Kendimizi bırakmanın armağanı: Ancak bıraktığımızda hayat bize, bize iyi geleni verebiliyor
Bu sabah pilates dersimin sonlarında esneme yaparken resmen bir aydınlanma yaşadım. Aslında bildiğimiz bir konu üzerineydi her zamanki gibi ama o “bildiğimiz” ya da daha da doğrusu bildiğimizi sandığımız bilgileri hayatın içinde deneyimlemek, içinden geçmek bence kişinin hayatına o konuyu gerçek anlamda dahil ediyor. Yoksa var olduğunu bildiğin ama sadece uzaktan gördüğün herhangi bir şey olarak kalıyor insanın hayatında. Bu noktada da yine hep söylediğimiz şeye geliyoruz: Bilgiyi kullanmadıkça bilgi var olsa ne yazar?
O zaman haydi yine hatırlayalım ve yine hayatlarımızın içinde harmanlayalım.
Yoga yapanlar tırtıl pozunu bilirler. Kısaca bacaklarınızı yerde dümdüz uzatıp üst bedeninizle bacaklarınızın üzerine eğilip orada kalıyorsunuz. Bu poz da arka bacaklardaki bağ dokuların açılmasına yarıyor. Uzun zamandır da yaptığım pozlardan bir tanesiydi aslında tırtıl. Bugün ders sonunda yine esnerken pozda; aynen şöyle bir diyalog geçti Selin ile aramızda:
Ben: Bu pozda şu an sırtım çok rahatlıyor.
Selin: Evet sırt kaslarını da çok güzel açan bir poz bu.
Ve bende ışık yanar! Kafamın içi bir anda aydınlanır yeniden!
Ben: Ben 3 senedir bu pozu yapıyorsam; şu an fark ediyorum sırtıma iyi geldiğini. Bugüne kadar bacak arkalarıma o kadar odaklanmışım ki, bedenimdeki başka yerlerdeki etkilerini fark edememişim. Halbuki şu an sırtıma çok daha iyi geldi. Çok rahatladım. Ne kadar enteresan!
Aynı hayat gibi değil mi? Bir şeye odaklanıyorsun ve gözün başka hiçbir şey görmüyor. At gözlüğü takmış oluyorsun resmen ama aslında başını azıcık oynatsan, azıcık rahat bıraksan ve sağa, sola baksan kim bilir neler görüyor olacağız. Tutturuyoruz illa bir yere bakacağız ve başka yerde bir şey yok demeye!
Bu iş için de, aşk için de, her şey için geçerli aslında.
Bir kişiye odaklanıyoruz ve belki çevremizde bize çok daha iyi gelecek insanları göremiyoruz. Bir işe odaklanıyoruz; aslında o işten ziyade o ya da öteki işin bize daha uygun olduğunu fark edemiyoruz.
Ah aynen böyle! Şu an bunu yine hatırlattı bana bu an! Çok iyi geldi!
Selin: Gamze gözlerin parladı şu an! Resmen aydınlanma anına tanıklık ediyorum!
Ben: Ah evet Selin! O zaman benim bunu paylaşmam lazım herkesle, ihtiyacı olanlar benim gibi yeniden hatırlasın diye!
Ve işte burada beraberiz sevgili okuyucu.
Neymiş? Bırakmak lazımmış. Bırakmayı hep hatırlamak, hatırlatmak lazımmış. Ancak bıraktığımızda hayat bize, bize iyi geleni verebiliyor. Aksi durum maalesef sıkışıklıktan ibaret kalıyor.
Nice hatırlamalara, hatırlatmalara olsun. Sevgiyle…
İlginizi çekebilir: Endişesizliğe övgü: Elinizden geleni yapın, gerisini sakince hayata emanet edin