X

Kendini sevmek narsisizm değildir: Öz-şefkatin 3 boyutu

Son zamanlarda kendini sevmek ve öz-şefkatle ilgili bir yazıya, kitaba veya herhangi bir yayına mutlaka denk gelmişsinizdir. Bazıları için kendini sevmek bencillik ve narsisizmle aynı şey. Bu kişilere kısmen hak vermekle birlikte, kendini sevmek ve öz-şefkat konusunu bilimsel yayınlar eşliğinde incelemekte yarar görüyorum. Çünkü ruhsal ve fiziksel açıdan sağlıklı ve dengeli olmanın yolu kendinizle kurduğunuz ilişkinin sağlıklı olmasından geçiyor. Şimdi gelin şu kendini sevmek ve öz-şefkat aslında neymiş ve neden gerekliymiş bir inceleyelim.

Nedir bu öz-şefkat?

Ben bu yazı boyunca kendini sevmek ve öz-şefkat kavramlarını aynı anlamda kullanacağım. Öz-şefkat ve kendini sevmekle kastettiğimiz şey aslında kendinize karşı anlayışlı, şefkatli ve destekleyici olmak. Bilimsel yayınlara baktığımızda öz-şefkat, kendinize yargılamadan, eleştirmeden ya da cezalandırmadan yaklaşabilmek, zorlu bir yaşantı sonrasında deneyimlerinizi kendinizi izole etmeden diğer insanlarla paylaşabilmek ve acı verici duygu ve düşüncelerinizi aşırı şekilde tanımlamadan bilinçli bir farkındalık zemininde tutulabilmek olarak tanımlanıyor.

Araştırmalar öz-şefkatin psikolojik iyilik haliyle de doğrudan ilişkili olduğunu gösteriyor. Buna göre öz-şefkat depresyon, kaygı, yeme bozuklukları, travma ve pek çok psikolojik belirtiyle de negatif yönde ilişkili; yani öz-şefkat arttıkça bu tür psikolojik belirtiler azalıyor.

Aslında bireyin hem kendisini, hem de diğerlerini anlaması ve şefkat gösterebilmesi ile psikolojik belirtiler arasında doğrudan bir ilişki var. Öz-şefkat temelde genel iyilik halini geliştiren, nihai aydınlanmayı sağlayan ve kişinin kendi zihnini eğitmesine yardımcı olan bir yolculuk. Buna göre, bir yanda nezaketli olmak, şefkat duymak, keyif alabilmek ve sakinlik gibi özellikler yer alırken, diğer yanda bu özelliklerin “zıttı” olan nefret, zalimlik, kıskançlık, kaygı gibi özellikler de tanımlanıyor. Bu açıdan öz-şefkat, psikolojik sorunlar yaşamamanız için sahip olmanız gereken en temel özellik.

Ruh sağlığı alanında öz-şefkat kavramını kapsamlı şekilde ilk kez ele alan Neff (2003) öz-şefkati, acılarınıza açık olmanız, bu acılarla temas edebilmeniz ve acıdan kaçmaktan ziyade, acıyı azaltma ve iyileştirme cesareti gösterebilmeniz olarak tanımlıyor. Ayrıca Neff’e göre öz-şefkat bir hata yaptığınızda ya da başarısız olduğunuzda kendinize yargılamadan yaklaşmanızı, bunu “insani bir deneyim” olarak görebilmenizi de içeriyor.

Hiç kimse mükemmel değildir. Hatalar yapabilir, bazen yetersiz kalabilir, zorluklar yaşayabilirsiniz; ancak her koşulda yine de değerlisiniz. Dolayısıyla bu kavram ile Neff, psikolojik sorunlara ilişkin “kendilik” (self) merkezinde toplanan bakış açısına yeni bir yaklaşım getirerek, psikolojik destek sürecinde şefkat duygusunun geliştirilmesini öz-şefkat kavramı ile vurgulamıştır. Esas olan, başarısızlıklarınızı ve yanlışlarınızı dikkate almamak ya da düzeltmemek değil; daha ziyade kendinize ya da bir başkasına yargılamadan, eleştirmeden ve cezalandırmadan yaklaşabilmektir.

Öz-şefkatin üç temel boyutu vardır ve bu boyutlar her ne kadar birbirinden farklı olsalar da etkileşim halindedir. Birinci boyut olan öz-nezaket (self-kindness), kendinizi ve bir başkasını sert bir şekilde yargılamadan ve acımasızca eleştirmeden şefkatli bir yaklaşıma, nezakete ve sevecenliğe vurgu yapar.

Bir hata yaptığınızda, yetersiz kaldığınızda ya da herhangi bir konuda başarısız olduğunuzda genellikle kendinizi acımasızca eleştiren bir “iç ses” duyabilirsiniz. Çevrenizdeki diğer insanlara, hatta yabancı birine bu acımasız eleştirileri yöneltmezken, kontrolünüzün dışındaki olaylarda dahi kendinize “ne kadar tembel ve aptalsın” gibi cümleler kurabiliyor olabilirsiniz. Ancak öz-nezaket, kendinize karşı daha destekleyici ve duyarlı yaklaşmanızı sağlar. Hayatta bazen yetersiz kaldığınızda kendinizi eleştirmektense “mükemmel” olmadığınızı kabul etmek öz-şefkatinizi artırır.

Bu seslerin ve düşüncelerin özellikle birçok ruhsal sorunun gelişmesinde ve sürdürülmesinde önemli rol oynadığını göz önüne alırsak, öz-nezaket çok önemli bir koruyucudur.

Öz-şefkatin ikinci boyutu ortak paydaşımdır (common humanity). Ortak paydaşım, acı veren deneyimlerinize daha geniş açıdan bakarak onları insani bir deneyim olarak kabul etmek, kendinizi diğerlerinden ayrışmış ve izole şekilde algılamamaktır. Yani “mükemmel” olmamak tüm insanların ortak özelliğidir. Buna göre herkes hata yapabilir, başarısız olabilir, yetersiz hissedebilir ve bazen hayatta bir şeyler kötü gidebilir. Bu olumsuzluklarla birlikte kendinizi çevreden soyutlamak, izole etmek ve ayrışmak, zaten zor olan bu süreçte “Bu durumu sadece ben yaşıyorum”, “Neden ben?” gibi çarpıtılmış düşüncelere sebep olabilir. Kendinize ve yaşamınıza daha geniş bir açıdan bakmak ve aslında diğerlerinin de zaman zaman zorlandığını fark edebilmek, daha az hayal kırıklığı yaşamınızı sağlar.

Öz-şefkatin üçüncü boyutu olan farkındalık (mindfulness) ise, acı verici düşüncelere ve hislere aşırı şekilde yoğunlaşmadan bunları dengeli bir farkındalık zemininde tutmaktır. Farkındalık aynı zamanda yaşadığınız anın farkında olmayı, olaylara kişiselleştirmeden ve daha geniş bir açıdan bakabilmeyi ifade eder. Farkındalık acı veren duyguları ve olumsuz düşünceleri zorla değiştirmeye ve aşırı derecede tanımlamaya çalışmak, abartmak, takıntılı şekilde düşünmek ya da bastırmaya çalışmak yerine, bunları akışına bırakmak ve gözlemek olarak da tanımlanır.

Öz-şefkat bağlamında da, bu olumsuz duygu ve düşünceleri kabul etmek ve aşırı tanımlama yoluna gitmemek olarak ele alınabilir. Olumsuz düşünce ve duyguların bilinçli şekilde farkında olmak, problemleri çözebilmenizi kolaylaştıracak ve engellenemez şekilde zihninize gelen “çaresizlik” ve “kurbanlık” düşüncelerinin önüne geçmenizi kolaylaştıracaktır. Öz-şefkatin bu üç boyutu ortak bir şekilde artırılabilir ancak birbirinden farklı bileşenlerdir ve farklı şekillerde deneyimlenebilir. Kısaca öz-şefkat olumsuz durumlar karşısında kendinizi olduğunuz gibi kabul etmeniz ve kendinize nazik olmanız ve bu olumsuz durumları bir bütünsellik içinde ele alabilmeniz demektir.

Yukarıda da söylediğimiz gibi araştırmalar öz-şefkatin tek başına psikolojik iyilik halini artırdığını gösteriyor (Neely ve ark. 2009). Yani kendinize şefkat göstermek ve anlayışlı olmak sizi daha huzurlu ve mutlu hissettiriyor. Öz-şefkat sadece psikolojik sorunları önlemekle kalmıyor, aynı zamanda iyi hissetmenizi, daha üretken olmanızı ve hayattaki isteklerinize ulaşmanızı kolaylaştırıyor. Çünkü acı verici duygulara öz-şefkat ile yaklaşabilmek daha mutlu, daha olumlu ve duyarlı olmanızı sağlıyor (Neff ve ark. 2007). Zaten acı içindeyken bir de kendinizi dövmek, kendinize saldırmak sizce de çok mantıksız değil mi?

İşte bu nedenle kendini sevmek, artık kendinizle ve hayatla kavga etmeyi bırakmak ve kendi iyiliğiniz için hayatınızın sorumluluğunu almak demek, hatalarınızla, kusurlarınızla kendinizi kabul edip daha iyi bir versiyonunuz olmak için çabalamak demek. Bu noktada kendini sevmek narsisizmden ayrılıyor çünkü öz-şefkat kendinize gerçekçi ama destekleyici, işlevsel bir şekilde yaklaşmanızı sağlıyor.

Kendisiyle barışık, özgüveni yüksek, başarılı kişilerin yanında olmaya karşı bir çekim hissetmiyor musunuz? Neden siz de böyle olmayasınız? Bu konuda psikolojik destek almak isterseniz bana ayselkeskin2004@yahoo.com vasıtasıyla ulaşabilirsiniz. Sevgiyle kalın.

Kaynakça:
Korkmaz, Burcu. (2018) Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar (Current Approaches in Psychiatry), Öz-Duyarlık (Öz-Şefkat): Psikolojik Belirtiler ile İlişkisi ve Psikoterapide Kullanımı: Self-Compassion: Association with Psychological Symptoms and Usage in Psychotherapy, 10(1):40-58.
Kraus S, Sears S. (2009) Measuring the immeasurables: development and initial validation of the self-other four immeasurables (SOFI) scale based on Buddhist Teachings on loving kindness, compassion, joy, and equanimity. Soc Indic Res, 92:169-181.
Leary MR, Tate EB, Adams CE, Allen AB, Hancock J (2007) Self-compassion and reactions to unpleasant self-relevant events: the implications of treating oneself kindly. J Pers Soc Psychol, 92:887-904. Neff K (2003) Self-compassion: an alternative conceptualization of a healthy attitude toward oneself. Self Identity, 2:85-101.
Neely ME, Schallert DL, Mohammed SS, Roberts RM, Chen Y. (2009) Self-kindness when facing stress: the role of self-compassion, goal regulation, and support in college students’ well-being. Motiv Emot, 33:88-97.
Neff K (2003a) Self-compassion: an alternative conceptualization of a healthy attitude toward oneself. Self Identity, 2:85-101.
Neff K (2003b) The development and validation of a scale to measure self-compassion. Self Identity, 2:223-250.
Neff K (2011) Self-compassion, self-esteem, and well-being. Soc Personal Psychol Compass, 5:1-12.
Neff K, Dahm KA (2015) Self-compassion: what it is, what it does, and how it relates to mindfulness. In Handbook of Mindfulness and Self-Regulation, (Eds BD Ostafin, MD Robinson, BP Meier):121-137. New York, Springer.

İlginizi çekebilir: Egonun korku senaryolarından kaçma: Özgüvenli olmanın yolu korkularla yüzleşmekten geçiyor

Aysel Keskin: Merhaba ben Aysel Keskin. Psikolojik Danışman ve Psikoterapistim. 2006 yılında Marmara Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık bölümünden mezun olduktan sonra, Türk Deniz Kuvvetlerinde yedi senelik bir kurumsal hayat deneyimim oldu. Kurumsal hayat deneyimimin ardından, çocukluk tutkum olan psikolojiye bir de seyahat tutkum eklendiği için okyanus ötesine giderek bir süre Amerika’nın Kalifornia ve Oregon eyaletlerinde yaşadım. Tüm psikoterapi yaklaşımlarını bilmekle beraber uzmanlaşmanın gerekliliğine inanarak, kanıta dayalı terapi yaklaşımlarından Süre Sınırlı Psikanalitik Psikoterapi (SSPP), Jungian Psikoterapi ve Rasyonel Psikoloji Enstitüsü Preferred Partner of The Albert Ellis Institute onaylı, APA (American Psychological Association) Kredili Rasyonel Duygucu & Bilişsel Davranışçı Terapi Eğitimlerini (süpervizyonlar dahil) tamamladım. Sorunların bütüncül ele alınması gerektiğine, beden ve zihnin dengesini kurduğumuzda hayatımızda olumlu değişimler olacağına inanıyorum. Beden ve zihin sağlığınız her şeyden önemli. Bana ayselkeskin2004@yahoo.com eposta adresinden ulaşabilirsiniz. Sağlık ve sevgi ile kalın. Instagram: ayselkeskin.psk.dan

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale