“Dostluk, gül olmaktır, yaprağı ile de dikeni ile de…” Şems-i Tebrizi
Bu hafta sizlerden gelen yorum ve sorular dahilinde bu konuyu bir yazıma taşımaya karar verdim. Dışarıdan baktığımızda “Ne olacak canım, ne demek yani kendime kabul vermek, verdim gitti bile” diye düşündüğümüz bu kavram aslında birçoğumuzun hayatında farkında olsak da olmasak da oldukça önemli yere sahip… Bugün kendimize kabul vermek konusunu ele alırken, kendi kendimizi sevmek üzerine de biraz düşünelim istiyorum. Hadi kabul verdik, sevmek nereden çıktı diyebilirsiniz… Evet, bu kavramlar hep birlikte; biri olmadan diğeri, diğeri olmadan öbürü olmuyor… Ve bizler kaldırmayı unuttuğumuz şalterlerin karanlık ile sonuçlandığı gibi bu konularda kendi özümüze bakmayı reddettikçe kendi karanlığımıza kısılmış oluyoruz…
Kendi kendime ve yine kendime kabul verdim… Ben ne isem öyleyim, bugün olduğum kişiyim. Evet, yalnızım, evet kırk yaşındayım, belki işsizim, belki boşandım, belki aldatıldım, belki yeniden aşık oldum… Belki sevdim ve evet itiraf ediyorum utandım ve söyleyemedim, kaybetmekten, reddedilmekten, hor görülmekten korktum… Kendi kendime kabul verdim, hastayım bu hastalıkla yaşamak durumundayım ama bu benim bedenim, bu hayat benim hayatım kim ne derse desin buradayım…
Evet, henüz hiç kız arkadaşım olmadı ama dünyadaki tüm insanlar sevgiyi bilerek mi geldi buraya, benim de bir şansım olmalı… Evet, henüz “bilmiyorum” ama deneyimlenerek öğrenebilirim… Ben gencim, henüz yirmili yaşlarımdayım. Ne istediğimi, ne olacağımı bilmiyorum; hayatta kaybetmekten korkuyorum… Evet, herkes bir zaman bir yerde korkuyordu fakat yaşamadan öğrenilemez diye söylerdi annem hep… Ben de yaşayacağım, düşebilirim, kaybedebilirim, yitirebilirim, kabul edilmeyebilirim ama ben önce kendi kendime her halimle ne kadar düşsem de ne kadar zorlansam da sadece “kendim” olmaya onay veriyorum… Her ne halim o ise onu görmeye kabul veriyorum…
Kendi kendime ve yine kendime “sevgi” verdim… O diğer kişilerin beni sevmesinden, beni hoş bulmasından, bana hoş gelmesinden önce ben bu güzel bedenimle bu yaradılışımla kendime hoş geldim… Ben kendim gördüm dünya üzerinde “benden bir tane daha” yaratılmamış olduğunu… Ben kendim gördüm bu kadar özenilerek yaratıldıysam içimde bir sihir olduğunu… Ben kendim gördüm cennetten fısıltılarla bu dünyaya yolculuk yapan bir “ruh” olduğumu, dış görünüşten öte içeride muhteşem bir kalp olduğumu… Ben kendim gördüm sıcacık anne sevgimi, içimden taşan merhameti cömertliği ve iyiliği…
Ve ben önce kendi kendimi sevdim; iyilerimle, kötülerimle, oluşlarımla, vazgeçişlerimle, yitirdiklerimle, aldanmışlıklarımla, yalanlarıyla, doğrularıyla… Tüm günler boyu ben önce kendi kendimi sevdim… Hiç kimse bu elleri tutmuyorken, hiç kimse bu gözlere bakmıyorken ben onların içine baktım önce… Yağmurda ıslandığında da ben vardım, aç kaldığı zamanlarda da yine ben vardım benim yanımda… Üzgün ve kırgın gecelerinde de ben vardım, tatlı ve mutlu zamanlarında da yine ben “ben başıma” ama hep derin bir sevgiyle kutladım varlığımı… Ben beni sevdim önce; o diğerlerine muhtaç kalmadan dışarıdan beklemeden, önce “ben” gördüm bendeki bu eşsiz güzelliği…
İşte kendi kendimize kabul verebilmek, sadece birkaç paragraf okuduğumuzda bile bize iyi gelir değil mi? Çoğu zaman başkaları ne düşünecek diye yargılarız kendi kendimizi, başaramadıklarımız için küçümseriz, sahip olamadıklarımız için kızarız. Hayattaki varlığımızı sorguladığımız, “Neden ben bu şekildeyim de diğerleri şöyle?” dediğimiz mutlaka olmuştur… Burada öyle önemli bir konuyu atlarız ki, aslında kendi yaradılışımızın olağanüstülüğüne söz söylemekteyizdir… Bizler her birimiz muhteşem yaratıklarız, dünya ve evren üzerindeki en komplike yaratıklar arasında gelmekteyiz…
Ve hala kendimize sırf o “diğer kişi” ne düşünür, beni beğenir mi, beni ayıplar mı, beni küçümser mi diye düşünerek bir yol çizmeye çalışırız… Oysa yol bu düşüncelerin “boyutlarından” çok daha büyüktür… Oysa yol çok daha özeldir… Oysa yol biz buraya henüz gelmeden önce binlerce on binlerce tesadüfe gebe kalmış, anne ve babamız bir araya gelmişler ve evet sırf biz bu dünyaya gelebilelim diye yazılıp çizilmişlerdir… Sonra bu dünya üzerinde katkı sağlayacak olduklarımız, emek vereceklerimiz, varlığımızla mutluluk dağıtacağımız ve en önemlisi öncelikle çok ama çok seveceğimiz kendimiz varızdır…
Bugün bu yazımda bana eşlik ediyorsanız kabul edemediğiniz, kendinizde sevemediğiniz her şeye yeniden bakmanızı istiyorum sizlerden. Sadece kısacık bir kabul, kısacık bir seni seviyorum hak etmiyor muyuz? Şimdi kalkın, bir aynanın karşısına geçin ve kendi kendinizin o güzelim gözlerinizden içeri bakın ve derin bir nefesle kalbinizden gelerek söyleyin (sadece kendinize ve yine sadece kendi kendiniz için): Ben seni kabul ediyorum ve evet bugün seni çok ama çok seviyorum… İyi ki varsın!
İlginizi çekebilir: Ait olmak: Ne geçmişe ne geleceğe, sadece bugüne