Kendine olan inancın sınavdan geçse de kendinin arkasında durabilir misin?
En karanlık günlerin sonunda, o darmadağın olup parçalarını kendinin dahi bulamadığı hollerden bir şeye tutunarak çıkıverirsin bir gün.
Hem de en küçük parçanın içine ismini nakşetmiş olanın hissine tutunarak.
Sanki tüm karanlıklar, sanki tüm fenalıklar, sen en küçük parçana, kendi hücrenin çekirdeğine gir de, yaşamdaki tek gerçeği, hizmet ettiğin tek “gerçekliği” gör diye gelmiş başına.
Öyle tam bir sevgi ki, öncesindeki acıların gidişine hüzünlenir bulursun kendini. Hizmetlerine şükranlığın azalacak diye bir gözün üzerlerinde kalır gidenlerin..
Hatta, önüne ardına hendek kazanların, rüyalarda gulyabanilik edenlerin, niyetlerine kör düğümler atanların bile varlıklarına ve yaptıklarına şükredersin. O görünmez kara büyüleri yapanlara, kalbi katran olmuşlara şefkatle bakarsın.
Çünkü sayelerinde, kendi gücünü ve gerçek “mutlak kökünü” bulursun.
Ne olursa olsun değişmeyecek olanı, ne olursa olsun ayrışamayacak olanı.
“O” dediğini bulursun.
Ve tüm sorgulamalarda, yine kendini görürsün, aklının nerelerde kaydığını, nerelerde vazgeçmek üzere olduğunu ve nerelerde ne olursa olsun diyerek devam ettiğini.. Sonunda, tüm fırtınalardan, tüm uğultulardan, o ıslak karanlıktan, kendi ellerinden sımsıkı tutmuş “benim” diyerek çıkarsın.
Benim!
Kendi kendinin sınavından kendisi olarak çıkan!
İnancını sorgular bu sistem. Kendine inancını, varoluşa inancını.
Sonradan yapıştırma inançlardan bahsetmiyorum; özünden çektiğin altın ipleri öre öre yaşamına getirirken gönlüne damlayan “mutlak” tan bahsediyorum.
İnanılmaya ihtiyaç duymayan, seyr edilenden..
İnancını sorgular, çünkü ne olursa olsun arkasında durabiliyorsan kendinin, kelimelerinin, eminsen gittiğin yoldan hizmetinin istikametinden; “boşluğun” içinden bir noktacık “boşluk”, tüm evrenlerin sihrini içine almış “uzun yoldan gelenleri” karşılar.
Yolun sonu sandığın, üzerinde “başlangıç noktası” yazan yerden…
İlginizi çekebilir: Teslimiyetin kırılgan gücü: Sonsuz huzur için hiçbir yerde olabilir misin?