Yaşamı akıp geçen bir süreç olarak görmekle, işçisi olduğun, oluşturduğun, dönüştürdüğün bir alan olarak görmek arasındaki seçim insanın varlığını konumlandırır. Kendin için seçtiğin planın ne olduğunu söyler.
Bir illüzyonlar dehlizinde, anıların ve hatıraların vizyonları, duyguları içinde savrulacak mısın, yoksa buradan uzaklaşıp bu yaşam düzleminde etkin mi olacaksın?
Etkin olmak için en önemli malzemen “kendin” sandığında getirdiklerine halihazırda oluşanlara bakman, öğrenmen gerekir. Burada, bu sandıkta olanlar senin ve tüm birikiminin ipuçlarıdır. Bu sandık, yani sen, yaşamdaki hazinendir. Bu hazineyi tanıyarak, onu kullanarak yaşamda “etkin” olabilirsin.
Etkin olmak demek üstün olmak demek değildir. Etkin olmak bilinçle, akılla, ruhla hareket etmek demektir. Diğerleri için çalışmak, onları kurtarmak değildir yapacağın. Kendin için çalışmak ve kendim dediğini geliştirmek içindir. Ve kendim dediğinin “bütün” olduğunu kavradığında, diğerleri için hizmetkar olursun. Bu onurlu bir hizmetkarlıktır. Burada küçümseme, acıma, ego yoktur. Göz hizasında bir hizmet, alma-verme vardır.
Buna eğitmek kendini, bütüne katılmak, bütün içindeki varlığını ışıldatmaktır.
Kimse kimseden altta veya üstte değildir.
Eğer varsa böyle bir bakışın, bu senden kaynaklıdır. Altta ya da üsttesindir.
Göz hizasına gelinceye kadar ilk öğretim devam eder.
Yaşamda nerede olduğunu bilmek, varlığının neye hizmet ettiğini bilmek (hiçbir şey yapmıyor olsan da hizmettesindir durma halinle) bilinçli varlığın vazifesidir.
İnsan bu alemin bilinçlenen varlığı, kendini sahneye taşıyan varlığı bu dünya düzeninde kendi kendini keşfedip, kendini arındırarak saf bilince ulaştırarak bir yaşam mühendisliği yapar. İçsel bir mühendislik.
Tıkır tıkır çalışan bir sistem kurar. Bu sistem, DNA kodlarına yazılır ve böylelikle doğacak çocuklar, toprağa giren bedenler yeryüzü kütüphanesine tüm birikimlerini aktarırlar.
Gelecek nesiller için çalışmak, yaşam için çalışmak, kendin için çalışmaktır.
Sen bir yaşam mühendisisin. Eserin ne durumda?
Eserinden memnun musun?
İşte bu soruya gönlün rahat “Evet!” diyorsan, yaşamın şevki, heyecanı içine dolar. Coşku, mutluluk, huzur ve yerini bulma hissi tüm varlığını kaplar.
Sen yaşıyorsun, yaşamı deneyimliyorsun. Alemler arasında geziniyorsun ve bu sihirli gelişimini içindeki yaşam ışığını bu dünyaya saçıyorsun.
Sorumlusun bu yüzden, ışığının renginden, varlığının titreşiminden ve kendi içsel huzurundan…
Kendini düşünerek, kendine özen göstererek kurtul bencilliğinden. Çünkü senin değişimin, her şeyin değişimi!
Kendini kabul ederek, kendi sandığındaki aletlerini kullanarak ne yaratabilirsin?
Elindeki malzemelerle nasıl bir yemek yapabilirsin?
Yenecek bir yemek yap!
Acı bile güzeldir yemekte, nerede ve nasıl kullandığınla orantılı olarak. Senin acının dozu ne yemeğinde? Yağının, suyunun, baharatının? Yoksa sadece güzel görünen ama tadı olmayan bir yemeğin mi var?
Bir bak, senin sandığından çıkardıklarınla yaptığın yemek nasıl?
“Ben böyleyim!” deyip her sebzeyi çiğ, yıkanmamış, olduğu gibi masaya mı koyuyorsun yoksa?
Kendinden kendini yaratmak, elindekileri ustalıkla kullanmakla mümkün olur ve elimizdekileri tanımıyorsak kullanamayız.
Bu yüzden kendini tanı. En zerre baharatına kadar tanı.
Ve doğ yeniden, kendine gebe kalan insan ol, kendinden kendini doğur. İşte coşku, aşk, mucize budur. Kendi kendinin mucizesi ol.
İlginizi çekebilir: Yeni dünya burada: İhtiyacınız olan tek şey görmeye hazır gözler