesiniz, korunduğunuzun güveni alacak.
…Talihsizliğin şekil değiştirmiş halini, hakikatin özünden görecek, bu olanların tamamıyla sizin iyiliğinize, azami faydanıza, olduğunu bileceksiniz. İşte o zaman gerçek mutluluk gelecek.
…Yüce Evrensel hakikatin farkına vardığınızda işte olacak bu: Başıma gelen her şey sadece mümkün olan azami ölçüde faydalanabileyim diye olmaktadır…”
Bugün içinizde yükselen korkularınız ile geçmişin gölgelerinin adına saklanıp “neden ve nasıl” soruları ile çıkmaktan korktuğunuz bütün yollarınıza yeniden bakmanızı dilerim. Bu yazı ile karşılaştıysanız, yollarınız sizi gerçekten çağırmaktadır. Bugüne kadar olan yolunuz sizi şu anda bu yazı ile buluşturdu. Evet, belki şu an düştünüz, belki kayboldunuz, belki çok canınız yandı, belki kendinize bir şans daha verecek gücü nereden bulacağınızı bilmiyorsunuz; şunu unutmayın asla ama asla bu evrende yalnız değilsiniz… Sadece kalbinizde bir inanç alevi yakmanız yeterli; her ne olduysa sizi muhteşem olan bugüne ve şu ana getirdi… Şimdi önünüzde kocaman bir yol var, tüm potansiyelinizle yürümeye hazır mısınız?
Yolunuz açık olsun…
İlginizi çekebilir: İnancın muhteşem gücünü hafife almayın