Kendini tanı: Tutkunu keşfet, kabuğunu soy, başucuna koy
Tutku…
TDK’ya göre; “İrade ve yargıları aşan güçlü bir coşku” ya da “Güçlü istek ve eğilimin yöneldiği amaç.”
Her iki anlamıyla da “güçlü” bir şey şu tutku. Coşkulu. Kimi zaman iradeyi ve yargıları da aşıyor. İçimizden adeta taşan istekler halinde kendini gösteriyor. Bunlarla birlikte, her zaman “eğilimin yöneldiği amaç” olmayabiliyor. Öyle olsa aslında pek de güzel olur.
Tutkuları, yani içimizden taşan istekleri bir amaca yöneltmemiz mümkün mü?
Neden olmasın?
Düşünelim; en çok ne yaparken kendimizi kendimize daha yakın hissediyoruz? Ne yaparken ya da ne olurken içimizden enerji taşıyor? Neyin dahasına her zaman yerimiz var?
Yaşamımız boyunca ailemize, eşimize, dostumuza yakın olmak için elimizden geleni yapıyoruz; sosyallik içgüdüsel nihayetinde. Peki kendimizle yakın olmak için yeterli çabayı gösteriyor muyuz?
Kendine yaklaşmak ve kendini dinlemekten geçiyor tutkuları keşfetmek. Sonra tutkularını keşfettikçe yine kendine yaklaşıyor insan. Hayatında bir yerlere küçük küçük de olsa tutku duyduklarını yerleştirirsen, hayat biraz daha anlam kazanıyor, biraz daha keyifli oluyor ve nihayetinde kişiyi biraz daha akışta kılıyor.
Tutku duyduğumuz şey ille de kendimize meslek olarak seçtiğimiz şey olmayabilir. Çoğu doktorun müzik tutkusu olduğuna şahit oldum mesela.
Kelimenin kendi güçlü olunca içini de kocaman bir şeyle doldurmak gerektiğini sanıyor insan. Bununla da kısıtlanmamak lazım. Ufacık bir şey de kişinin hayatına anlam katabilir, o içinden fışkıran isteklerini yönelttiği bir amaca dönüşebilir. Üretmekse tutkun, bir yerden başlayabilirsin mesela. Herkesin üretebileceği bir şey vardır. Resim yapmaksa içinden gelen güçlü istek, ajandanın kenarına karalama yaparak bile başlayabilirsin. İstersen teknik öğrenirsin, istersen yaptıkça gelişirsin; kuralı yok ki.
Kimi için “Off şimdi uğraş yap 2 dakikada bitsin” işi olan yemek yapmak, senin için bir tutku olabilir mesela. Hani tarife sevgini de ekleyip yaptıklarından mesela.
En önemlisi tutkunun sana ait olması. İnsanların en sık yapmak istedikleri kataloğundan bir sayfa seçmene gerek yok kendine. Tutkunu dağlara taşlara yazmana da gerek yok. Duyurusunun yapılmasından ziyade bir amaca yöneltmek içindir tutkular. Amacın insanlığı kurtarmak olmasın, kendini kurtarmak olsun önce. Yapabiliyorsan sonra insanlığı da kurtarabilirsin.
Hayatta tutkuyla yaptığın bir şeyler olsun. Onlar seni sana yaklaştırsın, enerjini yükseltsin. Sonra sen onların uçlarına birer amaç da tutturur renklendirirsin. Sonra başkalarına da renk bulaştırırsın belki, kim bilir? Önce tutkunu keşfet, kabuğunu soy, başucuna koy. Sonra gerisi gelir…
İlginizi çekebilir: Seslerdeki ortaklığı keşfedip hayatı sade yaşamak