X

“Kendin ol!” diyorlar: Kendimiz olmak ne kadar mümkün?

“Kendin ol!” mottosu size ne hissettiriyor? Zihninizde nasıl bir resim canlanıyor? Bir özgürlük hali, duyguyu ve zihni rahatça ortaya koyabilmenin hoşluğu ve biraz da öz güven sarhoşluğu mu? Belki de hep arzuladığınız ve bir türlü başaramadığınız bir oluş biçimi? Kulağa çok güzel gelen ama kendi yaşamınızda karşılığını bulamadığınız bir ütopya belki? Hatta bazen “kendim gibi olayım” derken ödediğiniz bedeller?

Bu konudan söz ederken öncelikle “ben” denen o sınırları belirsiz kavramla hesaplaşmamız gerekiyor sanıyorum. Ben nedir, ben kimim, kendimi nasıl kuruyorum? Bu soruların cevabını vermek kolay olmasa da gelin bir deneme yapalım.

İnsan, kendisinin seçmediği bir çevre ve zamanda, kendisinin seçmediği koşullar içinde dünyaya geldiğinde kendisinin seçmediği maddi bir bedene ve bir içsel (zihinsel) dünyaya sahip oluyor. Kısmen kontrol edebildiği bir bedenden kontrol edemediği bir dış dünya içinde varlığını ve kendiliğini sürdürmeye çalışıyor. Kendisi dışında kalan dünyada nesneler, diğer canlılar ve insanlar var. Nesnelerle ilişkide onların sabit varlıklar oluşundan ötürü işler biraz daha kolayken diğer insanlarla ilişkide işi o kadar da kolay olmuyor. Neden mi?

Doğduğumdan itibaren diğer kimselerle etkileşim içine giriyorum. Bu kişiler benim hakkımda bazı yargı ve yorumlarda bulunuyorlar. Örneğin, çocukken yaptığım bir şeyi beğenip beni alkışlıyorlar, bazı şeylere kızıyorlar, bazı şeylere duyarsız kalıyorlar, bazı davranışlarımda beni dışlıyor veya kınıyorlar. Onaylıyorlar veya onaylamıyorlar. Zaman içinde onaylandığımda mutluluk ve huzur, onaylanmadığımda ise dışlanmışlık hissettiğimden, sosyal bir canlı olarak hiçbirimiz için dışlanma katlanılabilir olmadığından, dışarıdan gelen yargılar benim duygum ve davranışlarım üzerinde etki yaratıyor. Yani kabul gören davranışlarım pekişiyor, kabul görmeyenlerden ise er ya da geç vazgeçiyorum. Bazen tüm toplumun değil ama küçük bir grubun dahi onayı pekiştirici yerine geçebiliyor. Öte yandan bir de içimden gelenler, yapmak istediklerim, arzularım var.

Diyelim ki bir arkadaş sofrasındayım ve öyle açım ki her şeyi silip süpürmek istiyorum ama diğerlerinin olası olumsuz yargısı bunu yapmama engel oluyor. Veya silip süpürüyorum ve diğerlerinin tutumunu önemsemiyorum. Her iki tavrın da belli sonuçları var. Sofrayı silip süpürdüğümde egoist biri gibi görülecek, kendimi tuttuğumda da başkalarının beklediği gibi davranarak beğenilmeme riskini almamış olacağım ama arzularımı ve ihtiyacımı bastırmış olacağım. Sofra örneğinde kendimi tutmazsam ödeyeceğim bedel sadece bir kınamayla kalabilir, ancak içgüdülerime, içsel arzularıma fazlaca kapılırsam, her an içimden geldiği gibi davranmaya kalkarsam toplum tarafından er ya da geç dışlanmam kaçınılmaz. Böyle kimseler ya suç işledikleri için hapishanelerde ya da sosyopat, antisosyal, psikopat sıfatlarıyla hastanelerde toplum tarafından soyutlanıyorlar. Yani her tür insan topluluğu yarattığı değerler ve uzlaşmaların dışına çıkılmasına izin vermeyen bir mekanizma ile varlığını sürdürüyor. Bu ortak yargılar zamana, çevreye, coğrafyaya göre değişiyor ama hep var. Örneğin yüz elli yıl önce Osmanlı’da veya Viktoryan dönemi İngilteresi’nde yaşasak veya günümüzde Amerika’da veya İran’da dünyaya gelsek farklı toplumsal öğretilerle karşılaşacak, dolayısıyla bambaşka alışkanlıklara sahip bambaşka kimseler olacaktık. Hatta Türkiye’nin doğusu veya batısında yaşayan kişiler arasında bile birçok temel fark olduğunu biliyoruz.

Bu tespitler doğrultusunda “ben” denen şeyin iç dünyamızdan gelenlerle değil de dış dünyanın geri bildirimleri ile oluştuğunu söylemek yanlış olmaz. Öte yandan her kişi kendisini, “ben” dediği şeyi bir içerik olarak algılıyor ve yaşıyor. İç dünyamızdaki tutarsızlıkları, istekleri, karmaşaları, niyetleri büyük ölçüde biliyoruz. Oysa diğer kimseleri birer görüntü olarak algılıyor, yani onların içini değil, yalnızca dışını görüyoruz. Başkalarının iç dünyalarını, zihinlerinden geçeni bilme şansımız olmadığından varsayımlarla veya onların kendilerini ifade ettikleri, edebildikleri kadarıyla onları tanıyor ve değerlendiriyoruz. Üstelik insan kendisini farklı gösterebilme becerisine sahiptir. Bilinçli bir kandırma olmasa dahi kişi kendini yukarıda anlattığım gerekçelerle toplum dışı olma korkusuyla olduğu gibi ortaya koyamaz. Dil ile iletişim bizim birbirimizi anlamamız için çok değerli araçlar ama sahtelikler barındırır… Her ilişkide büyüklü küçüklü ve çok yönlü filtreler kullanmamız kaçınılmazdır. Yüzde yüz bir açıklıkla kendi iç dünyamızı açma ve ortaya koyma şansımız yoktur.

Burada insana dair önemli bir çelişkiyi, bir açmazı görüyoruz ne yazık ki. Hem kabul ve onaylanma isteyen sosyal canlılarız, hem de toplumsal uzlaşmanın devamı adına kendi arzu ve dürtülerimizi tam olarak yaşama şansımız yok. Toplum tarafından denetime tabiyiz. Üstelik bu denetim sürekli ve kesintisiz olarak gerçekleşiyor. Mesela, onaylandığınız ve sizi benimsemiş bir arkadaş grubu ile birlikteyken bir şeye kızıp birdenbire beklenmedik şeyler yapsanız, saldırganlaşsanız, şiddet gösterseniz, o grubun size ait o zamana kadar oluşmuş yargılarını altüst etmiş ve itibar kaybına uğramış olursunuz. Bunu birkaç kez tekrarlayın, en güvendiğiniz ortamdan dahi dışlanmanız kaçınılmazdır. Sözün özü başkalarıyla ilişkimizde diplomasi, kibarlık, uzlaşma başlıkları altında bir miktar (büyükçe bir miktar) sahtelik zorunludur. Örneğin kural tanımayan, toplumsallığı reddeden anarşist bir topluluk içinde dahi olsanız bu defa anarşizm çerçevesinde davranışlarınızı düzenlemeniz gerekir.

Size “kendi gibi olmak” konusunda pek de iyi haberler verememiş gibi görünsem de bazı şeylerin farkında olup yaşamımızda küçük ayarlar yaparak bu konudaki açmazlarımızı azaltabiliriz diye düşünüyorum. Yaşadığımız tüm çelişki ve gerilimlerin diğer insanlarla paylaştığımız ortak bir durum olduğunu fark etmekle işe başlayabiliriz. İnsan olmanın doğasından kaçamayacağımıza göre, ancak küçük kazanımları büyük zaferlere dönüştürebiliriz. Örneğin, birlikte rahat ettiğimiz kişilerle daha çok birlikte olarak; daha az filtre kullandığımız, katı olmayan ortamlarda daha çok bulunarak; nezaketli bir dünyayı “sahtelik” diye yaftalamak yerine bir şekilde bizim mutluluğumuza hizmet ettiğini düşünerek; insanın doğal unsurları karşısında dahi katı çizgilerle belirlenmiş bir canlı değil, esnek ve değişime açık olduğunu da hatırlayarak… Böyle baktığımıza değişime nereden başlayacağımızı görme şansımız olur. Değişimin bir miktarı “kabul” ile gelir bir kısmı da “cesaret” ile… Üzerinde asla yeşeremeyeceğiniz bir topraktaysanız, bitki olmaktan vazgeçmek yerine başka bir toprağa göç edebilme cesareti gibi… İşte ancak bu şekilde “kendimize” sahip çıkmış oluruz.

İlginizi çekebilir: Mesafe ayarı yapamayanlar: Issız adamlar, drama queen’ler, hep mağdurlar ve diğerleri

Ela Uysal: Hacettepe Üniversitesi, Mütercim Tercümanlık Bölümü’nden mezun olduktan sonra global firmalarda çeşitli görevler aldı. Kurumsal kariyerine devam ederken bir yandan kişisel gelişimle ilgili çalışmalara başladı. 2000’li yılların başında, Türkiye’de eğitimler veren İngiliz Psikolog Stephen Bray’in eğitim tercümanlığını ve 2005 yılında Amerikan The Coaching Institute’un Türkiye’deki eğitimlerinin çevirilerini yaparken ilişkilerin insan mutluluğundaki temel fonksiyonunu derinden sorgulamaya başladı. 2007 yılında bilişsel-davranışçı ekol ve felsefi danışmanlık gibi etkili sonuçlarını gördüğü metotlarla tanıştı. Felsefenin Pratiği, Davranış ve Duygu Değiştirme Teknikleri, Alışkanlık Değiştirme, Davranış Teorileri, 16 PF Kişilik Envanteri, Stresle Başa Çıkma, Aşılama Teknikleri, İlişkilerde Davranışçılık gibi teorik ve uygulamalı dersler aldı. Bireysel terapi seanslarına co-terapist olarak katıldı. Stonebridge College – Advanced Life Skills Coaching / İleri Yaşam Becerileri Koçluğu ve Psikoterapi diplomalarını aldı, Princeton University "Modern Psikoloji ve Budizm" ve "Uygulamalı Etik" (online) sertifikasyonlarını tamamladı. Gelişim ve bilgelik yolunda çok değerli bulduğu nefes ve mindfulness öğretilerini derinleştirmek için Türkiye'de ve dünyadaki ünlü nefes okullarından (Buteyko, Breatheology, Nefes Okulu) nefes eğitimleri aldı, Mindfulness Academy uluslararası akredite mindfulness eğitmeni oldu. Eğitim, seminer ve atölyelerlerle pek çok kurumsal ve bireysel ortamda ilişkiler, mindfulness, duygu ve davranış değişimi hakkında bilgi ve deneyimini aktardı. 2016 yılında "Mutluluk Atlası" 2020'de "Bulut Olmak" kitapları ile okurlarıyla buluşturdu. Kurucusu olduğu Ela Uysal Pozitif İlişkiler Akademisi’nde (PİA) daha iyi ilişkiler için çalışıyor ve ilkeli, itibarlı ve yetkin ilişki koçlarını dünyaya kazandırmak için eğitim programlarını sürdürüyor.

LEGO’dan hem çocukları hem yetişkinleri mutlu edecek en mükemmel yılbaşı hediyeleri

Yeni yıl, soğuk günleri sıcacık bir sevgiyle sarmalayan, neşe ve heyecan dolu büyülü bir dönem. Öyle ki yalnızca taptaze başlangıçların değil; sevdiklerimizi mutlu edecek fırsatların da habercisi. Bu özel dönemi daha da unutulmaz kılmanın ve yılbaşı coşkusunu sevdiklerimizle paylaşmanın en keyifli yollarından biri ise hiç şüphesiz gözlerden kalpler çıkaracak mükemmel yeni yıl hediyeleri. Peki ama gerçek anlamda mükemmel bir hediye bulmak mümkün mü?



Çocukken çok kolay olan hediye seçimi konusu, ne yazık ki yetişkinlikte zor bir hal alabiliyor. O zamanlar en sevdiğimiz karakterin yeni çıkan bir kitabı ya da havalı yeni bir oyuncak, bizi mutlu etmeye yeterdi. Ama büyüdükçe işler biraz karıştı… İhtiyaçlar, istekler, beklentiler, arzular, hepsi değişti, karmaşıklaştı. Haliyle, bir yetişkini ‘gerçekten’ mutlu edebilecek o ‘mükemmel’ hediyeyi bulmak da zorlu bir sanata dönüştü. Ama çözüm, sandığımızdan çok daha yakında olabilir. Belki de oyuna ve yaratıcılığa yeniden kucak açmak, tüm bu karmaşıklığı alıp götürmeye yetebilir. Siz de bu yıl sevdiklerinizi gerçekten heyecanlandıracak bir hediyenin peşine düştüyseniz aradıklarınızı LEGO’da bulabilirsiniz. Çocuklar için olduğu kadar yetişkinler için de oyunun, yaratıcılığın ve rahatlamanın kapılarını aralayan LEGO’da herkese uygun yüzlerce çeşit var:

Estetik ve dekoratif dokunuşları sevenlere özel

Çevrenizde gördüğü her boş duvarı doldurmak için hemen zihninde tasarım yapmaya başlayan ya da boş rafları estetik detaylarla dekore etmeye bayılan sevdikleriniz varsa, onlar için en iyi yılbaşı hediyesi bir LEGO’dan bir sanat eseri, doğadan bir parça veya mimari bir detay olabilir:

  • LEGO® Art Mona Lisa: Dekorasyonun yanı sıra sanat ve tarih meraklısı sevdikleriniz için Mona Lisa’nın 3D versiyonu şahane bir yeni yıl armağanı olabilir. Sevdiklerinizin duvarlarını süsleyerek yaşam alanlarına enerji katacak bu özel hediye, onların yaratıcı duygularını da harekete geçirebilir.
  • LEGO® Icons Yalıçapkını Kuşu: Doğanın dokunuşlarını yaşam alanlarına taşıyacak LEGO® Icons Yalıçapkını Kuşu, canlı renkleriyle sevdiklerinize yılbaşı coşkusunu yansıtırken mutluluktan gözlerinden kalpler çıkartabilir.

Enerjisini doğadan alanlara özel

Doğaya, yeşile, bitkilere düşkün, enerjisini, ilhamını büyüleyici çiçeklerden ve renklerden alan sevdikleriniz için de en mükemmel hediyeler, yine LEGO’da:

  • LEGO® Icons Orkide: Orkidelerin bitkiler aleminde çok özel bir yeri olduğu tartışılmaz. Siz de sevdiklerinize onların sizin için ne kadar özel olduğunu hissettirmek istiyorsanız bu seti kaçırmayın. 5 taban yaprağı ve 2 hava kökü ile gerçekçi bir görünüme sahip bu ikonik orkide setini görenler canlısından ayırmakta zorlanabilirler 🙂
  • LEGO® Icons Erik Çiçeği: Bu set, sevdiklerinize güzel bir kırmızı çiçeği tomurcuktan açmaya ve tam çiçeklenmeye kadar inşa etme fırsatı sunuyor. Üstelik sevdikleriniz bu seti sergilemekten de büyük haz duyacak. Hem şık bir dekor hem de yaratıcı bir yapım süreci, ikisi de bu mükemmel hediyede.

Hız, heyecan ve adrenalin tutkunlarına özel

Hız, şüphesiz ki büyük bir tutku. Özgürlüğüne düşkün, heyecanı seven, teknolojiye ve otomobil dünyasına meraklı herkes için LEGO’da şahane hediyeler bulabilirsiniz:

  • LEGO® Technic Mercedes-Benz G 500 Professional Line: Mercedes-Benz tutkusu olan herkesi heyecanlandıracak, otantik özelliklerle dolu ikonik G Serisi’nden bir model, mükemmel bir yılbaşı hediyesinden çok daha fazlası olabilir. Baştan sona adeta bir mühendislik deneyimi sunan bu modelin sevdiklerinizi çok mutlu edeceği kesin.
  • LEGO® Technic Emirates Team New Zealand AC75 Yat: Maceranın sudaki halini seven ve yelken sporuna da merak duyan sevdiklerinizi mutlu etmek için fazla düşünmenize gerek yok. Aradığınız hediye LEGO Technic Emirates Team New Zealand AC75 Yat. Biraz çılgın, biraz heyecanlı, en çok da kusursuz… Emin olun sevdikleriniz bu seti hem yaparken hem de sergilerken çok keyif alacak.

Sinemaseverlere özel

Beyaz perdenin büyüsüne kapılan sevdiklerinize, onların bu tutkusunu daha da derinleştirecek hediyelerle unutulmaz deneyimler sunabilirsiniz:

  • LEGO® Star Wars™ Millennium Falcon™: Çoğu sinemaseverin gönlünde taht kurmuş en özel serilerden biri hiç şüphesiz ki Star Wars. Star Wars™ Millennium Falcon’un kokpiti, uydu çanağı, topları ve diğer ikonik detaylarıyla sevdikleriniz inşa sürecini tamamlarken kendilerini galaksinin derinliklerinde bir macerada da hissedebilirler.
  • LEGO® Disney™ Genç Aslan Kral Simba: Sevdiklerinizin sinema tutkusunu nostaljik rüzgarlarla buluşturmak isterseniz, aradığınız mükemmel hediye yine LEGO’da. Onları LEGO® Disney™ Genç Aslan Kral Simba ile çocukluk anılarına doğru bir yolculuğa çıkarabilirsiniz.

Oyunculara ve uzay meraklılarına özel

Uzayın sınırsız gizemini merak eden ya da en zorlu oyunları bile tek hamlede geçmeyi başarabilen sevdikleriniz varsa, onlar için de en mükemmel yeni yıl hediyeleri LEGO’da:

  • LEGO® Super Mario™ Super Mario World™: Mario ve Yoshi: Mario, şüphesiz ki hem çocukların hem yetişkinlerin gönlünde büyük yer tutan en ikonik oyunlardan biri. Eğlenceli bir nostaljik tur, keyifli bir oyun deneyimi ya da rahatlatıcı bir aktiviteden çok daha fazlasını sunacak bu set, sevdiklerinize yepyeni bir dünya yaratmak için ilham verebilir.
  • LEGO® Technic NASA Apollo Ay Taşıtı – LRV: Kozmik maceracılar için en şahane hediye: NASA Apollo Ay Taşıtı (LRV) modeli. Sevdiklerinizi yıldızlara götürüp geri getirecek bu özel hediye, bambaşka dünyaların kapısını onlar için aralarken yaratıcı duygularını da harekete geçirebilir.

Bonus: Mırmır Pati ile eğlenceyi geri getirin

LEGO’nun sonsuz olasılıklarla dolu dünyasında en mükemmel hediyeler de eğlence de oyun da bitmez… Mırmır Pati, oyunu her yaştan insan için geri getiriyor ve herkesi yılın bu büyülü zamanını çok daha keyifli geçirmeye davet ediyor.

Mutlu bir yer inşa etmek isteyen herkes için mükemmel hediyeler ve çok daha fazlası LEGO’da. Hemen tıklayın ve sevdiklerinizi mutlu etmeye erkenden başlayın.

*Bu yazı LEGO katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale