Bu sabah diğer sabahlardan farklı olarak yüreğinde kocaman bir öfke ile uyandı. Öfke, boğazından dışarı çıkmak, odasını dağıtmak ve onu hırpalamak istiyordu. Uyandığına da öfkelenmişti üstelik. Neden çalar saatten yaklaşık yarım saat önce uyanmıştı ki? Şimdi nasıl yeniden uyuyabilecekti? Ne sinir bir sabah, ne gri bir gök, ne soğuk bir oda, ne yalnız bir yatak…
Yeniden uyuyamadı ve homurdanarak kahvesi için mutfağa su ısıtmaya geçti. Kahvesinden bir yudum aldı ve kahveyi çok yoğun yaptığını fark etti, dişlerini sıka sıka ona da söylendi. Normal sıcaklığından daha yüksek sıcaklıkta bir duş almak için banyoya geçti. Genelde banyoda şarkı söylerdi ve şarkının sözleri doğaçlama olur, güne uyanabildiği için muhakkak teşekkür sözleri de taşırdı. Bu sabah neden bu kadar öfke yüklü uyandığını anlamaya çalışmakla geçirdi sıcacık duşunu. Bir şey bulamadı, hiçbir şeyden başka. Pek tabii ona da söylendi.
Hazırlanıp evden çıktı, ofisine gitmek için dolmuşa doğru hızlı adamlarla yürümeye başladı. Kaşlarının çatık olduğunu bir tekelin camında kendisine bakarken fark etti. Suratını düzeltmeye çalışıyordu ki, kaldırımda kendisine doğru yürüyen kadın ve erkeklerin de çatık kaşlı olduklarını gördü. Mutsuz ve bıkkın yüzlere alışmıştı ama bu kadar öfke yüklü gözler ne zamandır kendisine dik dik bakıyorlardı?
Daha önce de pek çok şeye öfkelenirdi; iş yerinde kendisinin hak ettiği o terfiyi sadece dekoltesi ve sarı saçları var diye bir kadın aldığında, bro dediği arkadaşlarından biri onun almak istediği şeyi ondan önce aldığında, sevdiği kadın onu düşüncesiz bir şekilde kırdığında. Bu öfke; sesini duyurduğunda, olay netliğe kavuştuğunda, kendisine ilgi duyulduğunda, saygı gördüğünde ve güvenilir bir ortamda olduğunu hissettiğinde kontrol altına alınabiliyordu. Öfkesini yatıştırdığında geriye sadece düşünme kalıyordu: Tüm çevresi aynı anda birleşip onu nasıl olur da bu kadar öfkelendirmeyi başarabiliyordu? Nasıl olur da bu kadar bencil insanla örülmüş bir hayatı yaşayabiliyordu? Haksızlık değil de neydi bunun adı…
Erdem odasına gelir gelmez bilgisayarını açıp not defterine o gün yapılacakları not etmek yerine koltuğuna uzandı, derin bir nefes aldı. Tam da o esnada mini kütüphanesinde duran bir kitaba gözü takıldı. Varlığından o ana kadar haberdar olunmayan bir kitap. Sektörel dergi ve kişisel gelişim kitaplarının yanında kolayca ayrılıyordu oysaki. Üşenmeden aldı kitabı, sanki kutsal bir şeyi elinde taşıyormuş gibi nazik bir şekilde koltuğuna oturdu. “Öfkeniz sizi anlatır.”
Kitabın rastgele bir sayfasını açtı ve satırları yüksek bir sesle içinden okumaya başladı.
“Öfke içten gelir, dışarıdaki bir şey tarafından üretilmez. Tıpkı sevgi gibi. Öfke bir başkasının ya da bir durumun yarattığı bir duygu değildir, öfke sizin yarattığınız bir duygudur ve sevgi kadar normaldir. Sevginin içten geldiğine inanıyorsanız, öfkenin de içten geldiğine inanmalısınız.”
Yukarıdaki paragrafı bir daha okudu, bir daha okudu ve altını kırmızı keçeli kalemi ile çizdi. Genelde kitaplara bunu yapmazdı ama son zamanlarda kendi durumunu düşününce bir şeylerin altını çizmesi gerektiğini hissetti. Ardından diğer satırları takip etmeye başladı gözleri.
“Eğer dışarıdaki dünya sizi kızdırdıysa sebebi kendinizi zarardan koruma gücünüzün farkında olmayışınız ya da arzuladığınız değişimi bir türlü yaratamıyor oluşunuz olabilir mi? Öfke genellikle daha az farkında olduğumuz veya daha açık olamadığımız diğer duyguları kapsayan komplike bir duygudur. İçinde hep bir ikincil duygu vardır ve kendisi o ikincil duygunun varlığından doğar. Hayal kırıklıkları, ezik hissetmeler, kırgınlıklar, düşüncesizlikler… Hangi ihtiyacımız karşılanmıyor da bu duygu en mutlu olduğumuz anda bile kendisini bir bıçak keskinliğinde gösterebiliyor?”
Kitaplara yapmadığı bir şeyi daha ekledi bu sabah listesine; hem satırları çizmeye devam etti, hem sayfayı kıvırdı ucundan.
“Öfke bize tam olarak nerede sıkıştığımızı, sınırlarımızın ne olduğunu ve nelere takılıp kaldığımızı gösterir. Eğer öfkenizi dinlerseniz kendinize dair pek çok şeyi çözmüş olursunuz.
Her konuda olduğu gibi bu konuda da neye öfkelendiğinizden daha önemli olan bir şey var ki; o da nasıl öfkelendiğinizdir. Öfkenizi dile getiriş, gösteriş şeklinizdir.”
Öfke ve öfke kontrolü gibi konular sık öfkelenmesine rağmen Erdem’in pek de üzerine düşündüğü konular değildi. Ona göre hep insanların bencilliğinden, aptallığından oluyordu bunlar. Dayanamıyordu artık onların yaptıklarına ve tam da bundan dolayı sinirleniyordu, yoksa o pembe pamuk şekeri gibi bir adamdır. Ama yukarıda okuduğu satırlar duraksamasına neden olmuştu bir kere. “Öfkemi duymazdan gelip onu anlamaya çalışmamakla öfkemi besliyor muyum?” Zihninden geçen kelimeler birebir bunlardı. Sorunun ağırlığını hissetmeden okumaya devam etmek istedi.
“Sizi öfkelendiren kişilerden, olaylardan her zaman kaçmak mümkün değildir. Hatta çoğu zaman öfkelendiğiniz kişiler en sevdiklerinizdir -ya da öyle olduğunu zannettikleriniz-. Her öfkelendiğinizde mekanı terk edemeyeceğinize göre onu kontrol altına alarak hayatınızı daha az negatif duygu hissederek yaşayabilirsiniz. Öfkenizi içe ya da dışa doğru yöneltmeyi belki de doğduğunuz andan beri yaptınız şimdi öfkenizi kararlı bir şekilde ifade etmeye ne dersiniz?
Her şeyden önce öfkelendiğinizin farkında olmalısınız. Öfkenizin yerine uyumlu davranışlarınızı koyma konusunda, farkındalık yine size yardımcı olacaktır. Bir de aşağıdaki adımları takip ettiniz mi artık daha kontrollü bir agresif haline gelebilirsiniz.
Rahatlama
Konu ne olursa olsun derin bir nefes alıp vermek ve içinizden 10’a kadar -isterseniz 15 de olur- sayarken rahatlatıcı bir anı canlandırmaya çalışmak daha sakin tepki vermenizi sağlayabilir.
Düşüncelerinizi değiştirme
“Eyvah, bittim ben. Mahvoldum. Yapacak hiçbir şey kalmadı. Onun da onun yapacağı işi de…” demeden önce “Evet, durum baya kötü hatta boktan bile sayılabilir ama dünyanın sonu değil. Sinirlensem çözülecek mi? Hayır, büyük ihtimal ya karnım ağrımaya başlayacak ya tansiyonum çıkacak.” demeyi denesenize.
Problem çözme
Yaşadığımız hayat aslında bir kriz yönetim sürecinden ibaret, araya serpiştirilen mutluluk anları da reklam arası gibi. Öfke her zaman abartılmış bir duygu olarak karşımıza çıkmaz, kaçınılmaz sorunlardan da kaynaklanıyor olabilir. Sizi öfkelendiren bir durum karşısında aklınıza o an gelen tüm çözümleri -o anın içinde mantıksız da gelse- bir kenara yazın ve elinizdeki tüm seçenekleri inceleyip en mantıklı geleni uyarlamak için bir plan yapın.
Daha iyi iletişim
Sevgili Ambrose Bierce’in dediği gibi; “Öfkeliyken konuş, göreceksin ki pişman olacağın en güzel konuşmayı yapacaksın.” Öfkeliyken aklınıza gelen ilk şeyi hemen dile getirmeyin, büyük ihtimal bu en hatalı seçenek olacak. Karşınızdakine sabır gösterip ve aynı sabrı sizin de hak ettiğinizi düşünüp dinlemeye çalışın.
Sosyal aktiviteler
Sık sık sinirleniyorsanız kendinizle ve çevrenizle uğraşacak bolca zamanınız var demektir. Bunun yerine size fitlik, sağlık olarak dönecek bir spor aktivitesi ya da bir hobi size hiç kimsenin iyi gelmeyeceği kadar iyi gelecektir.
Ya da boş verin bu maddeleri sadece öfkenizi dinleyin ve nerelere takıldığınızı, nerelerde tökezlediğinizi görün. Kendinizi tanıyın. Bu süre zarfında hoşunuza gitmeyen şeyler keşfederseniz nasıl değiştirebileceğinizi yine en iyi siz bilirsiniz.”
Kitabın neredeyse tamamını çizmek istedi Erdem. Meğerse kendi kutsal kitabı odasının içindeymiş. Öfkeyi besleyenin yine kendi öfkesi olduğunu ve öfkelenmenin her zaman bir nedeni olduğunu ama her zaman iyi bir nedeni olmadığını şimdi görüyordu. Öfkeli anlarında herkese ne çok cevap vermişti, ağız dolusu hem de. Bir de üzerine, çıktığı kapıyı hep hızla çarpıyordu çıktığı belli olsun diye ama geri dönmek de istiyordu. Bunu kız arkadaşına yüz milyon kez yapmıştı. Aslında başkalarının hatalarının intikamını kendinden almasına hatta yaşayan herhangi bir canlıdan anlamasına gerek yoktu. Öfke anlık olarak bedenine güç verse de o güç ruhuna ağırlık veriyordu. Ve her şey yatıştığında bu kez kendisine kızıyordu.
Erdem yerinden kalktı ve masasına oturdu, eline not defterini alarak günlük iş listesini çıkarmaya başladı.
– Bugün Tülay’a giderken bir papatya al ve Tülay ile tartışırken gözlerinin içine bak, her tartışma öfke ile bitecek diye kendini şartlama. Önyargın yargılarına dönüştü. Yargılarının seni eline geçirmesine izin verme, herkes değişebilir. Bak, sen de değişim için güzel bir adım attın.
İlginizi çekebilecek diğer yazılar:
Öfke duygusuyla başa çıkmanın yolları ve öfke kontrolünde uzmanlar tarafından kullanılan teknikler
Öfkeye Neden Olan Düşüncelerimiz
Yüksek bilinç seviyesi ne anlama geliyor ve nasıl yakalanabilir?