X

Kendine acımayı bırak: İçindeki güç ve ışık parlasın!

Kendine acımayı bırak! Bu yazıda kurban bilincinden çok daha farklı, çok daha ince ve sinsi bir şeye değineceğim… Tüm dikkatinizi davet ediyorum.

Kendine acımayı bırak!”… Hayatımın belli bir döneminde tasavvufla epey içli dışlı olduğum bir dönemde, başımdaki dertlerden dolayı artık dayanamayıp söylenerek ağladığım bir sırada yanıma gelen bir dervişin (!?) sözleriydi bunlar. Kendine acımayı bırak da nelere sahip olduğuna odaklan, yeteneklerine becerilerine ve neler yapabileceğine… Yani kendi gücüne… (Bunları ben ekledim o sadece ilk cümleyi kurup yanımdan ayrılmıştı.)

Başım her sıkıştığında da bu cümleyi hatırlıyordum amma velakin kendime acımaktan ve daha da beteri kendimi acınacak (üzülünecek) hallere, durumlara sokmaktan kendimi alamıyordum.

Bu sözü işittikten uzunca bir süre sonra, yaklaşık 2 yıl sonra bir gün bir arkadaşım geldi ve dedi ki: “Dilek ya bu aralar inanılmaz hafifledim kızım, mind-setimi (düşünce şeklimi) değiştirdim; ben meğerse dram seviyormuşum… Dram olsun, anlaşmazlık olsun, aksiyon olsun…” Onun bu sözleri inanılmaz cesurca ve samimi değil mi? Ancak yine pek üzerinde durmamıştım; sonuçta benim deneyimim değildi. (İşaretleri okuyamayan hala herkesin kendisine mesaj taşıyan elçiler olduğunu göremeyen birinin bakış açısıdır.)

Kısa bir süre sonra 5 parmağında 10 marifet bir arkadaşım geldi ve dediğine göre bedendeki duygusal blokajları serbest bıraktıran, özgürleştiren bir teknik olan “tetik masajını” uyguladı. Seansın en nihayetinde o noktayı bulmuş olacak ki, “Hey kaptan geldik!” mahiyetinde, “Bırak dokunma” dediğimi ve oturup “Bana neden şefkat vermediler, bana nasıl acımadılar, üzülmediler?” ve yine “Bana neden şefkat göstermediler?” diye durdurulamaz bir hüngürtüyle ağladığımı ve bu duruma olan öfkemi, kızgınlığımı ağzıma yastık kapamasalar binayı yıkacak tonda çığlıklarla boşalttığımı hatırlıyorum… Sonrasında terapistin söylediği mantrayı dilime doladım ve akşam uyumadan önce, sabah yüzümü yıkarken, bakkala ekmek almaya giderken, gülümseyerek ve bu hissin tadını hissederek “Ben şefkat almaya layığım” dedim…

Lütfen yazıyı sabırla okumaya devam edin, buralarda bir şey yok… Ben nasıl arkadaşımın deneyimi üzerinde durmayıp geçtiysem siz de bana “ee noolmuş, bu da senin deneyimin” deyip geçmeyin… Hepimize dokunan ortak bir noktası var tüm bu hikayelerin. Ve o şimdi geliyor.

Bir Theta Healing uygulayıcısı olarak kendi içime dönüp başıma gelen (para, iş, aşk konularındaki) tüm mağduriyetleri neden yaratıyorum? Neden hep illa bir dibi görüyorum, neden tam başarılı olacakken elimi kolumu bağlayıp geri çekiliyorum ya da tam o anda hayatımda bir şekilde bir problem peyda oluyor (peyda olmak tesadüf algısı içerir, peyda olmuyor aslında ben çekiyorum, ben yaratıyorum…) ve ASIL SORU: Kendi elimi kolumu bağlayıp başarısız olmak, beş parasız olmak, yardıma muhtaç olmak; cesaretle ışığımı saçmak yerine onu kendi elimle söndürüp geri planda durmak ve kendime bu nedenle üzülmek, acımak BANA NE KAZANDIRIYOR? Ta taaa! Ruhumun en çok ihtiyaç duyduğu şeyi: Şefkat almayı.

Mağdur olursam şefkat görürüm” veya “Şefkat görmek için acınacak durumlarda olmalıyım” bilinçaltı inancı meğer sinsice hayatıma müdahale ediyormuş. Ulen diyorum her şeye sahibim; yeteneklerim, aklım, sağlığım var, şans desen anacım o da var… EEE ürünleri görelim… (O da var çok şükür de, hayatımın içinde kendimde gördüğüm potansiyeldeki kadar verim alamadığımı biliyordum.)

Çünkü bilinçaltım 1988 yılında, o Türk filmlerindeki kör ama çok güzel kızın muhteşem aşk hikayesini, fakir ama iyi ve sevdikleriyle çevrili ve mutlu o aileleri gördü, sakat ama yetenekli birinin etrafında sevgi ve destek çemberiyle örülü olduğunu gördü, derbeder ama yakışıklı adamlar, güzel ama kaderin sillesini yemiş kadınlar hep başroldeydi, böylece mağdurlara hep annem ve babam ve sonradan dahil olan ben ve tüm halk şefkat gösteriyorduk. Ve benim bilinçaltım bunların hepsini izledi, gördü, okudu ve hatta yaşadı.

Bu hikaye hepimize dokunuyor demiştim çünkü mağdurun yüceltildiği, sevildiği dönemlerden geçen, bu tarz Türk filmlerini izleyen, yani 90 öncesi doğan tek insan ben değildim, değil mi? Şimdi içten içe Kendine acımayı sevenler ortaya çıksın! 

O yüzden mutlu olmak korkutucuydu, tamamıyla sağlıklı olmak, tamamıyla parlak, ful enerjide olmak… Ya bak yazıya devam edeceğim edemiyorum; hala aklıma yüreği pambık gibi, neşeli, güler yüzlü ama tekerlekli sandalyedeki Ayşecik geliyor, onu da ne severdik! Üvey annesi tarafından zulüm gören ama nihayetinde herkesin gözlerini kamaştıran o prens ile evlenen külkedisinin 70 bin versiyonuna maruz bırakıldı bu gözler, bu akıl, bu bilinç… Annem, babam da demedi ki dünya böyle değil; mağdur olmaya gerek yok, ha deselerdi onlara mı inanırdım yoksa son derece sevimli Ayşeciğe mi, o da muamma…

Ve neyse… Ben en nihayetinde içime yerleştirilmiş o şeytanı yakaladım! Bu bana hayatımın o kadar çok alanında şifalanma getirdi ki… Theta Healing ile inançlarımı aşağıda sizlerle de paylaşacağım şekillerde değiştirdim.

  • Şefkate layık olmak için mağdur olmalıyım,
  • Başarılı ve hali vakti yerinde olursam kimse bana şefkat göstermez, sevgi göstermez,
  • Ancak acınacak halde olursam yardım gelir, ancak muhtaç duruma düşersem (o sevimli mutlu ailelerdeki) destek ve ilgilenilme hissine nail olurum,
  • Şefkat görmek için başarısız olmalıyım. Çünkü böylelikle pohpohlanır, iteklenir ve destek görmüş olurum. Destek görmek bana neyi kazandırır? Yine şefkat duygusunu… 

Şefkat alabilmek için kendimi soktuğum şu zavallı hallere bak… Birer birer bunları gördüm. Bu inançlar iltifat almayı bilmeyenler, sizde de var… Her gün işinden veya eşinden şikayet eden ama içeride sinsice kendini kahraman gibi hisseden ve “bak ben nelere katlanıyorum ve gör işte ne kadar dayanıklıyım aferim bana kendimle gurur duyuyorum” hissiyle, “n’apalım iş işte çalışmak zorundayız” diye kendini o mutsuz olduğu işte tutmaya devam edenlerde de var.

Mutsuz musun? E ağaç değilsin öyle değil mi? Neden hala oradasın? Neden hala onunlasın? Çünkü dram seviyorsun… Ya kolay ve çok para getiren bir iş olursa, Allah korusun o zaman hemen sıkılır, hayatımızda başka kaoslar yaratırız. Çünkü kaos çözdük mü, oh! Veya tek başına başarılı olmak… Eğer tek başıma başarılı ve mutlu olursam yanımda kimse kalmaz, herkes gider çünkü o zaman yanımda olmalarına gerek kalmaz. “Destek almak için destek alacak durumda olmam gerekir, yani muhtaç olmam, sağlıksız olmam, bir şekilde işlerimde bir problemler çıkması gerekir…” İşte tam başarılı olacakken hayatına kaos getirenler bu inançlar sizlerde de var…

Bense bunların yerine;

  • Başarılı ve hali vakti yerinde olduğumda da şefkat alırım.
  • Tam potansiyelimi ifade ettiğimde de, desteğe ihtiyacım olmadığında da desteklenmenin sevgi ve şefkat almanın nasıl bir his olduğunu biliyorum.
  • Tek başıma başarırsam yalnız kalırım, tek başıma yaşamımda mutluluğu sağlarsam yalnız kalırım inançları yerine başarılı olmanın ve her zaman mutlu olmanın Yaradan tanımını ve perspektifini biliyorum ve anlıyorum.
  • Başarılı ve hali hazırda mutlu olduğumda da sevdiklerimle birlikte olurum.
  • Sağlıklı olduğumda da ilgi (caring) görürüm.
  • Mağdur durumlarla mücadele etmediğimde de yaşamımın kahramanı olurum.
  • “Bir kahraman olmak için (kendimle gurur duymak için) zorlukları yenmem gerekir” inancı yerine, yaptığım ufak, büyük her şey için kendimle gurur duyuyorum.
  • Mağdur durumlara maruz kalmadan da iyilik ve güzelliği hakediyorum. (Ben yaşamın bütün iyilik ve güzelliklerini hakediyorum.)
  • Bütünüyle sağlıklı olmayı hakediyorum.
  • Bütünüyle başarılı olmayı hak ediyorum. 
  • Süper zengin, refah içinde yaşadığımda da sevdiklerimle birlikte iyi bir insan olmaya devam ederim. Bunun nasıl bir his olduğunu biliyorum.
  • Ben bir süper zengin olmaya layığım. 

Bütün bu hisler ve inançlar şimdi bende var. “Bu hisleri ve deneyimleri yaşamanın mümkün olduğunu, hepsinin güvenli olduğunu ve hepsine doğuştan layık olduğumu biliyorum… Hamd olsun. Teşekkür ederim.” Tüm bu inançları ve hisleri yerleştirdim. Yaşasın bilinçaltını şifalandırma teknikleri!

Okuyana da şifa olsun.

Muhtemelen artık “iyi bir şeyleri haketmem için önce kötülerine maruz kalmalıyım, önce bir mağdur olmalı, kendime acımalıyım ki ancak öyle şefkat, sevgi ve iyi ve güzel şeylere layık olurum” inançlarından kurtuldum. Bu konuyla ilgili geçmişimi temizledim ve hem kendimi, hem de buna neden olan herkesi bağışladım.

Artık zenginliği haketmek için önce fakir olmama gerek yok. Şefkat görmek için düşüp dizimi parçalamama da… Zenginliği, başarılı olmayı ve şefkati halihazırda, tam şu an hakediyorum.

Dileğim her şeyin sevgiyle ve farkındalıkla harmanlanarak değişmesi… Eğer siz de kendinizde bazı şeytanlar olduğunu seziyor ama ne olduğunu bulamıyorsanız bir Theta Healing seansı alın ve yaşamınızı engelleyen neler varmış görün… Eğer uplifers.com‘daki yazınız üzerine sizi buldum diyerek telefonda belirtirseniz %20 indirim de sizin! 0554 963 4286 telefonum ve Instagram adresimdenuplifers.com‘ bana kolaylıkla ulaşabilirsiniz…

Hep beraber farkına varıp arınmaya. Sevgilerimle…

İlginizi çekebilir: Varoluş halinin gücünü keşfet: Frekansını arzuladığın gerçekliğe ayarlamak

Dilek Cantimur: Dilek Cantimur, 20 Kasım 1988, İstanbul doğumluyum. 2011 yılında Yeditepe Üniversitesi Uluslararası Finans bölümünü burslu okuyup onur derecesiyle mezun olduktan sonra 5 yıl finans sektöründe çalıştım, fakat daha sonra “özümü gerçekleştirebilme yolumun” bu olmadığını fark ettiğimde bu illüzyona bir son verip Özüme Ait olan Hayatı inşa etmeye başladım. Hem aldığım tüm meditasyon ve enerji eğitimlerinden hem de yüksek lisans eğitimim süresinde edindiğim bilimsel gerçekler neticesinde öğrendim ki Her Problem ve Hastalık ilk önce İnsanın kendi Zihninde yaratılıyor. Şimdi terapilerimde bu zihinsel nedenlerin keşfedilmesi, bilinçaltı blokajlarının dönüştürülmesi konusunda en etkili yöntem olan Theta Healing terapisini uyguluyorum ve bir de günlük hayatlarında uygulayabilecekleri basit fakat çok etkili 7 derslik Meditasyon programları sunuyorum. Ve hayallerimden birinin tezahürü olarak kurduğum “CreatinggrounD” merkezinde farkındalığa hizmet eden birbirinden farklı ve değerli etkinlikler düzenliyorum. Bütünün hayrına… Aşkla.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale