X

Kendini gözlemlemek: Atalarımızdan öğreneceklerimiz var

Doğa bir virüsü aktive etti; adı corona. Doğanın bozduğumuz dengesi yeniden bulunsun, dünyanın kirlettiğimiz her bir kaynağı dinlenip kendisini yeniden temizlesin, insan olarak bizler; unuttuğumuz durmak kavramını hatırlayalım, hayatın içinde yavaş hareket etmek neydi deneyimleyelim, içimizdeki karanlıklardan artık kaçmayalım ve yüzleşmek zorunda kalıp dönüşelim, kolektif bilinci el birliğiyle yükseltelim daha nice sebeplerce; bence korkudan artık sevgi düzeyine yerleşelim diye aktive oldu bu virüs.

Geldi geleli büyük bir çoğunluğumuz evlerimizde farklı farklı hislerden, hallerden geçiyoruz. Ben kendi adıma bir an korku, bir an rahatlama, diğer an aşk, başka bir an neşe ve hemen ardından endişe gibi sürekli girip çıktığımı gözlemliyorum duygulara. Dışarıdan gözlemleyip içinde kaybolmadığımda evet hayat o kadar zor olmuyor ve bunu hepinize de tavsiye ederim.

Nasıl bir şey biliyor musunuz? Sanki her hareketimi, hislerimi, hislerimin sebep olduğu davranışları ince ince gözlemleyen birisi var ve o gözlemleyen kişi dışarıdan biri değil de yine benmişim gibi düşünebilirsiniz. Bu gözlemleme durumu tabiî ki bir anda pat diye olmuyor. O da kas gibi. Çalıştırdıkça, kullandıkça gelişiyor. Bu noktada da düzenli meditasyon pratiklerimin inanılmaz faydasını gördüğümü söylemeliyim. Sanki gözlemci Gamze’nin elinde her an fener; günlük hayatımda anlarımın içine “Bak burada bir şey var!” diye ışık tutuyor gözüme, kulağıma, burnuma, kalbime gibi. Ve kendimle ilgili bir sürü farkındalık anlarının içinde buluyorum kendimi; elimde sürekli not defteri.

Bugün de yazıya başlamadan önce kendime kendimden ne notlar gelmiş belki beraber üzerinde konuşuruz diye bakayım dedim; çekildim bir tanesinin içine. Bugün sizlerle kendime olan bu minik notun üzerinde durmak isterim.

Öncelikle evde kaldığımız bu son 1 aya baktığımda; ben normal hayatımda bile yoğun oluğumu fark ediyorum. Sürekli meditasyonlar, yogalar, belgeseller, eğitimler, kitaplar, ha bir de online sosyalleşmeler. Asla bitmiyor. 1 ayımı bu şekilde geçirdikten sonra yeni yeni anlıyorum ki kendime durmak için hiçbir alan yaratmıyormuşum. Aslında yavaşlamamız ve durabilmemiz için doğa tarafından açılan bu alanda ben durmanın aksine sürekli hareket ve koşturma haline yönelmişim. Ruhumda gezindiğimi sanırken zihnimin sarmallarında takılı kalmışım. Nefes alıyorum sanırken, soluk soluğa kalmışım. Evet yeni fark ediyorum.

Fark etmeye başladığımdan beri ise günlerim; daha doğrusu anlarım; kendimi her bu zihniyete girdiğim her anı yakalayıp telkin etmekle geçmeye başladı.

Dur Gamze. Koşmana gerek yok, sakin ol. Yetişeceğin bir yer yok. Kaybettiğin bir zaman yok çünkü zamanın kendisi sensin. Boş anlardan korkmana gerek yok çünkü boşluktan varolan sensin. Bu halinle tamsın. Eksik, gedik hiçbir şeyin yok. Sakin ol. Sahip olduğun bilgiler bir ömür sana yeter de artar bile. Geri ya da ileri diye bir şey yok. Bırak artık. Bırak ve şu an. Hiçbir şey yapmamanın nasıl hissettirdiğine bak. Endişe mi huzur mu? Her ne ise bırak kalsın orada. Korkmadığını ve hala durduğunu gördükçe ve sahiplenildiklerini anladıkça hislerin, sakinleşip dağılacaklar zaten ve ortalık tamamen bomboşluğa; yani sana kalacak.

Bu hatırlamalar ışığında şimdi içinde aktif olup yaptığım bir şeyim bitse: “Ee şimdi ne yapacağım, sıradaki?” dediğim ve böyle derken kendimi yakaladığım bu anlarımda tekrar ve tekrar telkinleri kulağımdan kalbime indirip duruyorum.

Durup penceremden doğaya bakmaya başladım. Ağaçlara, yapraklara, rüzgarın yaprakları kımıldatışına, geçip giden kuşlara bakmaya ve ağaçlara konanların ses tınılarını, şarkılarını dinlemeye başladım.

Ha, öyle çok kolay değil tabii baştan söyleyeyim! O durma anında da bir sürü histen geçiyor insan; kalkmak, bir şeylerle meşgul olmak istiyor. Ama ben kendime zaman tanımayı, kendimi; gelen hisleri o sırada da izlemeyi tercih ediyorum. Zihnim hemen hareket etmek, ruhum ise dinlenmek istiyor. Ve ben ruhumu dinlemeyi seçiyorum.

Şunu fark ettim ki doğaya bakmaya, doğayı izlemeye başlarsa insan; zamanla, ona dikkatini vere vere dilini anlamaya başlar. Hayvanları, ağaçları, bitkileri ayırt etmeye ve tanımaya başlar. Eski insanlar yani atalarımız tüm bu doğa bilgilerini nereden biliyorlarmış, müthişlermiş diye geçirirdim içimden ama anlamazdım nasıl bu kadar şeye hakim olduklarını. Kitap, defter, öğretmen yokken nasıl ve nereden öğreniyorlardı? Şimdi anlıyorum. Şimdi anlıyorum ki onların yiyecek bulmak ve tehlikelere karşı savaşmak, kaçmak dışında tek yaptıkları tüm gün; günün çok büyük bir çoğunluğu sessizce oturup çevrelerini gözlemlemekmiş. Tek öğretmen kitaplar değilmiş! Ne büyük bir kalıpmış bendeki. Doğanın kendisi koskoca bir öğretmenmiş aslında. Ben yeniden bakmaya başladığımda hatırladım…

Atalarımız pusulalarını doğanın kendisini yapmış. Doğayı izlemiş, ondan öğrenmiş, oradan beslenmiş, oraya bakmış ve onu korumuş. Muhteşem bir denge tutturmuşlar elele beraber binlerce yıl. İnsan doğaya gözü gibi bakmış, doğa da insanı evladı gibi beslemiş.

Şimdi, günümüz dünyasında ise binlerce yıldır bu şekilde yaşayan biz değilmişiz gibi bırakın iletişim kurmayı; yakıp yıkmaya, üzerine tonlarca beton yapılar dökmeye, ezmeye, yok etmeye başladık. Nefesimizdi tabiat; kendi nefesimizi kesip kendimizi boğmaya başladık. Bunu neden, ne zaman yapmaya başladık bilmiyorum ama şimdi görüyorum ki bu net bir biçimde bilinç kaybı. Başka bir açıklama getiremiyorum.

Ben bu bilinç kaybının yaşandığı sıralarda doğan ve yaşamını sürdüren bir insan olarak atalarımızın doğayla ilgili müthiş bilgileri nasıl elde ettiğini anlayamıyordum fakat sadece belki iki defa dikkatimi yeşile verince “hatırladım”. Hatırladım diyorum çünkü tüm bu bilgiler, atalarımızın yaşayış şekilleri, görüp duydukları her şey dna’larımızda mevcut. Biz zaten onlarla yaşıyoruz. Sadece o parçalarımızı aktive etmek gerekiyormuş; hepsi bu. Yeşile bakınca, kalpten maviye bağlanınca atalarımdan miras; sahip olduğum dna’lar kendine yeniden çalışacak alan buldu. Dürtmek gibi. Sanki pencereden baktığımda tüm o unutulmuş olan bilgiler dürtüldü ve ben yeniden hatırladım, yeniden aydınlandım.

Hatırladıkça yüzümde gülümseme belirdi. Kaslarım kendisini bıraktı, gevşedi. Çook geçmiş zamanda hayat bir yandan zorken, doğayla olan samimi ve nazik ilişkimizden ötürü de bir yandan kolaymış; fark ettim.
Dengemizi yitirmişiz.
Tabiat ile alma-verme dengesi, kendi içimizde alma-verme dengesini yitirmişiz. Dengesizliğin uç noktaları bilinç kaybına; dolayısıyla robotik yaşama, anlamsız, yüzeysel anlara, yüzeysellikten ötürü içimizde bir türlü dolduramadığımız boşluğa, bir türlü tatmin olamamaya dönüşmüş.
Hepsi birbiri ardına peşin sıra gelmiş. Bir denge yitimi nelere yol açmış.

Şimdi ise bu corona döneminde yeniden evlerimizde, kendimizdeyiz. Tüm kırık döktüğümüz, dengesini bozduğumuz her şeyi yeniden tamir etmek ve dengeye getirmek için büyük bir fırsat karşımızdaki. Doğa, “ben kendi işimi kendim hallederim” dedi. Bize, siz biraz uzak kalın yeter bana, dedi. O yeniden kendisini temizlerken biz zihnimizi yine ihtiyacımız olmayan ve bizi sadece oyalayacak bir sürü işle mi dolduracağız yine yoksa yeniden bağ kurmak, tabiatın bir parçası olduğumuzu hatırlamak, yeniden aynı dili konuşmaya başlamak için bir şeyler mi yapacağız?
Seçim bizim.
Senim benim.
Seçim senin.
Sen kendi adına hangi yolu seçiyorsun?
Yeniden tabiatın kollarında buluşmak ve kavuşmak dileğiyle.
Sevgiyle…

İlginizi çekebilir: Son bir ayın öğrettiklerinden biri: Siz de az ile yetinmekten korkuyor muydunuz?

Gamze Baytan: Selamlar, Gamze ben. Meditasyon ve yoga hocasıyım. 7/24 çalıştığım organizasyon sektöründen bir anda "Ne yapıyorum ben kendim için" diyerek çalışma hayatımda ne istediğime karar vermek adına verdiğim arada; kendimi bir anda bol kitap, bol sorgulama, bol seans ve bol yazının içerisinde buldum. Yol yolu açtı ve ben artık izlemek yerine hayata katılmayı seçtim. Eylül '15'te Ezgi Sorman'dan aldığım Meditasyon Eğitimi Eğitmenliği'nden mezun oldum. Şu an toplam 2 günden oluşan ve içerisinde “stres nedir, bedene etkileri nedir, sağlıklı seçimler yapmamız nasıl mümkündür, meditasyon nedir, ne işimize yarar, faydaları nedir, biz aslında kimiz” gibi soruların cevabını konuşup; her birimizin modu her an değişkenlik gösterdiği için tek bir tekniğe kendimizi sıkıştırmak yerine, esnek olabilmek adına 3 ayrı varyasyonun deneyimendiği eğitimler ve grup meditasyonları yapmaktayım. Yollar bitmez tabi hayat boyu; görebildiğimiz sürece. Ayık ve uyanık olarak yakalayabildiğimiz takdirde hayatı. Ve Cihangir Yoga'da Berivan Aslan Sungur'un Yin Yoga Eğitmenliği eğitimiyle kesişti yolum. Temmuz '17’de de meditasyon hocalığımın yanı sıra yin yoga hocalığına tam anlamıyla adım atmış oluyorum. Ben ruh-zihin-beden ile bütünüyle çalışmaktan çok keyif alıyorum. Yeni şeyler keşfediyorum. Hayatta hem daha güçlü hem daha esnek durabiliyorum artık. Her şey artık hem daha derin hem daha hafif. Ve bütün bu deneyimleri daha rahat anlamamı, içselleştirmemi, görmemi sağlayan en büyük araç da kelimelerim. Yazıyorum çünkü yazı benim bu hayatta ruhumla özgürce dansedebildiğim en özgür alan. Yazıyorum çünkü yaşadığımız, başımıza gelen herhangi bir şeyde yalnız olmadığımızı, çaresiz olmadığımızı bilelim, kuvvetimizi yine birbirimizden alalım, birbirimize yayalım ve şifa olalım diye.. Tüm insanlığa yayılmak niyetiyle. Mail adresim: gamzebaytan@gmail.com

Geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenmek isteyenlere: Fine Life Fermente Kajulu İçecek

Son yıllarda sağlıklı beslenme ve bilinçli tüketim alışkanlıklarının, daha önce hiç olmadığı kadar ilgi gördüğü kesin. Veganlık, vejetaryenlik, fleksitaryen gibi bitki bazlı beslenme türleri, sadece etik ve çevresel nedenlerle değil, aynı zamanda bütüncül sağlık açısından sunduğu çeşitli faydalar nedeniyle de dünya genelinde hızla yayılmaya devam ediyor. Bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına yönelik talepler hızla artarken çok sayıda bitki bazlı ürün de raflardaki yerini alıyor. Özellikle süt ürünlerine alternatif arayanlar için çok sayıda ürün piyasaya sürülüyor. Bu konuda öncü isimlerden biri olan Metro Türkiye de “Sofrada herkese yer var!” mottosuyla tüketicilerin ihtiyaçlarına, yenilikçi ürünlerle cevap veriyor.



Raflarında 400’den fazla bitki bazlı ürün sunan Metro Türkiye, geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına sahip olmanın en leziz yollarını sunuyor. Ve güzel haber; Türk mutfağının favori içeceklerinden ayrana bitki bazlı alternatif sağlıyor: Fine Life Fermente Kajulu İçecek.

Lezzetli, vegan, fermente: Ayrana bitki bazlı alternatif

Herkes için sağlıklı beslenme ve sürdürülebilirlik anlayışıyla hareket eden Metro Türkiye, beslenme trendlerine ve değişen tüketici taleplerine verdiği önemle Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i raflara getiriyor. Geleneksel lezzetimiz ayrana bitki bazlı bir alternatif olarak öne çıkan Fine Life Fermente Kajulu İçecek, bitki bazlı beslenme alışkanlıklarını benimseyen ya da benimsemek isteyen herkesin beğenisine sunuluyor.

Metro Türkiye raflarında yerini almaya başlayan bu yenilikçi ürün, %27 oranında kaju fıstığı, tuz ve çeşitli probiyotikler içeriyor. Bunun yanı sıra katkı maddesi, koruyucu ve gluten içermemesiyle de dikkat çeken Fine Life Fermente Kajulu İçecek, hem bitki bazlı ürünleri tercih edenlerin hem de laktoz tüketmemeye önem verenlerin favorisi olmaya aday. Ayran alternatifi olarak soğuk tüketilebilen bu ürün, 250 ml’lik cam ambalajlarda satışa sunuluyor. Vlabel etiketiyle otel ve restoran gibi yeme içme işletmelerinde rahatça kullanılabilecek Fine Life Fermente Kajulu İçecek, menülere yeni vegan bir alternatif getirirken, müşteri memnuniyetini de artırma potansiyeli taşıyor.

Geçtiğimiz yıllarda süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler sunmuş olan Metro Türkiye, Metro Chef Veggie Bademli ve Fındıklı içecekler ile yoğurda alternatif Metro Chef Veggie Fermente Süzme Kaju’yu ve Metro Chef Veggie Meze Serisi’ni tüketicilerle buluşturmuştu. Bu yıl ise Türk mutfağının vazgeçilmezlerinden ayrana bitki bazlı bir alternatif getirerek hem sağlıklı hem de yenilikçi bir seçeneği yani Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i tüketicilerle buluşturuyor.

Elbette Metro Türkiye’nin raflara taşıdığı yenilikçi ürünler sadece süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler ile sınırlı değil. Çok daha fazlası, raflarda çoktan yerini aldı.

Bitki bazlı geniş ürün yelpazesi: 400’den fazla çeşit



Metro Türkiye’nin raflarındaki vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; falafel çeşitlerinden pizzaya, ranch sostan çamaşır yumuşatıcısına kadar 50’ye yakın çeşitte gıda ve gıda dışı bitki bazlı ürün sunuyor. Eğer tüm bu ürünleri ve çok daha fazlasını incelemek isterseniz hemen tıklayıpvegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine;vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; Metro Türkiye’nin Bitki Bazlı & Vegan Katalogu’nu keşfedebilirsiniz.

Temel gıdadan temizlik ürünlerine, kişisel bakımdan atıştırmalıklara aradığınız her şeyi bulabileceğiniz Metro Türkiye ile sağlıklı ve sürdürülebilir bir yaşam tarzına ulaşmak artık çok daha kolay.

*Bu yazı Metro Türkiye katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlginizi çekebilir: Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’nin zengin vegan ürün yelpazesini keşfedinVegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’

 

İlgili Makale