Kendimize başkasına olduğumuz kadar nazik olmamamız meşhurdur. Başkasının derdini dinleyince son derece empatik olup onun çözüm sürecine dahil oluruz. Kendimize biraz daha az empatik davranma eğilimindeyizdir, belki yargılarız kendimizi, belki kızarız hatalarımıza, belki kurbanızdır, her şey “onların” suçudur, sorumluluk almayız.
Kendimize davranış biçimimizin gelişmesinde birçok etken vardır: Kültür, aile, eğitim, arkadaş çevresi vs. Birey olarak kendi hayatımızın sorumluluğunu aldığımızda fark ederiz kendimize nasıl davrandığımızı. Ancak fark ettiğimizde anlarız bu davranış biçimini değiştirebileceğimizi. Bu zorlu bir süreçtir, kendi gölgelerimize yargısızca bakmayı gerektirir. Birçokları buradan ileri gidemez fakat gidenler evrendeki tek değişmez gerçeği görecektir. Fiziksel ve mental olarak kendimize iyi bakmazsak tezahürümüzün gerçekleşmesi gecikecektir. Kendini sevmeyen bir insan nasıl başkalarını sevebilir? Nasıl hayat amacının peşinden gidebilir?
Şunu unutmamalıyız ki her birimiz bir sebep için geçici olarak dünyaya geldik, misyonumuzu tamamlayacak ve “bir”e döneceğiz. Bunun gerçekleşmesi için temel yapı taşı sarsılmaz bir öz sevgi oluşturmaktır.
Kendimizi sevmezsek, görünmezlik pelerinin ardına saklanmak isteriz. İşte bu, kendimize, fiziksel ve mental potansiyelimize atacağımız en büyük çelmedir. Bir insanın kendi sınırlarını, kendi potansiyelini göremeden ölmesi en üzücü hayat hikayesidir. Ancak görünmezlik pelerinini kaldırıp insanların bizim hakkımızdaki düşüncelerinin bizimle değil, onlarla ilgili olduğunu anladığımızda bütün renklerimizle var olabiliriz.
Siyah, beyaz ve grinin bize dayatıldığı bir dünyada renkli olmak emek ister. Öz sevgi, üzerine bıkmadan, yorulmadan çalışmayı gerektirir. Herkes gibi bizim de gölgelerimizin olduğunu, düalitenin evrenin yaratılışında bir unsur olduğunu kabul etmeyi gerektirir. Kendinin rehberi olmayı, algı ötesinde bizim için neyin doğru olduğunu zaten biliyor olmayı gerektirir. Görünür olmak birçok nimetle gelecektir, bunlar kişinin hayattan beklentisine göre değişir. Aynı zamanda birçok imtihan ile de gelecektir. Korku ve arzu bu yolda sapmamamız gereken yol ayrımlarıdır. Korku, “Ne derler?”, “Ne düşünürler?” ile belirginleşirken, arzu egonun oyuncağı olabilir.
Her ne sebepten dolayı görünür olmak istiyorsak, bunun bütüne katkı sağladığından emin olmalıyız çünkü ancak sarsılmaz bir öz sevgisi olan, bütünün iyileşmesinde rol alabilecek nitelikler sergileyebilir.
Kolaylıkla ve güzellikle akan bir görünür olma yolcuğunuz olmasını dilerim…
İlginizi çekebilir: Yaşama dair herkesin sorması gereken 3 önemli soru